Bu diziler hayatın hep kötülüklerini, yanlışlarını, hainliklerini, anlatıyor... Kötü adamları kral gibi tanıtıyor... LÜKS YAŞANTIYI, EMEK SARF ETMEDEN kazanmayı özendiriyor... İnsanların hayatlarını battıkça, batırıyor...
Aslında, Bu hayatın hiç güzellikleri, güzel insanları, iyi örnekleri, hatırlandıkça; gülümseten hayat tarzları, komşulukları, kardeşlikleri, dostlukları yok mudur Yazıklar olsun, bu kötü örnekleri seyirciye sunarak; onların sırtından para kazananlara... yazıklar olsun...
Geniş Aile, hep horlandı. İnsani duyguların yaşanması, örnek gösterilmesi, hayata dair olumlu örneklerin anlatılması, insanımızın iyi ve güzel yönlerinin tanıtılması hayal oldu. Batı kültürünün gaddar, acımasız, şiddeti, cinayetleri, sebepsiz insan katletmeleri dizilerimizin en önemli ana teması oldu. İnsanlığı öldürmenin ne kadar büyük bir günah olduğu ilahi mesajına inat, çareleri, sorunları insan öldürmekle çözen bir anlayış, dizilerle hayatımıza girmiş oldu. Sonuç her gün yüzlerce şiddet görüntüsü, sebepsiz kavga ve ayrılıklar, tartışmalar, ölümler...
Eskiden yakın akrabalar arasında olduğu söylenen bazı gereksiz tartışmalar aile içerisinde halledilirdi. Geniş aile aynı zamanda bir oto kontrol görevini üzerine alırdı. Şimdi dar çerçeveli aile yapılanmaları gereksiz tartışmaların büyümesine, tortu haline dönüşmesine sebep oldu. Bu olumsuzluklar karı, koca arasına taşınarak huzursuz ailelerin çoğalmasına hatta boşanma aşamasına kadar gidecek bir travmaya dönüştü.
Geniş ailelerde var olan huzursuzlukları aile reisi bir anlamda çözerdi. Bugün küçük ailelerde çözüm yeri olarak boşanma, şiddet gözükmektedir. Böyle olaylar akabinde gereksiz olayları gündeme getirmektedir.
Gereksiz gerginlikler, kapı dinlemeleri, karşı tarafı açığa çıkaracak kusurların aranması, iftiralar, çekememezlikler, aldı başını gidiyor.
Çünkü İnanç zayıfladı, amel zayıfladı, itimat zayıfladı, birlik dirlik fikri zayıfladı. Sorunların çözümünü değişik yerlerde, arkadaş sohbetlerinde arar olduk. Oysa ki senin sırrın sana aitti. Sen başkasına emanet etmeye kalktın. Çözüm arayan sorunlarını daha çıkılmaz hale getirdin... Oysa ki Aile ve ev aynı zamanda bir sırlar hanesi olmalı idi. Evlilik insanların birbirlerine tahammül edeceği, sarıp sarmalayacağı, mutluluk kavramının en fazla yaşanacağı güzellikler ve iyiliklerle donatılmalı idi. Bu sır hanesi, kesinlikle dışarıya açılmaması gereken mahremi beraberinde taşımakta idi.
Biz, Batı Kültürünün etkisinde kalan dizi ve sunumların saldırısı altındayız, işgali altındayız... En mahrem konular bile, en basit olaylar olarak aşikar edildi.
EY EĞİTİMCİLER, EĞİTİM VE DEVLET YETKİLİLERİ... Ne zaman uyanacaksınız, tehlikenin farkında mısınız... BU dizi ve filmlerle büyüyen, internet oyunlarının esiri olan bir genç neslin, şiddet yanlısı olmaktan başka seçeneği yoktur... SEN HANGİ SİSTEMİ GETİRİRSEN GETİR, KAYBEDEN TARAFTASIN... ÇÜNKÜ, OKUL VE EĞİTİM SÜRECİNDEN ÇOK; TV, İnternet BAŞINDA GEÇİRİLEN süre; gençleri esir almıştır... HABERİNİZ OLSUN... YARIN geç olabilir...
Böyle gençlerin kurabileceği bir Aile veya evliliği düşünebiliyor musunuz
O nedenle evlilik oranları düşüyor. Kimse sorumluluk üzerine kurulan bir yuvayı, kurmak istemiyor. Bedavacı ve sorumsuz bir hayatı ideal olarak görüyor. Evlenenler ise, gereksiz tartışmalar ile ömürlerini, geçiriyorlar. Ayrılıklar, şiddet, vaz geçilmez gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Çünkü gece gündüz kendisine sunulan yanlış örneklerin bir hayli fazla olduğu TV yayınları beynine, beynine işliyor. Kontrolsüz sosyal medyanın değişik amaçlarla kullanılması da bu yarayı daha da büyütmektedir... İnternet esareti bu işin en son noktasıdır.
Çare, inancımıza sahip çıkmak. Geleneksel ev ortamına geri dönmek, geleneklerimizi, yaşanılır hale getirmek. Değer yargılarımızı tüm ihtişamı ile genç nesle tanıtmak, onları yaşanır kılmak... Yüce Medeniyetimize giden yol haritasını önlerine koymaktır.
En önemlisi Batı kültürünün etkisinden bir an önce kurtulmak. Bunun için çareler üretmek...
Yoksa, gençliğim eyvah, ailem eyvah, evliliğim eyvah, senaryolarına hazırlıklı olmak...
EVET, YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR...