Eskiden Çocukluğumuzdaki Bir Bayramlaşma Klasiği
Bugün güzel günleri hatırlayalım istedim. Evimiz, Sivas dört eylül mahallesi olarak anılan, aynı zamanda hamam durağı olarak bilinen otobüs güzergahında idi. Genelde sonradan yerleşime açılmış mekanlar idi. Mahalle sakinleri Devlet işletmelerinde çalışan insanlardan oluşuyordu. İçlerinde esnaf diyebileceğimiz kişi sayısı azdı. Müthiş bir dayanışma ve paylaşma vardı. Mahalleye gelen yakınında ve uzağında olan garip guraba korunup, kollanırdı. Mahallenin hatırı sayılır büyükleri vardı.
Bütün bu güzellikler değişen zaman ve değişen sosyal hayat şartları karşısında direnemedi. Yavaş, yavaş erimeye başladı. Bugün o mahalle civarında eskiden kalan komşu yok diyeceğimiz kadar azdır. Zaman her şeyi alıp, götürmüştür.
Çocukluğumun ve gençlik günlerimin geçtiği, mahallede bayram nasıl yaşanırdı
Arefe gününden önce bayram telaşı başlardı. Evlerde temizlikler yapılır, bayrama yönelik yemek kazanları kaynardı. Önceden evlerde yerel yemekler hazırlanırdı. Mutlaka bayram çorbası, sarma, tatlı çeşitleri olmazsa olmaz ikramlardı. Kimi ev hanelerinin maharetli ellerinin yaptığı ikramlar heyecanla beklenirdi. Çocuklara yeni alınan hediyeler takdim edilirdi. Arefe günü çocuklar evlerin kapılarını çalar, memecimin giliği diye seslenirlerdi. Çocuklar büyük bir heyecanla bayram günlerini beklerdi.
Arefe günü ve Bayramın birinci günü, mezarlıklar ziyaret edilirdi. Çocuklara ve gençlere bunun öneminden söz edilirdi. Böylece geçmişimiz ile olan bağımız tazelenmiş olurdu. Hayatın gerçeği, mesaj olarak gençlere verilirdi.
Yine memecimin giliği denen küçük simitler, horoz şekerleri, ellere tutuşturulan harçlıklar, çocukların vaz geçilmez bayram neşesi idi. Bu heyecan ve neşe tüm evi kaplardı. Bayram demek çocukların sevinç yumağına dönüşmesi demekti.
Bayram sabahı evimize yakın olan Kütüklü Camiinde bayram namazı kılınırdı. Topluca tekbirler getirilirdi. Namaz sonrası, mahalleli sırasıyla teker, teker bayramlaşırlardı. Bayramın ilk günü hasta ve yaşlılara ayrılırdı.
O, Yıllarda mahallemizin her türlü işine koşan Mahmut Yapar ağabeyimizin öncülüğünde mahallenin gençleri bayramlaşmak için, toplanırlardı. Öncelik hasta ve yaşlıların idi. Sırası ile mahallenin büyükleri ziyaret edilir, duaları alınırdı. Bugün çoğunun rahmetli olduğu bu insanları bu günlerde rahmetle anıyoruz. Allah hepsine rahmet eylesin...
Mahmut abi kimi zaman mahallemizin neşe kaynağı idi. Düğünde o, vardı. Kederde o, vardı... Mahallenin ortak girişimlerinin içerisinde hep o, vardı. Orta oyuncusu gibi idi.
Ziyarete gittiğimiz evlerde espriler yapar, insanları neşelendirirdi. Bu kalabalık topluluk hemen, hemen her bayramda aynı olayı gerçekleştirirdi.
Kimi evlerden tepsi ile baklava ister, kimilerinden meşrubat... Bu ziyaretler neşe içerisinde gerçekleşirdi. Yapılan sohbetler, şakalar, ziyaret anının daha da cazip hale getirirdi.
