Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

ORUÇ

Aşk ferman ettiğinde
İmkansız teslimiyet başını öne eğer…
Dr. Ali Şeriati

Sözü düşününce 'Ne güzel bir söz' diyesi geliyor insanın değil mi bu sözün güzelliğinden çok ihtiva ettiği manayı düşünebilmek, fark edebilmek, düşünmesi gerektiğinin bilincinde olmak ve en önemlisi düşünen olduğunu idrak edebilmek…
Akıp giden bir hayatın içinde kendimizi kaptırmış, hiç durmadan sürükleniyoruz. Durmak gerektiğini düşünmeden, buna ihtiyaç hissetmeden ve ihtiyacımız olduğunun gerçekten farkına varmadan. Ama şöyle bir durup düşünmek gerekiyor.
Aklın deveranına bilinen ile bilinmeyen arasındaki hareketine düşünme diyebiliriz. Dur bir düşün!!! Düşünmez misiniz Derken demek ki düşüncenin durması değil, düşüncenin durması, akletmesi manasını da çıkarabiliriz. Düşünen durmalı ki düşünceler stabil olmaktan kurtulup bir aksiyon gerçekleştirebilsin. O bilinen, bilinmeyene yol bulabilsin.
Düşünmek ve gerekliliği üzerine söylemlerini bir başka yazı konusu olarak şimdilik rafa kaldırıyor, içinde bulunduğumuz rahmet mevsimi denilen Ramazan ayının bizi sormaya çalıştığı atmosfer, vermeye çalıştığı misyon, farkındalık oluşturarak yüklediği sorumluluklar ışığında oruç üzerine yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Oruç ibadetinin farzları hepimizce malum… Dolayısıyla öznesi Allah, nesnesi insan olan bu yükümlülükten, bu mevcut farz ve şartlardan Allah'ın muradı nedir Başta oruç olmak üzere bizim yaptığımız ibadetlerle Allah'ın şanına ve zatına ne bir katkıda bulunabilir ne de yüceliğin şanından bir şey eksiltebiliriz.
Öyleyse oruç ibadetindeki şartlar inanan insanları bağlıyor. Yılın diğer 11 aylarındaki rutinden çıkarak başka bir haleti ruhiye bürünüyorsan ve tekrarında 1 ay sonra bıraktığımız tüm rutinleri sil baştan yaşıyorsak, biz burada Ramazan'ın bize vermek istediği mesajı doğru anlayamamışız ve oluşturmak istediği kimliği öz benliğimize kabul ettirememişiz demektir.
Zira toplumun genel gidişatına bakıldığında ruhunda birçok ahlakı barındıran bu ibadetin gereği gibi anlaşılmayıp, sadece muayyen yemek vakitlerinin bir müddet tehir edilmesi olduğunu görmek hiç zor değil.
Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan biri Allah insanlara özellikle ibadetler noktasında insanları eşit tutarak kadın - erkek zengin - fakir ayrımı yapmadan muhatap olmakla ve bu sorumluluğu yüklemektedir. Yani eşitlik adalet ilkesine ilk önce kendisi sadık kalır. Bizlere mesaj içinde mesaj vermektedir. Mensup olduğumuz din ve şu günlerde gerçekleştirmeye çalıştığımız oruç içinde bulunduğumuz hayatın oryantasyonuna başlı başına bizi düşünmeye ve gündelik yaşama sirayeti zorunlu hale getiren emirler zincirini ihtiva ediyor.
Başka bir noktada nazarı dikkate almamız gereken husus, aslında insanların belli vakit aralığında yemeden içmeden kesilmesi toplumda var olan bir gelir eşitsizliğinin de en büyük göstergesidir. Dolayısıyla Allah bu ibadetle toplumdaki mevcut olan durumu bize aşikar etmiş ve bu durumun düzelmesi (yani bir nevi onun halinden aç kalarak anlayabilmek ve paylaşmayı, yardımı gerçekleştirmek) için bize bu ibadeti farz kılmıştır. Aslında en çok anlamamız gereken geçmiş ümmetlerde de var olan bu düzensizliğin Allah'ın bize emir ve ısrar edişi oruç ibadetindeki büyük mesaj, toplumdaki başta ekonomik olmak üzere siyasi ve içtimai hayatta hiçbir sıfatın başka bir sıfattan üstün olmadığını anlatma çabasıdır.
Çünkü oruç ibadeti Hz. Muhammed (SAV) zamanında da müşriklerin yerine saygıyla getirdiği bir ibadettir. Ama onlardaki maksat toplumda zengin - fakir, yöneten - yönetilen, efendi - köle kastların oluşması ve zenginlerin toplumu yönetenlerin oruç ibadetlerini topluma bir silah gibi kullanmaları, onları açlıkla korkutarak oluşturmaya çalıştıkları bir düzenden öte değildir.
İşte bu gidişata Bakara Suresi 183. Ayet'te
'Ey iman edenler; Sizden öncekilere yazıldığı gibi oruç size de yazıldı. (farz kılındı) umulur ki sakınırsınız'
Rabbimizin itirazıdır. Yani oruç eşitler. Bu ibadetin 12 ayda 1 tekrarlanması anlamını sürekli güncellerken vermek istediği mesaj, Allah'ın muradını taze tutmak içindir.
Bir başka ifadeyle Allah her sene bizi yüksek sesle adalete, eşitliğe, paylaşmaya, yardıma davet eder. (Nahl 90)
'Şüphe yok ki Allah adaleti, ihsanı, yakınlara yardım etmeyi emreder. Çirkin utanmazlıklardan kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir. Umulur ki öğüt alıp DÜŞÜNÜRSÜNÜZ.'
Ve bu öğüdü gereği gibi insanlar anladıysa o zaman kendinize ve çevrenize tekrar bir daha bakıp düşünelim.
Hani yazımızın başında bir durup üşünmek gerekmiyor mu Derken artık orucumuzun bir basamak öteye sıçrayıp hassas zeminine döşenmesi, midenin yiyeceklerle olan gurbetinin birazda içimizde taşıdığımız kin, nefret, hased, dünyevi koltuk ve saltanat, bencilik gibi olumsuz duygularla fikir yaşatması gerekmiyor mu
Eğer tabi olunan din yetimi korumaya, mazlumdan yana olmaya, kimsesize, garibe sahip çıkmaya afyondur. Sözünden çıkarıp yaşantımızla yüceltmek ve yaşatmak duasıyla… Vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi