"Neler olup bittiğinin ne kadar farkındasınız bilmiyorum ancak şuna emin olmanızı isterim ki şu an Türkiye öyle büyük bir baskı ve mücadele içinde ki, bunu bir yazıda anlatmak kesinlikle ama kesinlikle mümkün değil. 90’lı yılların sonuna doğru devletimiz artık yol ayrımına gelmişti. Önümüzde 2 seçenek vardı. Ya parçalanmayı kabul edip batının bize izin verdiği kadar yaşamayı kabul edecektik ya da gerekirse savaşı göze alıp büyüyecektik. Bu artık kaçınılmaz hale gelmişti. Çünkü biz kendimize gelip sınırlarımızın dışına taşmazsak batılı devletler bizim sınırlarımızdan içeriye girecekti. Biz sınırlarımızın dışına çıkmayı seçtik. Bu yolun çok zor olduğunu hem dışarıdan hem de içeriden inanılmaz baskıyla karşılaşacağımızı biliyorduk. Tüm tarihi hesaplarımızı gün yüzüne çıkardık binlerce yıllık devlet aklımızı harekete geçirdik ve Yurtta sus! Cihanda sus! döneminin kapandığını tüm dünyaya ilan edip harekete geçtik."

 

Böylesi hayati bir dönemde ülkenin en büyük karar ve irade organı TBMM ise, 90'lı yılların başında, o günlerin CHP'si (SHP) Erdal İnönü marifetiyle bölücü terör örgütünün güya siyasi kanadını meclise taşıdı. Meclise girdikleri dakikadan daha yemin töreninde yaşayacağımız sıkıntıların habercisi olaylara şahit olmaya başladık. Çünkü karşımızda ilkesi, kuralı, inancı, ahlakı olmayan ve hiçbir değere saygı duymayan, kan içici vampirler, gene PKK tarafından belirlenip meclise gönderilmiş, bu sefer ülkenin kurucu partisi tarafından korunan bir terör grubu vardı. Bugüne kadar geçen sürede, devletin kaynaklarını kullanıp devlete kafa tutan bir dönemi hep beraber yaşadık. Demokrasi adına çok çetrefilli süreçler yaşadık.

Bugün geldiğimiz noktada İddia şu;

HDP, PKK'nın siyasi kanadıdır. PKK ile aynı organik bağ içindedir. Öyle değilmiş maalesef. Daha beteriymiş. Bu o partiye oy veren! kitleler açısından utanç verici ve aşağılık bir durum olsa da PKK, HDP'nin patronuymuş. HDP taşören örgütmüş. TBMM çatısı altındaki bir partinin iradesi ipotek altındaymış. Bundan daha aşağılık bir vaziyet olur mu Gerçi bunun resmi ilanı meclisteki vekil! kılıklı biri tarafından;

Biz sırtımızı YPG'ye, PYD'ye, PKK'ya dayıyoruz diyerek malumun ilanı yapılmıştı. Çoğumuz bu kadarda olmaz, olamaz demiştik.

Yaşadığımız bu sıkıntının zirve yaptığı günlerde, gördüğümüz kadarıyla, batılı devletler ne yapıyorsa bir gram azına razı olmadan bizde düzenlememizi acilen o standarda getirmeliyiz. Yani deli gömleğini sırtımızdan çıkarıp, milletin varlık ve beka davasının gereklerini yapmalıyız.

Bırakın böylesi terörün taşören partilerini, organik bağları, terörden yana ağzını açanı, zihninden geçireni doğduğuna pişman edecek yasaları ivedilikle hayata geçirmeliyiz. İlk adım HDP denen terör taşöreni partiyi kapatmak ve yeni kurulacak partileri yeni düzenlemenin çerçevesine oturtmak olmalıdır.

 

Mustafa Güldağı'nın ifadesiyle;

“Yeni parti kurana ve iktidar olmak isteyene AB ve ABD'nin dayattıkları;

- HDP ile düzenli bir ilişki.

- Demirtaş'a derin bir aşk.

- PKK ile barış ve flört.

- NATO'nun kucağına otur.

- AB kriterlerine tutkuyla bağlan.

- ABD'ye her pozisyonda uy.

- Soros'la deliler gibi koklaş.

- Yunan ve Ermeniye öpücük ver.

- FETÖ'nün iktidar şehvetini tatmin et.

- İngiliz sarayında dansöz gibi kıvırt.

Düpedüz ‘siyasi fahişelik’ öneriliyor"

 

Öncelikli ve en önemli organımız,

Türkiye Büyük Millet Meclisi bağırsaklarını temizlemeli, safralarını atmalıdır. Bu konuda ülkede, millet düşmanları hariç, bu iradenin arkasında ezici bir çoğunluk tarafından olumlu karar birliği hasıl olmuştur. Saat bu saat, an bu andır. Bu fırsat kaçarsa faturası ve hesabı ağır olur.

Saygılarımla…