Bugün size Mescid-i Aksa’dan bahsetmek istiyorum. Öncelikle Mescid-i Aksa’nın bizim için önemini söyleyeyim.          

Mescid-i Aksa biz Müslümanların kutsal kabul ettiğimiz ilk kıblemizdir.  Peygamberimiz Hz. Muhammed’in miracının burada gerçekleşmesidir. Kuran-ı Kerim'deki İsra suresinin ilk ayetinde Mescid-i Aksa'nın adına yer verilmiştir. Mescid-i Aksa Kudüs’ün eski şehir bölgesinde bulunur.

Ancak son günlerde yine insanlık dışı bir zulüm ile karşı karşıya kaldık. İsrail yine Filistinlileri ateş altına aldı. Çocuk, yaşlı, kadın, erkek ayırt etmeksizin insanları vuruyor. Her zamanki İsrail…

Peki bu durum nasıl başlamıştı

İşgal atlındaki Doğu Kudüs’te yaşadıkları evleri terk etmek istemeyen Filistinliler ile Yahudi ev sahipleri arasındaki gerginlik ile başladı. Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yaşayan Filistinlilere göç tehdidi nedeniyle fitiller ateşlendi.

En sonunda Hamas Batı Kudüs ve İsrail’in güneyine roket saldırıları düzenledi.

Bu durumdan sonra İsrail polisi, 7 Mayıs akşamı teravih namazı sırasında Mescid-i Aksa’daki cemaate ses bombaları ve plastik mermiler ile müdahale etti. Bu müdahalenin ardından durmak bilmeyen bir şiddet tekrar başladı.

İlk müdahalede 205, ikinci müdahalede 90 kişi yaralanmıştı. Ben bu yazıyı yazarken İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırılarından dolayı ölü sayısı 56’ya yükselmiştir. Bu saldırılarda ölen çocuklarda vardı.

Hamas’ın saldırılarını gerekçe gösteren İsrail Başbakanı Netanyahu saldırıların şiddetini ve sıklığını arttıracağını söyledi.

Bu durumun ardından birçok ülke bu şiddete büyük tepki gösterdi. Tabii her zaman olduğu gibi sadece kınamakla kaldılar. Çünkü batı, konu orta doğu ve Müslümanlar olunca sadece kınıyor. Şiddete karşı koyamıyorlar.

Bu şiddetin bir diğer sorumluları ise 1948 yılında o topraklarda İsrail’in ortalarına kurulmasına izin verenlerdir. O hatanın cezasını şimdi masum çocuklar ödüyor. Atalarından yadigâr kalan bir zulüm.

Gösterilen görüntülerde İsrail halkının bombalamaları, yangınları kutladığını gördük. İnsan olmayı bıraktıklarını gördük. Küçük çocukların ölmelerine, yaralanmalarına sevindiğini ve içlerinde bulunan merhamet ve şefkat duygularından ne kadar yoksun olduklarını gördük.

Onlar için insan demek içimden gelmiyor. Çünkü bir insan nasıl böyle merhametsiz olur inanın düşünemiyorum.

Aslında bunların ataları da zamanında Hristiyan Batıdan aynı zulmü görmüşlerdi. Çok eski değil bu bahsettiğim olay. 80 yıl önce geriye gitmemiz lazım.

İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere akıl almaz şekillerde zulmedildi. Naziler tarafından sindirilmeye çalışıldılar. Özgürlükleri ve hakları ellerinden alındı. Korku ve terör ile geçti atalarının günleri.

Naziler çoluk çocuk demeden Yahudileri acımadan katlettiler. Büyük bir soykırım yaptılar. Milyonlarca insan öldürdüler.

O zamanlarda Nazi botlarının altında can çekişiyorlardı. Hayatları için yalvarıyorlardı.

Ancak ne yazık ki bu durumu çabuk unutmuş gibiler. Geçmişten ders çıkarmayı unutmuşlar.

Bir taraf atalarına yapılan zulmü unutup masumlara zarar veriyor, diğer taraf atalarının yaptığı hatadan dolayı zulüm görüyor.

İnsan olan her türlü şiddetin, soykırımın, ayrımcılığın, haksızlığın karşısında durur.

Dünya İkinci Dünya Savaşı’nda bu yapılanlara çok üzülmüştü. Çünkü insan olan üzülür. O zaman kimse sessiz kalmamıştı. Peki şimdi ne değişti

Aynı şiddet, aynı haksızlık Filistin’de devam ediyor ancak Batı tarafından kimse bu duruma fiziksel olarak bir cevap vermiyor.

İnsanlığımızı tekrardan gözden geçirmemiz gerekir. Çünkü orada bulunan çocukların gülmesi gerekir, ölmesi değil.

Bu zulüm Müslümanların da kendi durumlarını bir kez daha gözden geçirmesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Ayrıca Doğu Türkistan’da Çinlilerin zulmüne uğrayan Uygur Türkü Müslümanları da unutmamak gerek.