Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Aile-Çocuk-Okul Münasebetlerini Geliştirelim

Okulların giriş veya çıkış saatlerine denk gelen okul önü veya çevresinin insan manzaralarını görebilme imkanına sahip olduğum anlar, en çok mutlu olduğum zamanlardandır. Kendi çocuklarımın veli toplantılarına da eşimle birlikte genelde katılırım ve bu esnadaki izlenimlerim ve buna benzer diğer birliktelikler de beni mutlu eder. Çünkü bu insan manzaralarında, en değerli varlığımız olan çocuklarımızın o cıvıl cıvıl sevinç ve mutluluğunu görürüm. Çocuğunun elinden tutup okulun kapısına kadar getirip bırakan ebeveynleri, okul çıkışında kendisine doğru koşan çocuğunu bağrına basarak karşılayıp elinden tutup evine götüren baba veya anneleri, aile-çocuk-okul dayanışmasını, çocuklarımıza sahip çıkmaya çalıştığımızı, onlara musallat olabilecek zararların cesaretini kırma tavrımızı, varsa problemlerin tartışıldığını ve bunlara ait tedbirlerin kararlaştırıldığını görürüm. Âtîye/geleceğe ait ümitlerim artar.
Bundan önceki son iki yazımın birincisinde konu başlığı olarak, 'Çocukları tanımadan ve anlamadan, onları eğitebilir miyiz 'i, ikincisinde de 'Kendimizi tanıtmadan ve anlatmadan, onları eğitebilir miyiz 'i kullanmıştım. Bu yazımda da 'aile-çocuk-okul' münasebetlerinde ailenin görevi ve öneminden bahsetmeye çalışayım istedim.
§ İnsan'ın şahsiyet binasının temelinin inşa edildiği atölye, ailedir.
Bu atölyede, üzerinde çalışılan hammadde/temel, her bakımdan, yaratılmışların en mükemmeli olan 'çocuk'tur. 'En mükemmel' üzerinde çalışacaksak, hiçbir ayrıntısını ihmal etmeden, en dikkatli, itinalı, titiz, hassas, tesirli, gayretli ve en yoğun çalışmayı yapmamız gerekecektir.
§ Aile, ait olduğu milletin, kültürün en küçük numunesi, çekirdeği/tohumu ve özüdür.
Bu tanımlamayı bu manasıyla özümseyen ve benimseyen her aile ferdi; bu aidiyetin yüklediği sorumlulukların icaplarını, şahsi hayat tarzına katabildiği oranda, bu aidiyetin hazzını yaşayacak, buna ilişkin güven ve umut duygularını besleyecektir.
§ Millet, aynı inanç ve veya kültür ikliminde yaşayan ailelerin oluşturduğu topluluktur.
İnanç, kültürün mihveridir. Bu her kültür için böyledir. Onun içindir ki, çoğu zaman inanç diye anılan din; doğru öğrenilmeli, anlatılmalı ve yaşanmalıdır. Buradaki 'doğru' nun değişmez ve mükemmel olanının arayışı, aklı selim her insanı; ilahî dinlere ve ilahî dinlerin de en mükemmeline ve tamamlanmışına götürür.
Çok şükür ki, millet olarak biz, en doğru, tamamlanmış ve en mükemmel olan İslam dininin ve onun kılavuzluğuyla sahip olduğumuz kültürün mensuplarıyız.
