"Yalan" en az, insanlık kadar eski.
Ama bizim memleketteki, tıpkı Kurumsallaşan ihanet gibi, "Kurumsal yalan " da Basın denen ( bizdeki haliyle ) İllet ile girdi.
Hem de öyle Teyo pehlivanın yalanları gibi masum amaçlarla da kullanılmadı...
Kamuoyu oluşturuldu...
Ayaklanma çıkarıldı..
Hükümetler değişti,
İktidarlar devrildi.
Bazen o kadar akıldışı yalanlar söylendi ki, akıl sahipleri çıldırdı ama onların bile milyonlarca alıcısı çıktı.
Mesela Menderes Hükümetinin yüzlerce üniversite öğrencisini sabun yaptığı manşetleri atıldı da, milyonlarca insan inandı ve şimdi olduğu gibi Ana muhalefet de bu konuyu kullandı.
Yalan, küfrün elinde çok etkili bir silahtı, Zira '' Yalan küfrün Silahı idi'' Hak ve Batılın mücadelesinde hep Hakkın aleyhine kullanıldı
Ve hep de başarılı oldu.
Çünkü doğrunun Atı düzde tökezlerken,
Yalanın atı uçarak gidiyordu.
Şimdi de aynen öyle değil mi
Yalan manşetler, haberler, ilanlar...
Sahi bu memlekette Yalan söylemenin neden bir karşılığı yok.
Niçin Adli ve İdari bir cezası yok.
Yalanın bu kadar ustaca söylendiği, kurgulandığı ve yayıldığı başka bir Ülke var mı acep
Bizim basının eline iki konuda kimse su dökemez.
Kadın pazarlama
Ve
Yalan üretme.
Ve bu basının dokunulmazlığı var iyi mi
Zira Kurumsal yalancıların; Ulusal alıcıları ve Uluslararası koruyucuları var.
Ve maalesef;
Yalanın zehri hep, yılanın zehrinden daha öldürücü olmuştur.
Öyleyse;
Niye ve neyi bekliyoruz
Ya ödüllendirin teşvik verin yalan söyleyene
Ya da ceza verin.
Ama ne olur yer yerinden oynarken, bir şey olmamış gibi davranmayın.
Ruhumuza daralıyor...( H.M )