Geçmişin tozlu sokaklarında yankılanan çocuk kahkahaları, yerini dijital dünyanın sessiz ve ışıltılı ekranlarına bırakmış durumda. Top sektiren minik ayaklar, ip atlayan neşeli figürler ve saklambaç oynayan meraklı gözler mazide kaldı. Zira dijitalleşen çağ, çocukların oyun anlayışını kökten değiştirdi. İletişim kurma amacıyla doğan telefonun evrimiyle ortaya çıkan akıllı cihazlar, tabletler ve bilgisayarlar, günümüzde en değerli "oyuncaklara" dönüşmüş durumda. Oysa sokaklar artık o masumane oyunlara ev sahipliği yapacak kadar güvenli değil; çocuklara yönelik taciz ve tecavüz gibi korkunç suçlar kol geziyor.

Peki, çocukların oyun alanı olarak benimsediği bu dijital dünya gerçekten ne kadar güvenli? 10 yaşındaki ya da daha küçük bir çocuğun elindeki bir cihazla sosyal medyada yaşına uygun olmayan içeriklere sınırsızca erişebilmesi ürkütücü değil mi? Eskiden ağlayan bir çocuk, rengarenk bir oyuncakla avunur, susardı. Şimdi ise çoğu zaman ağlayan bir çocuğun eline bir telefon tutuşturularak geçici bir sessizlik sağlanıyor.

Ancak bu "sakinleştirici “nin uzun vadeli etkileri ne olacak? Ebeveynler, çocuklarına bu güçlü aracı verirken, onların hangi sanal dünyalara daldığını, hangi içeriklerle karşılaştığını yeterince merak ediyor mu? Unutmamalıyız ki, annelik ve babalık içgüdüsel olduğu kadar öğrenilen, üzerine titrenmesi gereken bir sorumluluktur. Bu noktada en büyük görev, çocuklarının dijital dünyadaki serüvenlerini yakından takip etmekle yükümlü olan anne ve babalara düşmektedir. Onların rehberliği ve dikkati olmadan, çocuklar bu sınırsız ve potansiyel tehlikelerle dolu alanda yalnız kalabilirler. Ardından, bu hassas konuda yasal düzenlemeler yapması ve çocukları dijital dünyanın zararlı etkilerinden koruyacak politikalar geliştirmesi gereken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gibi kurumlar devreye girmelidir. Dijital bir çağda çocuk olmak, kuşkusuz yeni fırsatlar ve öğrenme imkanları sunuyor.

Ancak bu parlak madalyonun bir de karanlık yüzü var. Kontrolsüz ve bilinçsiz bir dijitalleşme, çocukların psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilir, onları siber zorbalık, uygunsuz içerikler ve bağımlılık gibi ciddi risklerle karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle, dijital çağın sunduğu imkanlardan yararlanırken, çocuklarımızın güvenliğini ve sağlığını her zaman ön planda tutmak zorundayız. Aksi takdirde, bu "yeni nesil oyun alanları", masumiyetin kaybolduğu, riskli birer arenaya dönüşebilir.