Anlaşma Zemini Her Zaman Vardır

Orhan Arslan
Orhan Arslan
Anlaşma Zemini Her Zaman Vardır
07-08-2020

Yeryüzünde insanoğlunun varlığından itibaren, tüm fikri gelişmeler, hayata dair düşünceler insanoğlunu mutlu ve huzur içerisinde yaşatmanın teorilerini ve pratiklerini ortaya koymuştur. İlahi dinlerin temel amaçlarından bir tanesi insanı, insanca yaşatacak olan temelleri ortaya koymasıdır. Dünya üzerinde insanlık yeryüzünden kalkınca yerini ne dolduracaktır? Doğal olarak insanlık dışı şeyler dolduracaktır. İşte Dini inanç sistemlerindeki tüm yaptırımlar, emirler ve yasaklar bu insanlık dışı olayların, insanlığa hakim olmasını engellemektir. İnsanı insanca yaşatmaktır.

Hal böyle olunca, Dini inanç sistemleri, insanlık dışı davranışlara giden bütün yolları tıkamak gerektiğine inanır. Bunun tam tersini iddia eden fikir sistemleri de olmuştur. İncelendiğinde görülmektedir ki, o fikir sistemlerinin sınıfta kaldığı nokta insan davranışlarını iyi analiz edememekten geçer. İnsan davranış biçimlerini iyi analiz edemedikleri için yanlış ile doğruyu ayırt edememişlerdir. Bu çok basit gibi gözüken ayrışım noktasının tespit edememe yanlışlığı kendi fikir sistemlerinin çökmesine neden olmuştur. İnsan madde ve ruhu ile bir bütündür. Getirdiğiniz çözümler bu iki parçayı da içine alan çözümler olmak mecburiyetindedir. Kimileri akılları ve mantıklarının bu doğruyu kabullenmesine rağmen, değişik sebeplerden dolayı, insanın madde ve ruh ilişkisini kabullenmek istememişlerdir. Böyle olunca da getirdikleri öneriler çözümsüzlük ihtiva etmektedir. Bu açıdan baktığımız zaman ideolojiler, DİNİ inanç sisteminin yerini tutamaz. Çünkü ideolojiler bir manada sadece Dünya´ya ait önerilerde bulunmaktadır.

Hayatın akışı içerisinde insanlar yaptıkları yanlışların topluma ne kadar zarar verip vermediğini düşünmeden kendi bildiklerine göre hayatlarını yaşamaktadırlar. Bu yaşayış tarzı birilerine zarar veriyorsa bile, inatla o yaşama tarzından vazgeçmemektedirler. Ne zamana kadar, kirlettikleri toplumun, kirleri bir gün kendilerine bulaşana kadar, bu yanlışlara devam ediyorlar. Yanıldıkları nokta şudur; kirlettiğiniz şey bir eşya değildir ki, kaldırıp atasınız. Kirlettiğiniz şey tüm canlılığı ve tazeliği ile hayatın içerisinde kendini bulmaktadır. Onu kirletmeden önce düşünmek lazımdır. Sosyal hayatta bunun örnekleri oldukça fazladır. Dedikodu, gıybet, çekememezlik, iftira, hırsızlık v.s. Tüm yanlışlar. Önemli olan kişinin bu yanlışları ne kadar yaparak, toplumun kirlenmesine ne kadar katkı sağladığıdır. Yahut yaptığı şeyin toplumu kirletip, kirletmediğini fark etmesidir. Ruhun ve iç dünyanın kirlenmesine yönelik olan bu hareketlere bir de dış dünyayı her alanda kirleterek katkı vermekteyiz. Çevreyi bilerek kirletmek, tahrip etmek, yakıp, yıkmak, çevresiyle Dünyayı yaşanmaz hale getirmek, bunların örnekleridir.

İnsanlar, Şu Dünya hayatında en çok özgürlük istediklerini söylerler. Ancak insan özgürlüğünün ne olduğu, nerede başlayıp, nerede sınırlarının belirlendiği? Henüz netlik kazanmamıştır. Bugün gece kıyafeti ile sokakta dolaşan bir bayan özgürlüğünü kullandığını ifade etmektedir. İşte, burada onun özgürlüğünü kullanması, başkalarının özgürlüğünü ne kadar kısıtlamaktadır. Bunun belirlenmesi gerekir. BURADA YASAL DÜZENLEMELERDEN DAHA ÇOK, ÖRF VE ADETLERİMİZLE İLGİLİ, değer yargılarımız devreye girmektedir. O zaman da bu örf ve adetleri benimseyen ya da benimsemeyen insanlar arasında, bir anlaşmazlık söz konusu olmaktadır. Doğal olanı yasal çizgilerle bu tanımın yapılmasıdır. İşte, o zaman bazı tartışmalar da ortadan kalkacaktır.

İnsan bazen farkında olmadan bazı eylemleri bilerek de yapmaktadır. İşte o zaman kontrolden çıkar, bırakın çevreye zarar vermeyi diğer canlılara da zarar vermektedir. Bu ne adına olursa olsun yanlış bir harekettir. Son zamanlarda hak aramak adına, özgürlük istekli yapılan eylemler, marjinal gurupların katkısıyla, söylediğimiz çizgiyi de geçmiştir. Birinci öncelik masum bir şekilde isteklerini gerekli makamlara duyurmak isteyen insanlar için, öncelikle etraflarındaki marjinal, kontrolsüz guruplardan ayrılmalıdırlar. Onlara fırsat vermemeleri gerekmektedir. Aralarından onları söküp atmalı ve barındırmamalıdırlar. O zaman belki istekleri karşı taraf tarafından ciddiye alınabilir.

Temennimiz o dur ki; sağ duyu galip gelsin, saf ve iyi niyetle isteklerini sunmak isteyen insanlar amaçlarına ulaşsın ve yetkililerle görüşsünler. Hele eylemcilerin içerisinde yukarıda sıraladığımız dini hassasiyetleri az olan insanlar varsa, Vatan ve Millet sevgisini sadece kelimelerle ifade ederek hayata geçirmiyorlarsa; bu süreç biraz daha uzayacaktır. Kendi elimizle yaşatacağımız bir Dünya yoktur, kendi elimizle kirletebileceğimiz bir Dünya vardır. Bırakın Dünyamız kendi seyrinde, doğallığında, dengeleri bozulmadan yoluna devam etsin. Birilerinin yanlış müdahaleleri dengeyi bozmaktadır. İnsanlık herkese lazımdır. Her zaman paylaşılacak ortak noktalar bulunacaktır. Yeter ki; bu amaç da iyi niyetli olalım?

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?