Bir insan, yerel anlamda bir yeri yönetmek için talipli olur. O görevin kendisine verilmesi açısından seçime katılır. O göreve talip olurken, seçmenin bazı vaatlerde bulunur. Yapmak istediği şeyler için söz verir.

Bu sözleri verirken bazı şeylere dikkat etmesi gerekir. Acaba verilen sözleri yerine getirebilir miyim Yoksa ben söz vereyim seçimi de kazanayım, amma vatandaşa verdiğimiz sözleri yerine getirmesek te olur. Mantığı doğru değildir. Böylece hem seçmeni hem kendini kandırmış olur.

Doğru olan şey şudur. Seçildiği zaman kendine emanet edilecek bütçe bellidir. Vereceği sözler, O, BÜTÇENİN   İMKANLARI   İLE  SINIRLI  OLMALIDIR...

Eğer o sınırlar aşılırsa, sıkıntı başlayacaktır.

Ya, seçmene söz verdiği şeyleri yerine getirememiş olacaktır. Yahut söz verilen şeyleri yerine getirmek için, değişik makam ve mercilerden borç alacaktır. Yani kendisine teslim edilecek olan maddi imkanlarla bu sözleri yerine getirilemeyeceğini,  zaten seçim öncesinde de kendisi bilmektedir. Bu yanlışı, Bir nevi kendisi borç alarak ispat etmiş olacaktır. Bu ne demektir, yani Ey Seçmen, ben bana verilen imkanlarla bu seçim vaatlerini yerine getirilemeyeceğini biliyordum. Amma benim seçilmem için, sizi bu vaatlerle ikna etmem gerekiyordu. Demektir...

Olmayan şeyleri vaat etmek, yerine getirmeyeceğiniz sözler vermek, belki geçici olarak insanları aldatabilir. Asıl aldanan ve yanılanın zaman içerisinde kendiniz olduğunu fark ettiğiniz zaman iş, işten geçmiş olacaktır.

En doğru davranış gerçekleri görerek, planlamalar yapıp seçmeninize yapabileceğiniz işleri söz vermektir. Olay bu kadar basittir...

Her iki durumda iyi bir sonuç değildir. Ne seçmeni kandırmak ne de verilen bütçe imkanlarını yeterli görmeyerek, borçlanmak...

Borçlanmayı, kendisine verilen maddi imkanları aşıp, yeni maddi imkanları almak diye de tarif edebiliriz. Bu ne demektir. Kendisinden sonra O, göreve gelecek olan insanların imkanlarını borçlanarak şimdiden kullanmak demektir. Yani, sorumlu oldukları makamları borç batağına sürüklemek demektir. Böylece her dönem alınan borçlar faizleri ile birlikte birikerek, devasa boyutlara ulaşacaktır. Zamanla yerel yönetimlerin iflasına kadar varan bir süreç ortaya çıkacaktır. Karşılığı, kaynağı olmayan hiçbir şey bedava olarak dağıtılamaz...

Böyle bir durumun varlığından haberdar olan seçmenlerin, destek verirken ne kadar sorumlu oldukları ortaya çıkmaktadır.

Seçilecek olan insan için, Böyle bir durumun oluşması, etik bir davranış biçimi değildir...

Bir başka açıdan insanları kandırmak, olmayacak şeyleri vaat etmek doğru bir davranış değildir. Doğru olan imkanlara göre yapılabilecek işleri söylemektir.

İnsanları kandırarak, elde edilen makamlar, sadece makamı elde etmek için sarf edilmiş gayretler olarak tanımlanır.

Hiçbir makam, insanları aldatmaktan daha değerli, daha kutsal değildir. Sonuçta insanlar aldanabilir amma asıl aldanan siz olursunuz...

Gerçeklerin er veya geç ortaya çıkmak gibi biz özelliği vardır...

Yerel anlamda insanımız hak ettiği hizmeti almak isteyecektir. Hizmeti alınca sevinecek, alamadığı hizmetler için serzenişte bulunacaktır. Hakkıdır. Yapılan hizmetlerin yeterli veya yetersiz olduğunun kendine göre değerlendirdikten sonra, bir dahaki yerel seçim zamanında tekrar seçme hakkını kullanacaktır.

Bu hakkın yara alması, insanların bu siteme olan güvenini azaltır.

Bence yapılacak şeyleri, yerel yönetimin maddi imkanlarını düşünerek planlamak gerekir. Tekrar söylüyorum;

HİÇBİR   MAKAM   İNSANLARI   ALDATMAKTAN   DAHA   DEĞERLİ   OLAMAZ...