Yunus BUDAKTAŞ
Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Vakıflar Haftası dolayısıyla ?Vakıf Medeniyeti Kudüs? konulu bir panel düzenledi. Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi´nde düzenlenen panele Belediye Başkanı Sami Aydın, Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız, Sivas Vakıflar Bölge Müdürü Cemal Karaca, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir Pürlü, il protokolü ile davetliler ve öğrenciler katıldı.
Programda ilk olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ?Kudüs? konulu sinevizyon görüntüsü izletildi. Ardından protokol konuşmalarına geçildi. Vakıfların çalışma prensipleri hakkında bilgi veren Sivas Vakıflar Bölge Müdürü Cemal Karaca, Vakıflar Genel Müdürlüğünün özel bütçeli bir kuruluş olduğunu belirterek, bütçe tamamının kendi gelirleriyle gider ve harcamalarını yaptığını kaydetti. Karaca, ?Vakıflar, yüzyıllar boyunca din, dil, ırk farkı düşünmeden, hiçbir canlı ayrımı yapmaksızın herkese gönül veren, sevgi sunan, fertler arasında onurlu bir yardımlaşma ve dayanışma yoluyla hayırdan, hayrata, hayrattan hayata köprü olarak hizmet gayesiyle kurulmuş olan müesseselerdir. Kuran´ımız Ali İmran Sure 92.Ayette: "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe bire (iyiliğe, hayra) eremezsiniz" prensibinden hareketle, Hadis-i Şerifte ise: ?insan öldüğü zaman ameli kesilir, amel defteri kapanır; ancak şu üç şey müstesnadır "Sadaka-ı cariye( devamlılık arzeden sadaka), Salih evlat ve insanların istifa ettiği ilim" denilmektedir. Şu anda yurt çapında coşkuyla kutlanan bu haftada gösterilen faaliyetler ve ortaya konulan düşünceler; bir taraftan vakıf hizmetlerini tanıtmakta, diğer taraftan da biz yönetici ve çalışanlara ışık tutmaktadır.?diye konuştu.
ECDADIMIZ TÜM CANLILARA KUCAK AÇMIŞTIR
Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın, geçmişimizin çok köklü olduğuna değinerek, ecdadın sadece bina değil aslında bir anlayış inşa ettiğini söyledi. Aydın, ?Özellikle son 100 yıllık süreçte vakıf anlayıştan biraz taviz verdiğimizi, biraz uzaklaştığımızı birçoğumuz hissetmeye başlamıştır. Ama şükürler olsun ki bu anlayışı tekrar yaşatmaya çalışıyoruz. Öyle bir medeniyetin devamıyız ki bırakın insanları yaşayan her türlü canlının hayatından kendini sorumlu tutan bir inanca mensubuz, kendi sorumlu tutan bir yönetim anlayışına mensubuz. Hiç tanımadığımız, bilmediğimiz hatta sizin inancınıza mensup olmayan insanların konaklaması için hanlar yaptırmışız. Sadece şehir merkezlerine değil, yol güzergahlarına hizmet yapıldığını görüyoruz. Bu yapının burada ne işi var dediğimiz yerlere bile ecdadımız bir şeyler yapmış. Ecdadın vakıfları sayesinde insanlar ihtiyacı olan şeylere ücretsiz ulaşabilmişler. Yoksul, dul, yetim ve kimsesizlere hizmet edecek yapılar yapmışız. Vakıf anlayışı ile zengin olan fakirleri düşünür, sağlıklı olan hastaları düşünür. Bugün dünyanın dört bir yanına baktığımızda yiyecek ekmeği olmayan insanları görüyoruz. Eğer dünyada ecdadımızın bize bırakmış olduğu anlayış hakim olsa emin olun dünya çok daha huzurlu olur. Çünkü bizim ecdadımız tüm canlılara kucak açmıştır.?şeklinde konuştu.
VAKIF İSLAMIN GETİRDİĞİ BİR KURUMDUR
Rektör Prof. Dr. Alim Yıldız, Vakıfın İslam´ın getirdiği bir kurum olduğunu belirterek, Peygamber efendimizin kendisine hediye edilen fedek arazisini vakıf etmesiyle bu kurum başladığını söyledi. Yıldız, ?Selçuklular döneminde kurumsal hale gelen bu yapı Osmanlı´larda tamamen kendisini göstermiş ve günümüze kadar gelmiştir. Bir müddet kesintiye uğrasa da son 15- 20 yıldır tekrar vakıflar tarihi hüviyetine geri dönmüştür. Biraz önce sergide de gezdik örneğin 1950´li yıllarda Sivas Ulu Caminin ne hale geldiğini gördük ve daha kötü fotoğraflarını da görmüştüm. Bunlar şu anda baktığımız zaman Vakıflar Genel Müdürlüğü Türkiye´nin genelinde bütün eserleri tekrar restore ediyorlar onarıyorlar ve insanların hizmetine sunuyorlar. Tabi bu Vakıfları yapanların bir gayesi vardır insanlığa hizmet etmek. Ve onlarda bir şeyden yola çıkmışlardır kim hayırlı bir yol açarsa hayır ona da yazılır, kötü yol açana da kötülükler yazılır.? dedi.
