Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

MESNEVİ DİBACESİNİN TENKİDİ

Celaleddin Rumi, mesnevinin dibacesini kendisi yazmıştır. Yazdığı bu vasıflar ve iddialar ancak Allah tarafından peygamberlere gönderilen kitaplar hakkında söylenebilir. Yani ancak bu sıfatlar kuran-ı kerim için söylenmiştir.. C. Rumi'nin kendi yazdığı kitaba bu sözleri söylemesi İslam'a uygun düşmez ve hiçbir Müslüman da bu iddiaları kabul etmez. Aşağıda meallerini yazdığım ayetler incelendiğinde görülecektir ki, C. Rumi'nin Mesnevi için kullandığı sıfatlar, Yüce Allah'ın Kuranı kerim için kullandığı sıfatların aynısıdır.
' Halbuki o eşsiz bir kitaptır. Ona önünden de ardından da batıl gelmez. O hikmet sahibi, çok övülen Allahtan indirilmiştir.' (Fussılet/41–42)
' Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki; Hiç şüphesiz o (Kuran) çok şerefli bir elçinin sözüdür.' (Hakka /38–40)
' Hayır! Şüphesiz bunlar (ayetler), değerli ve güvenilir katiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış, mukaddes sahifelerde (yazılı) bir öğüttür, dileyen ondan (Kuran'dan) öğüt alır.' (Abese/ 11–16)
'Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) levh'i mahfuzda bulunan şerefli kurandır.' (Buruc / 21–22)
'Şüphesiz bu korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kuran'dır. Ona ancak temizlenenler dokunabilir. O alem Rabbinden indirilmiştir.'(Hadid/ 77–80)
' Mesnevinin dibacesinde ki Bu sözleri yazan C. Rumi bir şeyi eksik söylüyor, ben peygamberim demiyor, demiyor ama kendine kitap indirildiğini de iddia ediyor.
Mesnevinin ön sözü mübalağalarla doludur. Söylenen sözlerdeki maksatlar, fikirler üstü kapalı bırakılmıştır. Anlaşılmaz bir hale konulmuştur.
C. Rumi, Dibacesinde mesnevi için söylediği vasıfları Allah-ü Teala'nın verdiğini iddia ediyor. Adını vasfını Allah'ın bildirdiği muhafızlığını Allah'ın yaptığı, Tahir olmayanların bu kitaba dokunmalarını Allah'ın meleklere yasakladığı kitap, her inanan bilir ki Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim olur. Hem öyle kitap ki, Allah muhafızı, melekler bekçisi oluyor. Halbuki tercümeyi hal kısmında mesneviyi C. Rumi'nin telif ettiği ve Hüsamettin'in yazdığı beyan edilmektedir. Diğer taraftan dibacede Allah'ın mesneviyi C. Rumi'ye indirdiği ve adlarının vasıflarının Allah tarafından verildiği kitabın muhafızı Allah, bekçisinin melekler olduğu söylenmektedir.
Dibaceyi C. Rumi kendisi, tercümeyi hali başkaları yazdığına göre C. Rumi'nin kendi kitabı için söylediklerine itibar edilir.
Mevlana mesnevi için 'Din esaslarının esasıdır' diyor. Mevlana'nın bu sözleri de anlaşılır gibi değildir. Din esasları gizli bir şey midir Sır mıdır ki bilinmez şeylerin nesini bildirmiştir. Halbuki din esasları kurandır. Kuran bunları apaçık olarak bildirmiştir. Aslında din esasları Kuran-ı kerim'in Fatiha suresinde açıkça bildirilmiştir. Kim din esaslarını bu ayetlerden daha açık anlattığını iddia ederse kendisini aldatır.
Bakara suresinin son ayetleri ve Ahkaf suresinin on üçüncü ayetinde Yüce Mevla din esaslarını şöyle özetlemektedir. 'Rabbimiz Allah' deyip sonrada dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. (Ahkaf–13)
'Vusul ve yakin esrarını keşifle din esaslarının esasıdır' deniliyor.
1- Vusul: Dikkat ve tetkiki yani müşahedeyi sona erdirme neticeye varmadır. Yakına ulaşmadır, şeksiz ve şüphesiz bilgi ve kanaat elde etmektir, bilgiyi şüpheden, şekten kurtarmaktadır.
2- Yakın: Şüphesiz bilme imanın başka bir kelime ile ifadesidir, dikkat ve tetkik ile iyice anlamaktır.
3- Esrar: Gizli ve saklı demektir. Dinde gizli ve saklı bir şey yoktur. Din Allah tarafından peygamberlere gönderilen Kuran-ı Kerim'in ahkamıdır. Ahkamlarda ise gizlilik saklılık yoktur, din aşikardır.
Bu üç kelimenin anlamları böyleyken C. Rumi, Dibacede bu kelimelere başka manalar yüklemede, 'Vusul, yakın, esrar kelimelerinin bir takım derin manalarını anlamak herkesin harcı değildir, ancak evliyalık mertebesine ulaşmış mürşitler anlayabilir ve sadece onlar anlatabilir. Çünkü sofilerin anlayışında bu esrarı açıktan söylemek esrarı faş etmek olur ki bunu 'yapmak hıyanettir' demektedir. Mevlana da kendisini vusul ve yakın esrarını keşfeden evliyadan gördüğü için bu işaretleri ehli olanların anlayabileceği kapalı ifadelerle beyan etmiş oluyor ve bu kelimeleri dibacesinde kullanıyor. Onlara göre yakın kelimesi de bizim anlayamadığımız, kendilerine göre derin manalar içeren 'ilmel yakın, aynel yakın, Hakkal yakın' gibi bölümlere ayrılır. Üçünün de manası iman olması gerekirken bunların manasını da yine ehli olanlara bırakır, herkesin anlayamayacağını söyler.
Bu tenkitleri okuyup 'Sende kim oluyorsun ki C. Rumi'yi, Mesnevi'yi tenkit ediyorsun' diyenler çıkabilir. Böyle diyenlere peşinen şunu diye bilirim. Birincisi bu tenkitler hatırı sayılır ilim ehli insanların kitaplarından alınmıştır, İkincisi: Tenkitleri kimin yaptığına değil, doğru veya yanlış olup, olmadığına bakmak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi