Bayram denince aklıma sadece tatil gelmiyor. Aklıma; kapı ziline heyecanla koşmak, bayramlık kıyafetler içinde büyüklerin elini öpmek, çocukların neşesi, mutfaktan yayılan mis gibi yemek kokuları ve yıllar sonra hâlâ hatırlanan sıcak anılar geliyor.
Her bayramın ayrı bir anlamı, ayrı bir ruhu var. 23 Nisan’da çocukların coşkusunu görmek isterim. 19 Mayıs’ta gençlerin sesini daha gür duymak, onların bu özel günü layıkıyla değerlendirmesini isterim.
Ramazan Bayramı’nda uzun zamandır görüşülmeyen akrabalarla buluşulsun, küskünlükler son bulsun isterim. Çünkü bu bayram bir anlamda barışın ve affın bayramıdır.
Kurban Bayramı ise hem dini hem de toplumsal yönüyle çok derin bir anlam taşır. Fakat ben bu yazıda işin manevi yönüne değil, hissettirdiklerine odaklanmak istiyorum.
Bayram, sadece bir gün değil; bir duygudur. Birlik, paylaşmak, hatırlanmak ve hatırlamak demektir. Ancak şunu da söylemeliyim: Bayramlar her zaman herkes için aynı coşkuyla geçmeyebilir.
Yurt dışında geçirdiğim 14 yıl boyunca pek çok bayramı yalnız geçirdim. Ne kapım çaldı, ne de bir bayram sofrası kuruldu. Zil sesi bile umut oldu kimi zaman. Belki bir komşu, belki bir dost…
O yüzden bugün kapım çalındığında gözlerim doluyor. Gelen misafirlere kendi ellerimle hazırladığım yemekleri, tatlıları ikram etmek, benim için tarif edilemez bir mutluluk veriyor.
Hiç dikkat ettiniz mi? Ramazan Bayramı’nda normalde yediğimiz tatlıdan daha fazlasını yeriz, Kurban Bayramı’nda ise en lezzetli eti sanki o gün yeriz. Bana göre Kurban Bayramı’nda yediğim kavurmadan daha lezzetli bir yemek yoktur.
Bu yüzden bayramlarda tatile gitmek hiç aklıma gelmez. Tatil için yıl içinde başka zamanlarım var. Elbette bu söylediklerim mecburi hizmette çalışanları kapsamıyor. Ama kişisel tercihim bayramı bir tatil fırsatı değil, bir buluşma vesilesi olarak görmekten yana.
Çocuklarımın da onların çocuklarının da bu duyguyu yaşamasını isterim. Çünkü biz bugünü doğru yaşamazsak, gelecek nesiller hiç yaşamaz. Belki bugün çocuklar bu gelenekleri anlamakta zorlanacaklar, hatta sıkılacaklar. Ama bir gün, aynı benim gibi, dönüp baktıklarında “İyi ki” diyecekler.
Eski bayramlar nerede diye soruyoruz ya… Aslında bayramlar yerli yerinde duruyor. Değişen biziz. Bizim zamanla törpülenen değerlerimiz, unuttuklarımız. Eğer biz sahip çıkmazsak, bayramlar sadece takvimdeki birer tatil gününden öteye geçemez. Ama yaşarsak, yaşatabiliriz. Anlatmakla değil, örnek olmakla aktarabiliriz bu geleneği çocuklarımıza.
Bayramın ruhunu koruyalım ki, yarınlarımızda da anlamı olsun.
Herkesin bayramı mübarek, her günü bayram gibi olsun.