Sinemizdeki İltihap

Alper Duran
Alper Duran
Sinemizdeki İltihap
08-10-2020

İlim adamları soru sorarak ve merak ederek, dava erleri ilahi ve akli olarak kutsal saydıklarına adanmışlığıyla, sıradan insanlar ise kaygı ve korkularıyla yaşar.  Bu kaygı ve korku ise, irfâni bir karakterin yangınından değil, serkeşçe bilmişlik taslamasından kaynaklanmaktadır. Çünkü bildiğini zannedenler, bağnazdır ve zannettiklerini bilmiş şekilde savunurlar. Bildiğine dair ayak diretir ve hakikatin tarafına yönelemezler.

Vahiy bize nasıl istememiz ve davranmamız gerektiğini geniş bir biçimde açıklamaktadır. Herkes kendi zihni enginliği dairesinde algılama kudretine sahiptir. ?Rabbim ilmimi artır? ayeti, buna en güzel bir örnektir. Hem neye değer vermemiz gerektiği, hem de kimden istememiz hususu, sarih bir şekilde belirtilmiştir. Aynı zamanda insanoğlunun bilme ve hükmetme konusunda bir hududunun olduğu da, bildirilmiştir. İnsan aklının ne denli bir hazine olarak bahşedildiği önümüzde büyük bir gerçek olarak dururken, aklı bize verenin elinde daha büyük hazinelerin olacağını düşünmek ise, o aklın basit bir çalışma şeklidir. Haliyle bize hediye veren bir sultanın, o hediyeden daha fazla kendinde olduğu, ya da onu alabilecek imkânının varlığı doğal bir durumdur. Yani bize verilen akıl ile bilme cehdimiz ve arzumuzun fersah fersah ötelere gidebileceği, lakin bu bizim kendimizin elde ettiği değil, bize verilen hediyeden kaynaklandığının sırrına ermek icap eder.  Bu sırra erenler, bilmediğinin bildiğinden kat be kat fazla olduğunu kabul edip, o bilinmeyen büyük paydan nasiplenmek üzere, ilmin pınarlarında yıkanmaya devam eder. O zaman ilim diye bir idealimiz ve dava diye bir kutsalımız olacaktır. Aksi halde tefekkürün ilhamıyla tebarüz edecek sezgisel anlamı, cehaletimizin ürpertisine teslim ederiz.

Lakin sorun zaten ilmin ziyasıyla yürüyenlerde değil, çelimsiz aklıyla sinemizi çürüten ve karanlık ruhlarıyla bilgelik taslayanlardadır. İdrak etme yeteneği, insanın mümeyyiz vasfıdır. Aynı zamanda halisane gözyaşı dökebilmenin temelidir. Çünkü gözyaşı merhametin ve samimiyetin nişanelerinden biridir. Merhametli olabilmek içinde, bir takım hususların farkına varmak gerekir. Cahillerin katı kalpli olması da, bu idrak eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Cehaletimiz sinemizde devasız bir derdin yayılmasını tetiklerken, girdabın hızı ve çapını da genişletmektedir. Haliyle sekeratımız ilahi tatların lezzetine değil de, safsata boşluğunun meczupluğuna müptela olmuştur. Bu durumda, nice ilmin varlığına inanlar, hürriyetin kanatlarında yeni keşiflere yelken açarken, bilmişler ise insanlığın önüne çekilen mahpus ve mahkûm bir duvar gibidir. Cehalet, ruhumuzun kemendi, istikbalimizin afyonudur. Yazın donduran, kışın ise yandıran zıtlığı bize farklılık diye yutturan iblisin tevarüsüdür.

Gönül medeniyetini unuttuğumuzdan beri, gönül adamalarımız da unutulmaya başladı. Bu güzel insanlar yerine, modern dünyanın kuramcıları neredeyse ilah edinilmiş durumdadır. Ve dahi ?izm?lerin kıskacında, bir lahza huzur bulamadığımız halde, yeniden aynı şeyleri tekrar eden dönmedolap misaliyiz. Albert Einstein´a göre: ?Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemektir?. Medeniyetimizin büyükleri ise şöyle demiştir; ?neyi aradığını bilmeyen aradığını bulsa da, bulduğunu anlamaz?. İşte bizi bu divaneliğe sürükleyen mefhum, cehalettir. Çünkü katılık mağrurluğu getirdiğinden, sual inceliğini unutturur. Kitabi yöntemlerden uzak olanlar, rahmani tılsımları sezemez. Sezgileri olmayanlar ise, göremez ve karşı karşıya gelemez. Gelse bile, ferasetsizliği nedeniyle üzerine basarak geçer gider. Sonuçta avam ve yavan hayatların dönemi başlar. En korkunç dünya, cahillerin itibar gördüğü dünyadır. Bütün habis duygular, cehaletin kaynağı olduğu gibi, aynı zamanda cehalete zehir taşıyan gönüllü köleler gibidir.

Kendimizi, çevremizi ve cansız diye tanımladığımız eşyaların varlığını ve hukukunu dahi, ilahi çağrının adımlarını takip ederek bulabiliriz. Sevgi, ya da bilgi denilen kavramların anlamını gönülden terennüm etmemiz gerekir ki, girdiğimiz bu girdaptan taburcu olalım. Yani aradığımız şey cehaletin ilacıdır. Başka vakitleri bilemem, lakin şu çağda ruhumuzu öldüren çıbanın merhemi; ilim ve hâlisâne aşktır.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?