"Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası.

Bir vicdanın, bilmem, kaçtır hava parası "

diyor ya büyük şair Kısakürek.

Aynen öyle

Ne berbat günlere kaldık.

Artık; fikir, zikir, takdir, tekdir, tahkir, tağyir, tağşiş... Hep birbirine karıştı.

Fikir adına, düşünce adına, fikir namusu adına tarihin en karanlık günlerini yaşıyor olmalıyız.

Hasmını aşağıladığı kusurların aynısı hısmında da olunca susan bir insanın, saygın bir fikri olabilir mi Allah aşkına.

Artık insanlar iyi ya da, kötü demek için bile, önce fiile sonra da faile bakar oldular.

Hükumet Ziraat Bankasının duvarlarından TC yi kaldırdı diye kendilerini tabela yapıp ortada TC diye salınan Ulusalcılar; kendi partilileri şanlı bayrağımıza hakaret edince, minder niyetine altına serip oturunca ve hatta cayır cayır yakınca susabiliyorlar mesela.

En küçük bir muhalefetinde, kırk yıllık dostunu Atatürk düşmanı ilan eden hızlı milliyetçiler! var oldukları her yerden Atatürk ismini ve şanlı Bayrağımızı kazıyan ortaklarına ahraz oldular...

Ağaç, orman ve hayvan sevgisinden yarılanların; kendi Belediyelerinin tabiat ve hayvan katliamlarına dilleri lal oluyor.

Kaz dağlarında nöbet tutanlar; tarihin kaydettiği en büyük alçaklıkla Ormanlarımızı yakan teröristlere bir şey söylesin diye bekliyor insan ama nerde... Çıt yok çıt.

Bu kadar iki yüzlü, ikircikli, içten pazarlıklı, satılık fikirli yığın yığın insanla; aynı havayı solumaktan daha büyük bir zül var mı

Hani pek klişedir bizde.

"Fikrine saygı duyuyorum ama " diye başlar cümleler...

Buradan ilan ediyorum...

İki yüzlü ve tarafgir olan hiçbir fikre saygı duymadım, duymuyorum ve duymayacağım.

Nasıl öteceğini bildiğimiz kargaya, söz hakkı verilmesini de abesle iştigal sayıyorum vesselam...