" Bir kızıl goncaya benzer dudağın.
Açılan tek gülüsün sen bu bağın"
Bu sabah bu güzel şarkı dolandı dilime.
Madem ki misafir olmuştu, hoş tutayım dedim.
Artık rastlamıyoruz böyle güzel şarkılara.
Kulaklarımız epeydir uzak, böylesi zarif takdimlere.
Farkında mısınız dostlar
Memlekette bestekar kalmadı artık.
Güftekar da öyle.
Ne eskisi gibi müzisyen var, ne de musikişinas bir halk.
Şiir yazılmıyor ülkemde.
Şarkı bestelenmiyor.
Edep de, edebiyat da çoktan terk etti bu iklimi.
Gençlerimiz;son teknoloji ürünü kulaklıkların işgalindeler ama ne Avni Anıl ne Selahattin İçli, ne de Yıldırım Gürses'in şarkıları terennüm etmiyor kulaklarında.
Hadi onları geçtim, yürek sesimiz türkülerimizi de dinlemiyorlar.
Musa Eroğlu'nu tanımıyor,
Neşet Ertaş'ı bilmiyor,
Muhlis Akarsu'yu anlamıyorlar.
Milyonlarca gencin en hayati sınavında soru olarak sorulduğuna göre; zaten saz ve söz üstatları değil, Mabel Matiz gibilerinin bilinip, tanınması ve sevilmesi isteniyor olmalı.
Şiir yazmayan kalemler,hakaret yazıyor.
Şarkı çıkmayan ağızlardan küfür çıkıyor.
Musiki bilmeyenler, kalabalıkta kornalarını akort ediyorlar.
Çok acı ama bu toprakların tüm güzellikleri, birer birer terkediyor bizleri.
Bize de kala kala;
severken boğan,
överken kıran.
Yoluna ölürüm derken yolda öldüren kalaslar kalıyor...