Ağlayamayacak kadar yorgun gecelerden yazıyorum sana
Sahile vurmuş uykusuzluğum gözlerime mıhlanmış
Nefesi inkar eden ciğerlerin içinden ılık ılık akıyor sensizlik kan kırmızı
Bu gecenin sabahına dayadım bastonumu
Çıkar mıyım çıkmaz mıyım bilmiyorum ama
Anlasana
Ağlayamayacak kadar yorgun gecelerden yazıyorum ben sana
Belki sen şimdi okumazsın yazımı, okusan anlamazsın
Kopardım telgrafın tellerini, kırıp attım sazımı
Sana ömrü adadım, gençliği kurban kestim
Sen birazcık çekemedin şu çocuksu nazımı
Ararsan birgün olur da, hani ararsan işte
Dönmek istersen, kalbim yetim, aklım öksüz bilesin
Sesleri alnının çatından vurur gibi sessizliğim
Korkarım ki senden daha iyi gelecek sensizlizliğim
Sanki öldüm de ellerim ellerine hasret, düşmez bir türlü yana
Gözlerini kırparak, yürüyerek, gülerek biraz da ağlayarak, ölmeden anlasana
Ağlayamayacak kadar yorgun gecelerden yazıyorum ben sana
Çarmıha geriliyor aynada zaman mekan
Süt beyaz siyahlarım var kimsenin bilmediği
İfritler bile insafa geldi sanki
Bilir misin insan nasıl demlenirmiş gecelerin deminde
Bilemezsin; sevdiceğin gitmediyse senin de
Sana beni sev demem, kendime de demedim
Gökten düştü zembille ne oldu bilemedim
Yörüngeler değişti iki kelime kaldı, biri semaya düştü birini toprak aldı
Gel gör, gönlümü tufan bastı suları çekilmiyor
Çekilse derdi sevdi, Nuh gemiden inmiyor
Bir matem yükseliyor hilal geceye batmış, yıldızlar zırhı giyip gökte kabrine yatmış
Kader halaybaşıda sallanıyor bu dünya, ne oldu bize böyle bu ne hal anlasana
Ağlayamayacak kadar yorgun gecelerden yazıyorum ben sana
İçimde bir çağlayan debiyi aşmış gibi
Ruhum tel tel dizilip kendini saçmış gibi
Gülerek oynayarak akıldan kaçmış gibi
Sızlanır feryat figan canım tende perişan
Dağlar bana yaslanmış ben bir kum tanesiyim
Ummanlar aşıp gelmiş kör kuşun kafesiyim
Bir şafağın ışığına zımbaladım yarını geçmişin arkasından
Yürümeden koşmayı, kanatsız da uçmayı öğrettiler en güzel
Artık çok da güzel gülüyor, güldürüyor sensizlik
Anlasana
Ağlayamayacak kadar yorgun gecelerden yazıyorum ben sana
leylifer