ÖSYM Sınav sonuçları açıklandı. Kimileri sevindi. Kimileri üzüldü...
Bazı bölümlerde kontenjan açığı var. Ancak belki bazı bölümler öğrenci yokluğundan kapanacak.
Kayıt yaptıran öğrencilerin bir kısmını barınma, yurt , burs, kredi bulma telaşı saracaktır. Tatlı bir telaş... Bulunan imkanlar beğenilmeyip, daha güzeli daha iyisi aranacaktır. İşte bu nedenle özellikle büyük şehirler bu yoğunluk ev kiralarının artmasına neden olmaktadır.
Devlet bu alanda gayet titiz davranmaktadır. Öğrenciyi tatmin edici maddi imkanlar sunmanın gayreti içeriisndedir.
Anadolu şehirleri bu bakımdan daha avantajlı gibi gözükmektedir.
Geniş çerçeveden baktığımız zaman; Üniversite eğitim süreci, insanları israfa yönelten bir gerçek olarak, ortada durmaktadır. Plansız yapılan atılımlar, bu olumsuzluğu körüklemektedir. Üniversite eğitimi; bir ideal öğretim süreci olmaktan çıkmıştır. Öğrenciler, örgün eğitimde bir bölüm olsun da hangisi olursa, olsun, mantığı ile okul seçmektedirler. Amaç, istikbali kazanmak adına; yapılan bir eylem değildir. Üniversite kapısından içeri girmektir. O kadar...
Amaç bu olunca; bu eğitim sürecinde geçen zamanın değerlendirilmesi de genellikle israf edilen zaman dilimine dahil edilebilir. Doğal olanı, eğer bir meslek sahibi olmak ise; kimi iki yıllık okullarla bu temin edilmektedir. Onlar daha kolay, daha çabuk iş ve aş bulmaktadırlar. Hatta bazı ara elemanlar, bu işin yüksek okulunu okumuş adamlardan daha fazla ücret almaktadırlar. Hayata da kısa yoldan atılmaktadırlar. Tercih yapılırken bunlar göz önünde bulundurulmalıdır.
Böylece, bu mantıkla örgün öğretime başlayan genç kardeşimiz; Üniversite yıllarını kendisine verilmiş özgürlük yılları olarak, kabul edip; bu zamanı boş ve anlamsız şeylerle değerlendirmenin peşine düşmektedir. İlim öğrenmek yerine; daha çok sosyal hayatın içerisinde, eğlence tarafına yönelik kapıları aşındırmaktadır. Sinemalar, kafeler, oyun salonları... Beyhude geçen zaman... En büyük israf; böyle davranan gençliğin yaptığı israftır.
Buna bir de bazı akademik personelin ne kadar işinin ehli olduğu maddesini eklerseniz, sıkıntı ortaya çıkar. Çünkü ilim üretemeyen başka şeyler üretmekle meşgul olur. Üniversite tahsiline gönderdiğiniz bir genç, bakarsınız bir fikrin militanı, eylem adamı, aksiyon adamı, olarak karşınıza dikilir. İşte asıl sıkıntı o zaman başlar.
Bazı okullardan mezun olan gençlerin iş bulma sıkıntısı da işin başka bir boyutudur. Tercih yaparken bu konunun da mutlaka değerlendirmesinin yapılması gerekir.
O nedenle bu süreç çok iyi değerlendirilmelidir. Aileler bu yolculuğa çıkan özellikle il dışına çıkan gençlerini mutlaka değerlendirme yapmak, takip etmek, denetlemek zorundadırlar. Olumsuz örneklerini medyadan duymaktayız.
Çeşitli şekillerde Üniversitelerde okuyan gençlere yönelik yapılan söyleşilerde; gevşeklik gerçeğini görebiliriz. Öğrenciler kazandıkları Üniversitelerde; öğretim elemanı eksikliğinden değil, öğretim elemanlarının yetersiz olduğundan değil; Üniversitelerin fiziki şartlarının eksikliğinden değil bulundukları ortamlardaki sosyal hayatı tanzim eden, mekanların eksikliğinden şikayetçi olmaktadırlar. Yani zamanı israf etmenin, parayı israf etmenin, zekayı israf etmenin, peşindedir. Her alanda, her bakımdan, Kontrolsüz bir hayat tarzı; daha cazip olarak, sunulmaktadır. Böyle bir hayat özleminin getirdiği sıkıntılar, ortadadır.
Belki bazı Anadolu şehirlerindeki Üniversiteler bu açıdan bakıldığı için öğrenci bulmakta zorlanmaktadırlar.
Devlet daha geniş düşünerek tıpkı Şehir hasta haneleri örneğinde olduğu gibi, tamamen yüksek tahsile ağırlık vermiş şehirler oluşturabilir. Bir nevi sağlık şehri gibi. Dünyada örnekleri vardır. Böylece daha başarılı ortamlar oluşturulur.
Üniversite kapısından yeni giriş yapan tüm gençlerimize tebrikler, başarılar...