"...Artık sadece erkeklerimiz değil, kızlarımız da işsizlik endişesi taşıyor.
Zira artık erkek ve kadın eşit.
Zira artık feminist zihniyet ülkemin her yerinde.
Öyle ki, artık sadece genç kızlar değil, kızları yetiştiren anne ve babalar da zihinlerinde erkek ve kız çocuklarını eşitledi.
O kadar çok duyar oldum ki; “Kızım ekmeğini eline almadan, kendi ayakları üzerinde durmadan evlenemez. Parasını kazanacak, kocasının eline bakmayacak. Eğer kocası sorun çıkarırsa çıkıp gelecek, nasıl geçinirim diye düşünmeyecek.” Öyle de oluyor zaten…
Kadınlar habire boşanıp boşanıp baba evine çıkıp geliyor.
Zira bilinçaltına işleniyor anne ve babalar tarafından.
Velhasıl kız ve erkeklerin eşit olmadığı tek yer kaldı. O da Allah’ın (cc) kitabı.
Kitap’ta hâlâ erkek ve kadın farklı yazıyor. Hâlâ erkeklere ve kadınlara farklı sorumluluklar yükleniyor.
İşte böyle bir zamanda, yemin ediyorum, kendisine kariyer planlaması sorulduğunda bir kızın;
“Allah’ın (cc) fıtratıma koyduğu annelik vazifesini yerine getirmek için öncelikle evlenecek ve çocuklarımın bu ümmete hayırlı birer ferd olmaları için elimden geleni yapacağım.
Bu asli vazifemin haricinde de elimden geldiğince etrafıma faydalı olacak etkinliklerde görev alacağım” diye cevap verdiğine şahit olursam…
Veya kendisini tanıtan evli bir kadının gururla ve yüksek sesle; “Şu yeryüzündeki en kutsal görevi yerine getiriyorum! Ben bir anneyim ve çocuğumu kreşlere emanet etmiyor, ona benim gibi kimsenin bakamayacağını bildiğimden dolayı Allah’ın bana olan emanetini, O’na layık bir kul olsun diye bizzat kendim yetiştiriyorum” diye haykırdığına şahit olursam, geleceğe ümitle bakabileceğim.
Çünkü dindar nesil ne yedi yaşından sonra okulda haftada bir saat gördüğü din kültürü ve ahlâk dersiyle, ne İmam Hatip Ortaokulları ve liseleriyle, ne Kur’ân kurslarıyla ve ne de ilahiyatlarla yetişir.
Dindar nesil ancak televizyonun karşısında yavşayan değil, seccadenin başında gözyaşı döken ve yavrusunun ahlâklı bir Müslüman olması için çalışıp çabalayan dindar ebeveynlerin kucaklarında yetişir.
Dindar nesil, “Anneliği” tüm kariyer hayatının temeli olarak gören ve “Ev Hanımıyım” demekten utanmayan “Ana”lar ve Çocuğuna evden veya arabadan değil, güzel ahlâktan daha hayırlı bir miras bırakamayacağının bilincinde olan “Baba”larla yetişir…”
(Prof. Dr. Serdar Demirel)