SENİN BEDENİNSE, ONUN DA CANI?

Fatma Karakuzu

6 yıl önce

Bir kadın düşünün hüzünlü bir kadın. Gözlerinde sanki ölü bir çiçek var. Bu, kurtulmuş olmanın mutluluğu mu, yoksa onlarca nedenden oluşan pişmanlık mı? Bir cenaze var kadının gözlerinde. Törensiz, duasız bir cenaze? Her yanı titriyor, katilim diye haykırıyordu sessiz çığlıklarıyla. Evet, kürtaj öyle bir bomba ki biri yaşarken öldü, diğeri doğmadan?Sosyal medyada göbeklerine " benim bedenim benim kararım" yazan insanların çoğaldığını sanırım siz de fark ettiniz. Anladık sizin bedeniniz de peki ya onun CANI?  Kürtaj cinayetten başka hiçbir şey olamaz. Bu fiile çağdaşlık(!) adı altında özgürlük kılıfının geçirilmesi söz konusu bile olamaz. Kürtaj asla bir hak değildir, olamaz. Bu durum bir canın kazınarak, budanarak katledilmesidir. Nasıl bir anne bunu isteyebilir ve bunu nasıl bir hak olarak görebilir? Benimle aynı düşünceye sahip olmayan birçok hem cinsim var bunun da gayet tabi farkındayım. ´Bu bir haktır´ diyenler, yürekleri yetiyorsa, kürtaj görüntülerini izlesinler. Bebeğin o minicik parmaklarının, ellerinin nasıl penslerle koparıldığını görsünler. Kürtaj yapan kişi rahme müdahale ettiği zaman, bebek bir anda dona kalıyor. Müdahalenin aksi istikamete, rahmin diğer tarafına doğru kaçmaya çalışıyor. Bebeğin kalp atışları bir anda 140´dan 200´e fırlıyor. Sonra kürtaj yapan el ona doğru uzanıyor? Bebeğin ağzı öyle açılıyor ki, çığlık sesleri ultrasondan fark edilebiliyor. Kürtajı yapan kişi her maşa darbesiyle bebeğin vücudundan bir uzvunu daha acımasızca koparıyor. İşte kürtaj böyle vahşi bir cinayet. Şüphesiz, ´tıbbi zorunluluk veya başkaca zorunlu haller´ için söylemiyorum. Zorunluluk demişken, bebeğin down  sendromlu olması ya da sakat olması asla kürtaj için bir bahane olamaz. Ne yani engellilerin yaşamaya hakkı yok mu? Anne karnındaki ceninin, bebeğin de kendisine ait hayat hakkı vardır. Ne annesinin ne de babasının, onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur. Bu yüzden gebe olan anne, ´beden benim değil mi, ben onu istediğim gibi kullanırım, istersem doğururum istemezsem doğurmam´ deme hak ve yetkisine asla sahip değildir. Çünkü karnındaki bebeğin gerçek anlamda sahibi maliki değildir. Keyfi olarak terk edemez, öldüremez. Ona bakmak, korumak ve yaşatmakla görevli bir emanetçidir. Anne karnındaki bir bebeğin annesine mektubundan bazı bölümleri sizinle paylaşmak istiyorum.  "Bugün var edildim. Buradayım, varım. Müthiş bir duygu bu. Var olduğumu henüz annem ve babam bilmiyor. Bir elma çekirdeğinden bile küçüğüm. Ama ne de olsa, ben benim. Varım ya! Bu bana yetiyor.  Her gün biraz daha büyüyorum. Kollarım ve bacaklarım da biçimlenmeye başladı. Hele bir büyüsün kollarım bak nasıl kucaklayacağım seni anneciğim. Şu ayaklarım da tamamlansın da, beraber çiçekli bahçemizde yürürüz. Belki birlikte okula gideriz. Aman Allah´ım parmaklarım da çıkmaya başladı. Bunlarla çiçek toplayacağım, annemin elini tutacağım, kalem tutacağım. Belki de güzel bir şiir yazacağım. Anneciğim, orada mısın? Ellerimi ellerinin arasına koymak için sabırsızlanıyorum. Oh, nihayet annem doktora gitti. Burada olduğumu öğrendi.. Yaşasın! Doktor teyze özel bir cihazla gördü beni. Ultrason diyorlarmış. Resmimi bile çekti. Sevinmiyor musun anneciğim? Seneye kalmaz kollarının arasında olacağım. Artık babam da burada olduğumu biliyor. Fakat henüz kız olduğumun farkında değiller. Onlara sürpriz yapacağım. Artık çevreme bakabiliyorum. Etrafım çok karanlık ama olsun. Yine de mutluyum. Yaşıyorum ve varım. Kısa bir süre sonra gün ışığını görebileceğim, renkleri ve çiçekleri tanıyacağım. Rüyamda gördüm. Dünyada gökkuşağı diye bir şey varmış. Onu çok merak ediyorum. Anneciğim, babacığım sizin yüzünüzü de göreceğim. Tanışacağız, mutlu olacağız. Gülüşeceğiz. Kulaklarım daha iyi duyuyor artık. Anneciğim, senin kalbinin seslerini duyuyorum. Benim kalbimin atışlarını da sen duyabiliyor musun? Hatta sesini bile tanıyabiliyorum. Sesin ne kadar tatlı. Hiç duymadığım bir şey bu. Güzel ve sağlıklı bir kız olacağım. Kollarında uyuyacağım, yüzüne bakacağım, o tatlı sesini dinleyeceğim. Benim için ninni de söyleyecek misin anneciğim? Sen de beni özlüyorsundur mutlaka. Beni koklayacaksın. Çok seveceksin, değil mi? Anne burada bir şeyler oluyor. Doktor abla neden mutsuz bakıyor böyle... Sen acı çekiyor gibisin. Kalp seslerin değişti... Sustun. Benimle niye konuşmuyorsun anne? Anne! Anne! Anneciğim! Yüzümde soğuk bir şey hissediyorum. Anne, yüzümü parçalıyorlar... Anne bir şeyler yap! Anne! Kolumu çekiyorlar anne! Canım yanıyor anne... Anne! Ayaklarımı parçalıyor bu şey anne... Beni sana bağlayan damarı kopardılar anne! Anne kalbimi parçalıyorlar! Anneciğim! Anne! Anne! Ann?" Kürtajınız tamamlandı hanımefendi. Geçmiş olsun! Eminim siz de benim kadar duygulandınız. Şimdi söyleyin bana hala kürtajın cinayet değil bir hak olduğunu savunacak mısınız? Eğer onu istemiyorsanız önleminizi önceden alın ama ne olursa olsun o minik, savunmasız yavrucağa kıymayın?

YAZARIN DİĞER YAZILARI