İşte bu nedenlerle her birimiz, 'İnsan, ait olduğu çevrenin dışa yansıyan bir aynasıdır.' hakîkatini hiç aklımızdan çıkarmadan hareket etmek durumundayız. Yani buna birkaç misal verecek olursak;
Yetiştirdiğiniz çocuk toplum içinde övülecek bir davranışta bulunur; 'ne kadar iyi bir çocuk, onun ailesi de iyi bir ailedir.' ya da 'bu filanın çocuğu' denilir; siz ve aileniz bundan nasibini alır. Bir erkeğin bir bayana kaba bir davranışı olur; 'erkek milleti değil mi' denilir, bütün bir hemcinsiniz nasibini alır. Bir bayan kusurlu bir laf eder; 'kadın milleti değil mi' denilir, bütün kadınlar bundan payını alır. Bir okulun öğrencisi, büyüğüne hürmet eder; 'A.. ne kadar saygılı bir çocuk, tabî filan okulun öğrencisi de ondan' denilir, okulun bütün idareci ve öğretmenleri bundan hissesine düşeni alır. Milletçe dünyaya iyi nam salarsınız, diğer insanlar sizin milletinizden övgüyle bahseder, geçmişiniz ve geleceğiniz bundan hissesine düşeni alır. Dininizin mensubu olarak güzel ahlakınızla bir insana veya insanlığa hizmet eder, örnek olursunuz; 'Müslümanlar iyi insanlardır, onlardan insanlığa zarar gelmez' dedirtirsiniz, Müslüman olanların tamamı bundan nasibini alır. Aynı şekilde, mensubu olduğunuz meslek grubu, sima tipiniz ve hatta giyim kuşam tarzınız bile, tavır ve davranışlarınızdan dolayı hissesine düşeni alır.
Hakkımızdaki değerlendirmeler müsbet veya menfi olsun, bunlardan istifade etmeli, art niyetli olmayanlarını dikkate almalıyız. Sadece övgülerin değil, yergilerin de bize ait ve gerçek olanlarını alıp değerlendirmeli ve en önemlisi de kabullenmeli ve reddetmemeliyiz. Her halde bu değerlendirmelerden ders çıkarmalıyız.
Mesela, çoğu zaman karşılaştığımız bir yanlışımız vardır ve o da şudur;
Çocuk başarılı ise; aile 'tabi başarılı olacak onu biz yetiştirdik' gibi, öğretmen 'onu ben yetiştirdim, o benim öğrencim' gibi, çocuk 'bu başarı bana ait, ben başardım' gibi, kabullenme, benimseme tavrı sergiler.
Çocuk başarısız ise; aile 'okul çocuğa bir şey kazandırmıyor, öğretmenler çalışmıyor' gibi, öğretmenler 'ailesi çok ilgisiz', 'bu çocuğun kafası çalışmıyor' gibi, çocuk da 'ben çalışıyorum ama, öğretmenler öğretemiyor' gibi, reddetme, topu başkasına atma tavrı sergiler.
Bu tavır ve davranışların her ikisi de yanlıştır. Doğru olan paylaşmak ve varsa sıkıntıları birlikte aşmaktır. Aile-çocuk-okul üçlüsünün işbirliğini, çok kullandığım bir teşbihle sac ayağına benzetirim. Bu ayaklardan birini bile ihmal etseniz, imece/yardımlaşma kazanı devrilir. Onun için bu üçlü, işbirliği halinde olmalı, başarının da başarısızlığın da sebepleri doğru tahlil edilmelidir.
Başarılar mutlaka, iltifat ikramlarıyla da olsa değerlendirilmeli, takdir görmeli. Ebeveyn, öğretmeni ve öğrenciyi; öğretmen, ebeveyni ve öğrenciyi takdir ve teşekkür etmeli. Öğrenci de baba, anne ve hocalarına teşekkür etmeli ve onlara saygı da kusur etmemelidir. Yani birbirimize kıymet vermeli ve güven duygumuzu beslemeliyiz, ki başarılarımız artsın.
Başarısızlıklarla ilgili olarak bu üçlünün her biri evvela kendini tenkit etmeli, 'Nerede hata yaptım, ilgisiz mi kaldım, yeterince çalışmadım mı ' gibi sorularla kendini sorgulamalı ve bu manada dersine iyi çalışmalı. Bunu yaptıktan sonra bir araya gelinmeli, analiz birlikte yapılmalı, teşhis birlikte konulmalı, çareler birlikte bulunmalı ve planlanmalı ve bu üçlü, uygulamada mutlaka birbirine cesaret vermelidir. Çocuk, asla azarlanmamalı, aşağılanmamalı, dışlanmamalı; kendisini sorgulamasına, gerekirse sorular sorarak yardımcı olunmalı; çalışmalarında elbirliği ile ona destek olunmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi