Bugünlerde çeşitli platformlarda bir tarih ve ecdad düşmanlığı aldı başını gidiyor. Savunanı yok nasıl olsa. Vur bakalım vur.
"Siz, güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!"
Üstad Necip Fazıl bir konuşmasında öz eleştiri yaparak, bizlere böyle hitap etmişti.
Yıllarca bunun ızdırabını yaşadık.
Son günlerde harf değişimi ile ilgili yapılan değişimin yaptığı tahribat ile ilgili fikirler, düşünceler ortaya konulmaktadır.
Ben başka bir şey söylemek istiyorum. Bu Ülkede asırlarca kullanılmış dile sırtımızı dönmek bize pahalıya mal oldu. Osmanlıca tüm neşriyata uzak kalındı. Dilimiz değişmedi amma, yazı şeklimiz ile olan irtibatımız kesildi. Hatta senelerce Osmanlıcaya karşı bir set oluşturuldu.
Bugün Osmanlı arşivlerinden ne kadar yararlanabiliyoruz Yeteri kadar olmadığı kesin. Oysa Dünyanın nerede ise, ender yazılı arşivleri konumundadır.
Medeniyetimizde, öncelikli hedefin insan olduğunu anlamak için Tarihimize bakmamız yeterlidir... El ne der, Batı ne der, falan ne der diye, düşünürsek hayalini kurduğumuz insan merkezli medeniyetimizi sadece Tarihte okuruz...
Asıl mesele batı medeniyetine yaptıklarına hayran kalmak yerine, bu medeniyeti nasıl kurduklarına bakarak ders alıp aynı yolda ilerlemektir. Ancak, bu kuracağınız medeniyet asla sömürüye dayanmamalıdır. Başka ülkelerin insanlarının, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin elde edilmesine dayanmamalıdır. Onların alın terlerinin gasp edildiği bir medeniyet olmamalıdır. Öyle bir şey olursa, onun adı insanlık medeniyeti değil, sömürü ve köle emeğine dayalı medeniyet diye tanımlamak gerekir.
Her alanda kapitalist sistemin öngörülerini alarak hatta giyim ve kuşamımızı yeme ve içme adabımızı onlar gibi düzenleyerek hedefimize ulaşacağımızı zannediyorsanız aldanıyorsunuz...
Her sistem kendi metotları ile gelir. Bir kapitalist gibi yaşayarak o sistemin en ince ayrıntısına uyarak Müslüman kimliğimizi korumamız zordur... Bunu sorgulamamız gerekir.
Şimdi bakıyorsunuz, Umman denizinden Orta Avrupa içlerine kadar uzanan büyük bir imparatorluktan, Akdeniz'i bir göl haline getiren, Balkanlardan İran sınırına kadar olan topraklardan, kala kala elimizde şu Vatan parçası kaldı. Onu da parçalamak, küçültmek istiyorlar. Buna ağlanmaz mı Bu amacı güdenlere kızılmaz mı Nefret edilmez mi
Şimdi bazı aktivistler, tabular yıkılsın diyerek üniversitelerde Ermeni tartışmaları yapıyorlar amma, Osmanlının nasıl yıkıldığı konusunda çıt çıkarmıyorlar. Ağlanacak bir hal.
İSLAMİ değerlerin anlamını yahut en basit kavramını yeni nesil hiç bilmiyor... Tarihine sevgi bağı kurmak yerine nefret söylemleri ile kuşatılıyor. Buna ağlanmaz mı
O zaman bu konuda,
Siyasetçileri yaptıkları işlere ve icraatlara göre değerlendirmek gerekiyor. Doğrusu da budur.
Laf değil icraat gereklidir ayinesi iştir kişinin. Tarihe bakış açısı nedir O bizim için ölçüdür. Şanlı tarihimizdeki hata ve yanlışları kabul ederiz. Ancak toptancı bir bakışla tamamına nefret söylemi ile değerlendirme yapmayı doğru bulmuyoruz.
Siyasetçilerin bu konuda daha dikkatli olması gerekmez mi Sonuçta tarih bizim tarihimiz, bizim geçmişimiz... Her hali ile, kabul etmemiz gerekir.