Bu arada ziyaret ettiğimiz büyüklerimizden evimize yakın olan hane sahiplerinin ismini analım. Ben o yılların bir kısmın lojmanlarda geçirdiğim için, bazı komşularımızın adlarını hatırlayamayabilirim. Amma abim o evde yıllarca oturdu. Yani o mahalle ile iletişimim hiç kopmadı... Stadyuma yakın olması da bizi, cezbediyordu.
Sokağımızda, Hemen yan komşumuz amcam, haydar abi, yusuf abiden başlamış olalım. karşımızda Erzurumlular, kangallılar olarak bilinen komşularımız vardı. Ana caddeye çıkan sokağın alt başında Gürünlü hançerler otururdu. Sokağın üst başında Mehmet Eker amca var idi. Raşit amca, kalaycı Cafer amca, Mahmut Yapar abiye yakın komşular idi. Yine karşı köşede Mevlüt Amcanın dükkanı vardı. Ev sahipleri kangallı idi. Sabri Amcanın Dükkanının karşısında babamın akrabası olan, Mustafa Koçtürk amca vardı. Hamamcı Ömer abiyi, İbrahim Döleki, Adil amcayı ve de Gırkafaları anmadan geçmeyelim...
Daha isimlerini hatırlayamadığım nice büyüklerimizi rahmetle anıyorum. Yaşayanlar var ise; ALLAH sağlık afiyet versin diliyorum...
Güzel günlerde , güzel anılar biriktirmişiz...
Çocukluk günlerimizde, O günlerin bir başka heyecanı ise, ev büyükleriniz ile birlikte çarşıya gitmek olurdu. Bayram öncesi alış, veriş için yapılan küçük yolculuklar bizi mutlu ederdi. İşte o, günlerden birinde babam beni bugünkü Otel Köşkün bulunduğu yerden geçen ırmağın üzerindeki tahta köprüden geçirdiğini hatırlıyorum. Orayı geçerek şu anda terziler çarşısının bulunduğu yerlerdeki alış veriş mekanlarına götürmüştü. Alınan bir ayakkabının, bir gömleğin verdiği sevinci anlatmak ne mümkündür...
İlerleyen yıllarda orta tahsilimiz başlayınca Çarşı diye merak ettiğimiz bölgeyi her gün arşınlar olmuştuk.
İşte o orta tahsilimiz sırasında tanıştığımız kimi dostlar ile, bayarm günlerinin bir kısmını evimizde beraber geçirmiştik. Çünkü onlar yatılı idi. Bayramlarda evlerine gitme imkanı yoktu. Dostluklarımız o, yıllarda başladı. O dostlarımızdan bazılarını kaybettik. Allah mekanlarını CENNET eylesin.. Güzel insanlardı...
İlerleyen zaman, bayram kutlamalarının şeklini ve içeriğini de değiştirmeye başlamıştı. Yıllar sonra hasta yatağında ziyaret ettiğim NAFACI, MAHMUT ABİ, ALLAH ona rahmet eylesin. Bu güzel günleri ağlayarak tekrar bana inceliklerini anlatmıştı. Mekanı Cennet olsun...
EVET YAKLAŞAN BAYRAM GÜNÜNE BÖYLE BİR HATIRA İLE SELAM VERELİM İSTEDİM... GEÇMİŞİMİZİ VE BÜYÜKLERİMİZİ YAD EDELİM İSTEDİM...
Tekrardan tüm kaybettiğimiz büyüklerimize ALLAHTAN rahmet diliyorum... İnsanoğlu kaybettiği değerlerin kıymetini onları kaybettikten sonra anlıyor.
Tıpkı, serbest özgür bir şekilde yaşadığımız nice günlerin özlemini, bugün evlerimize kapanarak andığımız gibi...
İnşallah Yüce Rabbimin ''ne kadar az şükrediyorsunuz'' ilahi mesajını anlamış oluruz...
Selam ile...