Sayın Davutoğlu geçtiğimiz Pazartesi günü Devlet Bahçeli ile kısa süren bir koalisyon görüşmesi yaptı. Ecevit'le koalisyon yaptığı dönemde haddinden fazla gösterdiği nezakete alışkın olduğumuz Bahçeli'nin, Davutoğlu'na gösterdiği tavır saygıdan çok uzaktı. Her fırsatta ''sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet vardır'' diyen birinin bu tavrı anlaşılır gibi değil. Başbakanlığı döneminde hiçbir basiret gösteremeyen, IMF karşısında ezilen, memurunun maaşını dahi deprem parasıyla ödeyen Ecevit karşısında el pençe duracaksın, başörtüsüne saldıran ''bu kadına haddini bildirin, burası devlete meydan okunacak yer değildir(meydan okunacak devleti kendisi zannetmiş olmalı ki, seçmeninin çoğunluğu başörtülü olan Bahçeli ve avaresinden hiç ses çıkmadı)'' sedasına ses vermeyeceksin. Tabi Devlet Bey daima beyefendi, devlet geleneği olan bir lider olduğu için ülkesinin Başbakanı'na asla saygısızlık yapamazdı.
Peki, Sayın Bahçeli'ye ne oldu da devlet adamlığını unuttu. 13 yıllık iktidarında Ak Parti'den kendilerine, ülkücü harekete karşı bir engelleme mi gördü Noldu ki mecliste HDP'lilerle dahi tokalaşırken, seninle hükümet kurmak için görüşmeye gelen, her kesimden saygı gören Sayın Davutoğlu'nu kapıda karşılamaya çıkmıyorsun. Kapına gelen bir partinin genel başkanı da olsa halen ülkenin fiili başbakanı değil mi Gençlik yıllarımızda ülkücü harekete yön veren Osman Yüksel Serdengeçti'yi bilirdik, sizi bilmezdik Sayın Bahçeli. ''Bu ülkeyi demir perde yaptırmayacağız, dinsiz yaptırmayacağız'' diye yıllarca Ertuğrul Kürkçü gibi isimlerle mücadele eden 70'li yılların ruhuna ne oldu da, şimdi HDP ile aynı çizgiye geldi MHP Her ne kadar MHP tabanının, parti tavanıyla aynı çizgide olmadığını bilsek de, yine de soramadan edemiyorum. HDP'nin içinde yer aldığı, desteklediği hiçbir olayda yokuz deyip, ardından HDP ile müşterek söylemlerde buluşmanız çok garip. Adamlar seçimden önce ''Erdoğan seni Başkan yaptırmayacağız'' retoriğiyle CHP'den, solun en kirli kanadı DHKP-C'ye kadar, eski düşmanlarınızdan oy aldı. Ve onlarla aynı sloganı sen de kullandın. ''Biz arkamızı YPG'ye, YPJ'ye, PYD'ye yaslıyoruz. Bunu söylemekten de çekinmiyoruz, utanmıyoruz'' diyen Figen Yüksekdağ ile ''Erdoğan, seni başkan yaptırmadık, yine yaptırmayacağız. Biz olduğumuz müddetçe kimse bu ülkede başkan olamaz'' noktasında aynı çizgide yer alacaksınız. Bunu tabanınıza nasıl izah edeceksiniz Yüksekdağ için önemli olan Erdoğan'ın başkanlığına karşı olmak değil (zira korktuğunuz Erdoğan'da fani bir insan), ülkeyi istikrara kavuşturacak, level atlatacak başkanlık sistemine antagonizma geliştirmek. Çünkü güçlü Türkiye'yi bölmek, istediğin zaman şımarıklık yapıp kaos çıkarmak bu kadar kolay olamayacak. Onların derdi belli, ya sizin derdiniz ne Sayın Bahçeli Bunu sadece karizmasına gıcık olduğunuz Erdoğan karşıtlığıyla izah edemezsiniz Derdiniz çözüm sürecinin sonlandırılması ise, sadece onun üzerinden gidin. Devletin terörle içte ve dışta mücadele ettiği bu günlerde koalisyon teklifini elinin tersiyle itip, ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı ile uğraşacaksın, adını da ilkeli duruşla izah edeceksin. Senin ''kırmızı çizgim'' dediğin Erdoğan, bu milletten icraatçı Cumhurbaşkanı olacağım diye oy istedi ve %52 oy aldı. Çektiğin kırmızı çizgilik %52'lik blokta MHP'li seçmende var. Bunu nasıl açıklayacaksınız meydanlarda merak ediyorum
Bulunduğum ortamlarda şuna şahitlik ediyorum ki MHP seçmeni partisine çok tepkili. Ve yapılacak erken seçimde MHP oy kaybedeceğe benziyor. Polislerimizin haince, alçakça şehit edildiği bu günlerde, asla aynı safta yer almam dediğiniz HDP ile mecliste aynı çizgide buluşup, itiraz ettiğiniz güvenlik yasasına karşıtlığı hangi ilkeli duruşunuza borçlusunuz Bugün maskeli, molotoflu eylemcilerle karşı karşıya gelen polisimize ''sana silah çekeni, Molotof atanı'' vurabilirsin diyen, yasa geçmesin diye bütün muhalefet tek sestiniz. Eğer ilkeli duruştan anladığınız buysa onu da seçmeninizin takdirine bırakıyorum.
Geçenlerde fikir danıştığım bir abim ''eğer iç ve doğu bölgelerde seçmenin fikri değişmezse, seçim sonucu aşağı yukarı aynı olur'' dedi. Bu da iki milliyetçi akımın iyice marjinalleşmesi demektir ki bu da ülkeyi kaosa götürür. Ülkenin hızla istikrarını yakalamaya her zamankinden çok ihtiyacı var. Ben yine de ümitliyim, güzel ülkemin güzel seçmeni ''bu ülkeye istikrar getirtmeyeceğiz'' diyenlere inat sağduyulu davranacaktır. Bıçak sırtı bir seçim sürecine giriyoruz. Arkadaşlar, mesele parti değil, ülke meselesidir ve vatan söz konusuyken geriye kalan her şey teferruattır.