Gariplikler ülkesi benim ülkem.

Ne önceliklerini anlamak mümkün, ne de vazgeçilmezlerini.

En azından biz ayık kafayla anlayamıyoruz, diğeri de zaten bizde yok şükür.

Mesela; basın ya da sanat camiasından şöhretli bir insan.

Uyuşturucu kullanıyor, satıyor kimse tınmıyor

Kadın pazarlıyor, kimse umursamıyor.

Mütecaviz sarhoşluk ediyor, sağa sola saldırıyor, Kutsallarımıza küfür ve hakaret ediyor kimse rahatsız olmuyor.

Teröre ve teröriste destek veriyor, alenen vatana ihanet ediyor tahkikat bile yapılmıyor.

Ama ne zaman ki "nikahsız" yaşadığı kadınla tepişiyor, işte o zaman kıyamet kopuyor.

Yeter ki ismi "kadına şiddet" sihirli cümlesiyle yan yana okunsun.

Ne gariptir ki; aynı fiili, nikahlı karısına yaparsa aynı etkiyi uyandırmıyor.

İlla "nikahsız" olacak.

İşte o zaman kadın daha bir kıymetli, mesele de daha bir önemli hale geliyor. 

Anlı şanlı Aile Bakanı bile devreye giriyor da, olaya taraf oluyor ve mesaj üstüne mesaj yayınlıyor.

ve

Sistemli bir linç başlıyor;

Çalıştığı şirketlerdeki sözleşmeleri iptal ediliyor.

Film ve dizi projelerinden çıkarılıyor.

Yazılı ve görsel medyanın ambargosuna uğruyor.

Anlı şanlı adamı bir anda hiç edip çöpe atıyorlar.

Adam; "yahu biz kavga ettik, bakın oda benim dudağımı patlattı" desin dursun, kim dinler...

Dedik ya, gariplikler ülkesi olduk.

Kadına, başında örtü olduğu için saldırana 18 ay, mini etek giydiği için saldırana 18 yıl hapis cezası veriliyor.

Deliler ülkesine ne kadar mesafedeyiz bilmiyorum ama hazır müjdeler gündeme gelmişken;

Allah aşkına;

Öyle bir müjde verin ki; bir sonraki günün sabahına tüm bu saçmalıklar tarih olsun, ne olur...