VAKIFLAR ALLAH RIZASI GÖZETEN KURUMLARDIR
Protokol konuşmalarının ardından panele geçildi. Panel Başkanı Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ünal Kılıç ise Vakıfların Allah rızası kazanmak için oluşturulan kurumlar olduğunu ifade etti. Vakıflar da hiçbir menfaat ve çıkar gözetmeksizin hayır işlerinin yapıldığını aktaran Kılıç, ?Vakıflar Allah rızasından kaynaklanan kurumlardır. Bunların menşei, ortaya çıkışı Allah´ın rızasını kazanmak arzusudur. Allah hiç karşılık beklemeden sonsuza kadar üzerinde yaşadığımız kainatı mükemmel bir şekilde yaratmış ve bize insanlara, canlılara, bütün mahlukata hiçbir ücret almadan bırakmış. Ya da vücudumuzu bize vakfetmiş. Göz vermiş ücret almamış, el vermiş ücret almamış hiçbir ücret istememiş. Örneğin Adem aleyhisselam meleklerle beraber Kabe´yi inşa etmiş ve insanların istifadesine sunmuştur. Hz. Peygamber Mekke´yi fethettikten sonra ganimet olarak ne kendisi bir şey almış ne de etrafındakilere bir şey dağıtmadan burası vakıftır demiş. Kabe´nin evleri satılmaz, arsaları satılmaz, dükkanları kiraya verilmez demiş. Hz. Muhammed burayı insanların ortak kullanımına vakfetmiştir. Sonra O´nun izinden giden insanlarda vakfetmeye devam etmiştir. Vakfın en önemli hususu devamlılığıdır. Zaten vakıfı tarif edenler; mülkiyeti Allah´a bırakıp, istifadesini insanlara vermektir derler. Yani kıyamete kadar bir şeyi vakfettiyseniz tapusunu Allah´a bırakıyorsunuzdur.?ifadelerini kullandı.
KUDÜS, KANUNİ DÖNEMİNDE ALTIN ÇAĞINI YAŞAMIŞTIR
Doç. Dr. Abdullah Kaya ise ecdadın köklü bir medeniyet anlayışına sahip olduğunu belirterek, bu medeniyetin dünyaya yüzyıllarca hükmettiğini söyledi. Bu medeniyetin kökeninde ise vakıf anlayışı olduğuna dikkat çeken Kaya, ?Dedelerimizin bu topraklar üzerinde kurduğu ve dünyaya örnek teşkil eden medeniyet yüksek bir medeniyettir. Bizim vakıf anlayışımız göçmen kuşları düşünmüş, garip gurabayı, fakir fukarayı düşünmüş, kimsesiz yolda kalmış olanı da düşünmüştür. Vakıf, insanın insana hatta insanın tüm varlıklara sunduğu en büyük hizmettir. Toplumun gücü bireye, bireyin gücü ise topluma yansımaktadır. Yardımlaşmanın en ideal şeklidir vakıf. Tarihimize baktığımız da atalarımız vakıf çatısı altında sırf Allah rızası için ibadet aşkıyla çok sayıda camii, medrese, kervansaray, tersane, köprü, han, hamam, aşevi, yetimhane gibi birçok hayır yapısı inşa etmişlerdir. Bizim dünya üzerinde bir çok topluma nasip olmayan bir medeniyet tasavvurumuz vardır. Osmanlı Devleti´nde de vakıf sistemin daha yaygın bir şekilde işlediğini görmekteyiz. Osmanlılar, vatandaşın can ve mal güvenliği ile asayişi sağlamakla görevliydiler. Ama bizim bu devletimizin vatandaşları okutmak, onlara ibadethaneler açmak veya farklı hizmetler yapmak gibi mükellefiyeti yoktur. Bu mükellefiyetler ancak hayır kuruluşları ve hayır sahipleri tarafından yapılmaktaydı. Vakıfların gerek sosyal, gerek siyasi gerekse ekonomik değerlerinden istifade etmişlerdir.?dedi. Kaya, Kudüs´ün tarihi bir geçmişe sahip olduğunu belirterek, ?Kudüs; İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik için kutsal sayılan çok önemli bir şehirdir. Tarihi çok eskilere dayanan Kudüs, Yavuz Sultan Selim Han döneminde 1516 yılında Osmanlı himayesine girmiş, Aralık 1917´de himayemizden çıkmıştır. Bu 4 asırlık dönemde dünyadaki Müslüman devletler kadar Osmanlı Devleti içinde önemli bir şehir hüviyetindeydi. Bu nedenle Osmanlılar, bu kutsal şehirde çok sayıda vakıf eseri inşa etmişlerdir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kudüs tarihinin altın çağını yaşamıştır. Bu dönemde Kubbetü´s Sahra´nın restorasyonuyla başlayan çalışmalar bugün hala ayakta duran surların inşasıyla devam etmiştir.?diye konuştu.
Prof. Dr. Erdal Eser ise Kudüs´ün tarihi süreçte gelişimi ve İslamlaşma sürecini anlattı. Eser, Kudüs´ün Müslümanların idaresine geçmesiyle birlikte Yahudi ve Hıristiyan nüfusun rahatsızlık duyduğunu belirterek, Kudüs´e inşa edilen ilk İslami anıtsal eser olan Kubbetü´s Sahra´nın, kente Müslüman bir kimlik kazandırdığının altını çizdi.
