Bu âlemde taş da onun, kuş da onun, yer de onun, gök de onun? Yaratılan her varlık bir takdirle vücut bulmuş. Anlamsız hiçbir şey yaratılmamış. Taşlar da kâinat sarayının birer parçası. Saray içerisinde hepsi bir hikmetle yerlerini almış. İnsanoğlu kendisi için yaratılan taş nimetini birçok farklı ihtiyaçlarını gidermek için kullanmış. Tecrübeleri ile kimisini barınmada, kimisini süslenmede, kimisini ise tedavide değerlendirmiştir. Günümüzde, özellikle son zamanlarda taşların çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılması ön plana çıkmıştır. Aslına bakarsak bu durum yeni değil. Bu yöntem çok eski medeniyetlerde de bilinmekteydi ve kullanılmaktaydı. Özellikle Orta Asya, Çin, İran ve Hindistan´da geleneksel tıp ve tedavileri anlatan eski kaynaklarda taşların tedavi özelliklerinden bahsedilmiş. Şifa veren bu taşlardan bazılarının özeliklerinden bahsedecek olursak; amberin, strese iyi geldiği ve sakinleştirici rol oynadığı, ametistin uykusuzluk, ağrı ve dolaşım sorunlarını azalttığı, aquamarine taşının karaciğer, boğaz, mide, çene, dişler, gözler ve kulak rahatsızlıklarında kullanıldığı söyleniyor. Yapılan araştırmalara göre yine sitrinin, işitme duyularını arttırdığı, incinin sinir üzerinde yatıştırıcılık sağladığı, safirin ise ağrıların hafifletilmesinde yardımcı olduğu belirtiliyor. Yakut; önsezileri kuvvetlendirir, hoşgörüyü arttırır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Mercan; cilt hastalıklarına karşı çok etkili olan bir taştır. Zekâyı kuvvetlendirir. Zümrüt; duygusal dengeleyici bir taştır. Bolluk, sevgi, sabır unsurlarına sahiptir. Kehribar taşının ise en bilinen faydası tam bir ağrı kesici olmasıdır. Modern tıbbın strese iyi geldiğini tespit ettiği akik ise Hz. Peygamberin kullanmasından dolayı Müslümanlar için ayrı bir öneme sahiptir. Bundan dolayı ülkemizde takı için satılan taşlar arasında, ametist ile birlikte ilk sıralarda yer alıyor. Taşların, mineral olarak içerikleri ve etrafa yaymış oldukları titreşimler nedeniyle kullanım farklılıkları da vardır. Bundan dolayı kimileri cebe, kimileri yastık altına konarak, kimileri de kolye veya bilezik şeklinde takılıp tene temas sayesinde masaj terapisinde değerlendiriliyor. Peki doğal taşları nasıl temizlemeliyiz? En bilinen yöntemi akan suda temizlemektir. Yaklaşık üç dakika kadar akan suyun altında tutmamız yeterli olacaktır. Ya da toprakla temizleyebilirsiniz. Nemli bir toprağa ince bir beze sarıp gömmeniz ve bir günden az süreyle bekletip ardından akan suda temizlemeniz yeterlidir. Bir diğer yöntemse tuzlu suda ya da deniz suyunda üç dört saat bekletmektir. Doğal taşlarımızı haftada bir gün temizlememiz yeterli olacaktır.
Taşların; takı olması, dekoratif amaçlı kullanılması, sağlıkta onlardan yararlanılması bizler için büyük bir nimettir. Ancak şunu da unutmayalım ki şifa muhakkak Allah´tandır. Bunlar sadece vesile?