Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

21. yüzyıl, başlamadı; 21. yüzyılı İslâm başlatacak...

Toplum olarak, geleceğimizden, hatta yarınımızdan bile emin değiliz.
Kaygılıyız. Geleceğe, biraz kuşku, biraz da korkuyla karışık bir öz/güvensizlikle bakıyoruz. Günü kurtarmakla meşgulüz. Art arda yaşadığımız doğal ve siyasi-kültürel şoklar, depremler, anormallikler, kendimize olan güvenimizi, geleceğe güvenle bakabilme melekelerimizi ve enstrümanlarımızı her geçen gün daha bir yok ediyor gibi.
Her ne suretle olursa olsun, her kriz durumu , beraberinde yeni arayışlar ı da getirir. Yaşanan krizlerin büyüklüğüyle orantılı olarak uzun soluklu muhasebeler yapmaya icbar eder herkesi.
Şu an işte böylesi bir hesaplaşma , geleceğe bakma, bir gelecek tasavvuru geliştirme noktasında duruyoruz.
Bugün 18 yıl önce yayımlanan bir yazımı sizlerle yeniden paylaşıyorum.
AYAĞIMIZI BULUNDUĞUMUZ
YER E SAĞLAM BASMAK...
Geleceğe bakabilmemiz için, sağlam bir yer de duruyor; ayak larımızı, bulunduğumuz yer e sağlam basıyor olmamız gerekir. Ancak görünen o ki, biz, bulunduğumuz yerin ne/resi olduğunu bile tam olarak bilemiyoruz.
Tarihimiz, hafızamız, kültürümüz, anlam haritalarımız sürgit yok edilmeye, yok sayılmaya çalışıldığı için, nereye basabileceğimizi de, nereye doğru yürüyeceğimizi de, dolayısıyla yürüyüşümüzü engelleyebilecek duvar ları nasıl aşabileceğimiz de kestiremiyoruz.
Ama biz tarih yapmış, tarihe yön vermiş bir toplumuz. Bu, inkarı mümkün olmayan bir gerçek.
Bu gerçeği göz önünde bulundurduğumuz sürece, yaşadığımız sorunları anlamlandırabilmenin ve aşabilmenin; dolayısıyla geleceğimize yön ve şekil verebilmenin yollarını keşfedebilmemiz mümkün olacaktır.
GELECEĞİ OKUYABİLMEK...
Batıda yazarlar, sık sık geleceğe bakarlar; geleceği okumaya, geleceğin ne tür görünümler alabileceğini tahmin etmeye çalışırlar. (Örneğin, Avrupa´daki birkaç bilge-yazar dan biri olan Neal Acherson´ın 1989 yılında yazdığı bir yazıda, Balkanlarda bugün yaşanan trajedileri nasıl gerçeğe yakın bir şekilde okuduğunu çok iyi hatırlıyorum.) Her şeye sıfırdan başlamaya icbar edilen bir toplum, bir anlamda hafızsız olduğu için, böylesi bir toplumun geleceğe bakabilecek enstrümanları, kavramları yok demektir. Herhalde geçmişi olmayanın geleceği de yoktur ilkesi, bilinçaltımıza kazınmış olduğu için olsa gerek, bizde bu tür yazılara da, yazarlara da rastlayabilmek zordur.
Yüzyılımız, gerçekten olağanüstü olaylara tanıklık etti. 19. yüzyıldan 20. yüzyıla kalabilen önemli imparatorlukların ve uygarlıkların dikkate değer bir bölüğü yüzyılımızın başlarında tarihe karıştı.
Osmanlı İmparatorluğu´nun çökmesiyle birlikte İslam medeniyeti geri çekildi .
Avrupa´daki büyük güçler ilkin birbirleriyle kapıştılar. Ardından da modern tarih boyunca dünyaya pek çok bakımdan hükmeden , Batı-dışı toplumların ve kültürlerin de başvurmak durumunda kaldıkları pek çok kavramı ve kurumu şu ya da bu şekilde ihraç eden Avrupa, iki büyük savaşın ardından yorgun ve bitap düşerek, yerini ve gücünü Amerika´ya devretmek zorunda kaldı.
Şu an, artık Avrupa´ya da pek çok bakımdan Amerika esin kaynağı olmaya başlamış durumda. Ayağa kalkmaya çalışan Avrupa ile dünya üzerindeki hegemonyasını kimi zaman sanal, kimi zaman gerçek görünümler aldığı gözlenen bir dünya imparatorluğu na dönüştürerek sürdürmeyi başaran Amerika, aynı medeniyet havzasına mensup iki başlıca rakip güç olarak dünya tarihini yapma ve yazma savaş/ım/ı veriyorlar.
GÜNEŞ, DOĞU´DAN
DOĞACAK MI
20. yüzyılda güneş Doğu´dan doğmadı. Asya, ancak kaplanlaşabileceğini ; başkalarının postuna ve pozisyonuna göz dikerek bir ölüm-kalım savaşı verebileceğini göstermekten başka bir şey yapamadı. Dünyaya bir medeniyet iddiası ve fikri sunamadı.
Batı´dan doğan şeyin de güneş olmadığını, yüzyılımızı geren; kanlara, gözyaşlarına boğan savaşlar, kaoslar yeterince ispatlıyor olsa gerek.
Bu zaman diliminde İslâm dünyası, İslâm tarihi boyunca en büyük sarsıntılardan ve yenilgilerden birini tattı: Yüzyılın başlarında bir şekilde Azrail le tanıştı; ama yüzyılın sonlarında silkinip kendine gelebileceğini, yeniden ayağa kalkabileceğini gösteren mesajlar ve işaretler sundu dünyaya.
Şu an dünyamız yeni oluşumlara gebe. Yerkürenin stratejik haritaları yeniden çiziliyor. Yerküre için çizilmekte olan stratejik haritaların merkez üssü nde, göbeği nde İslam dünyası ve biz varız.
Artık ideolojiler bitti. İdeolojik savaşlar ın yerini medeniyet savaşları almaya başladı.
20. yüzyıl, 2000 yılında sona ermeyecek; 21. yüzyılın ilk çeyreğine, hatta biraz daha ötesine kadar sürecek gibi gözüküyor.
20. yüzyılın sona ermesi ve 21. yüzyılın başlaması, ancak İslâm dünyasının, köklü ve çığır açıcı bir medeniyet bilinci, vizyonu ve sıçraması geliştirebilmesiyle birlikte mümkün olabilecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi