Şafaktan sökülür yığınla,
Gözümden gönle kazılı kızıl ötesi korlar.
Adını koyamadım, sen anla hadi Ferda!..
Bugün bende dile mahrem, limitsiz bir hüzün var.
Öteden yankılanır devrik ahengi,
Her davul sesinde halay başı ağıtta.
Akar, düşe düşe dokunamam gözyaşıma,
Vefasızın eli var onu da, sen siler misin
Ferdam, gün doğmadan çıkıp da gelir misin
Yaktığım son gemiden beni indirir misin
Yaz kış, ayda birer santim yağarken kar başıma,
Yas düşüyor üst üste, kelepçeli yasıma
Susmuyordum ki oysa, neden ağlayasım var
Genişe çıkmış matem, tebessüm yüzüme dar.
En fazla zaman çalınır, en güzel ömür alınır.
Akvaryumda günlerdir unutulmuş bir balık.
Aşk atar ölmeye de neden yeme bakınır ...
Hırçın sularda açan, uysal çiçek olur mu
Sevmek ıssız adada, çığırtkan mazlum çiçek.
Hayata renk veren, tek rengim siyah kaldı.
Gökkuşağım nerede, şimdi kim söyleyecek
Kalburumda kalanlardır, yüreğimde kamburum.
Sevdayı azat ettim, gitti semaya uçtu.
Şimdi her gün yağıyor, fırtınalı yağmurum.
Bakarken yağmurlara çekiliyor şu içim.
Ben ona susuz kaldım, yoksa akmaz gözlerim.
Sen hala sanma Ferda, iki yudum su için.
Çöller içinde sevda, kördüğümce sevmişim.
Kül olmuşum saklı yangınlarımda,
Tüterken gizli gizli, dumanımı vermişim.
Kaç celladın elindedir kundaktaki yüreğim
Ölümlerin ardından, ölümler izlemişim.
İki duvar arasında, sıkışmak dört duvarda.
Ya da çarpılmak, çarpılan kapıların önünde,
Kendimi inkâr etmenin lezzetine ermişim.
Anlasana Ferda, ben ne kadar sevmişim...
Uçuşurken hüznün etekleri yüzümde,
Hicran tepelerine, ne göller yamamışım.
Neden gelmiştin peki diyesim var
Belki de neden gittin, diyemeyeceğim kadar...
Sahi neden, nerden geldi ki
Hüthüt’ünü bulmuş Süleyman'vari,
Belkız'ın tahtını taşımak kolay mıydı
Aşk ehlinin elinde, esaret saray mıydı
Tek kanatlı aşk uçmaz Ferda, uçmuyor.
Sevmek sevilmeye, bak be gülüm yetmiyor.
Öyle bir kurşun çıkar ki, çoğu zaman çoğu kalpten,
Ne ölürsün, ne kalırsın, yarası yaşatmıyor.
Dikersin, ciğerinde kangren,
Koparsan kessen de, tövbe iyileşmiyor.
Ah o kuşlar yok mu, o endamlı beyaz kuşlar!..
Nispetteler sanki bana, ne o; ufka bakışlar
Gökyüzünü sıvazlarken, alımlı kanatları,
Kanadındaki gümüş, yere düşmüş, boşlukta bakışları.
Ah Ferdam, iki kapak arasında tükenen harflerdeyim.
Birbirine yapışmış, dünle bugünün yaprakları,
Boğazıma düğümlenen, hıçkırık elindeyim.
Ayırsam kâğıt keser, ayırmasam ölürüm.
Her aklıma gelişinde, gidişimi görürüm.
Gitse, geldi mi ki gitsin değmedi gözlerime,
Kalsa, kaybolurum hasretin hikâyesinde.
Özlememiş beni Ferda, düşünsene; özlememiş!..
Ölümüne taşırken kalbimde kasasını,
O benim adımı unutmuş, bellekte gizlememiş.
Anladım nihayette, o beni hiç sevmemiş.
Peki, neden geldin hayatıma diyesim var
Neden gittiğini soramayacağım kadar
İhtiyacım var sana, yaslanmalıyım omuzuna.
Ferdam, gün doğmadan, çıkıp da gelir misin
Son yaktığım gemiden, beni indirir misin