Orhan Arslan
İnsanlar arasında anlaşma zemini her zaman vardır
Yeryüzünde insanoğlunun varlığından itibaren, tüm fikri gelişmeler, hayata dair düşünceler insanoğlunu mutlu ve huzur içerisinde yaşatmanın teorilerini ve pratiklerini ortaya koymuştur. İlahi dinlerin temel amaçlarından bir tanesi insanı, insanca yaşatacak olan temelleri ortaya koymasıdır. Dünya üzerinde insanlık yeryüzünden kalkınca yerini ne dolduracaktır? Doğal olarak insanlık dışı şeyler dolduracaktır. İşte Dini inanç sistemlerindeki tüm yaptırımlar, emirler ve yasakların amacı; bu insanlık dışı olayların, insanlığa hakim olmasını engellemektir. İnsanı insanca yaşatmaktır.
ADALET VE GÜVEN
Bu iki kavram yıpranırsa orada huzur ve barış ortamı zarar görür... İnsanların hayatlarında özelde, kul hakkının, yani hak yemenin ne kadar önemli olduğunu inancımız tarafından belirtmektedir. Hatta ilahi mesaj; Şehitlerin bile, kul hakkının affedilmediğinden söz eder. Bilhassa, İnsanların dünyadan borçlu olarak ayrılmamaları, temennisinde bulunur...
Bu şekilde barış ve huzur içerisinde yaşamanın temeli adalet ve güven ortamının oluşmasıdır. Devletleri bile ayakta tutan en önemli unsurlardır... ADALET VE GÜVEN...
Yoksa Dünya kargaşanın, savaşın, kaosun hakim olduğu bir ortam olmaktan öteye geçmez...
Hal böyle olunca, Dini inanç sistemleri, insanlık dışı davranışlara giden bütün yolları tıkamak gerektiğine inanır. Bunun tam tersini iddia eden fikir sistemleri de olmuştur. İncelendiğinde görülmektedir ki, o fikir sistemlerinin sınıfta kaldığı nokta insan davranışlarını iyi analiz edememekten geçer. İnsan davranış biçimlerini iyi analiz edemedikleri için yanlış ile doğruyu ayırt edememişlerdir. Bu çok basit gibi gözüken ayrışım noktasının tespit edememe yanlışlığı kendi fikir sistemlerinin çökmesine neden olmuştur. Bunun arka planında yanlışta diretmek, kendi fikrinin doğruluğunu ısrarla kabul ettirme, dayatma gerçeği vardır. İnsanlar bu dayatmalar yüzünden zarar görürler... Fikrini, düşüncesini açıkça söyleyemez olurlar...
İnsan madde ve ruhu ile bir bütündür. Getirdiğiniz çözümler bu iki parçayı da içine alan çözümler olmak mecburiyetindedir. Kimileri akılları ve mantıklarının bu doğruyu kabullenmesine rağmen, değişik sebeplerden dolayı, insanın madde ve ruh ilişkisini kabullenmek istememişlerdir. Böyle olunca da getirdikleri öneriler çözümsüzlük ihtiva etmektedir. Bu açıdan baktığımız zaman ideolojiler, DİNİ inanç sisteminin yerini tutamaz. Çünkü ideolojiler bir manada sadece Dünya'ya ait önerilerde bulunmaktadır.
Oysa genel anlamda insana mutlaka yaptığı her davranışın sorgulanacağı fikri, dini inançta mevcuttur. Yani insanın yaptığı yanına kar kalmayacaktır. O nedenle insanın bedavadan kazanç elde etme, çalma, hırsızlık, gasp, sahtekarlık yaparak elde ettiği her türlü gelir, inancımıza göre haramdır. Eğer insan inanırsa onun kendisinden bir gün sorulacağını bilmesi gerekir. Yani yaptığı yanına kar kalmayacaktır.
Ahiret inancı bu tür yanlışları engellemek içindir...
Fikri anlamda inançsız bir ortamda büyüyen ve onu hayat tarzı kabul eden insan için, kendi yararına yaptığı her şey doğaldır. Bu yapılanın haram ve helal olması noktası onu ilgilendirmez. ÇÜNKÜ ÖYLE İNANMAKTADIR.
Öyle insanlar, hayatın akışı içerisinde insanlar yaptıkları yanlışların topluma ne kadar zarar verip vermediğini düşünmeden kendi bildiklerine göre hayatlarını yaşamaktadırlar. Bu yaşayış tarzı birilerine zarar veriyorsa bile, inatla o yaşama tarzından vazgeçmemektedirler. Ne zamana kadar, kirlettikleri toplumun, kirleri bir gün kendilerine bulaşana kadar, bu yanlışlara devam ediyorlar. Yanıldıkları nokta şudur; kirlettiğiniz şey bir eşya değildir ki, kaldırıp atasınız. Kirlettiğiniz şey tüm canlılığı ve tazeliği ile hayatın içerisinde kendini bulmaktadır. Onu kirletmeden önce düşünmek lazımdır. Sosyal hayatta bunun örnekleri oldukça fazladır. Dedikodu, gıybet, çekememezlik, iftira, haram gelir elde etme, hırsızlık vs.
Önemli olan kişinin bu yanlışları ne kadar yaparak, toplumun kirlenmesine ne kadar katkı sağladığı dır. Yahut yaptığı şeyin toplumu kirletip, kirletildiğini fark etmesidir. Ruhun ve iç dünyanın kirlenmesine yönelik olan bu hareketlere bir de dış dünyayı her alanda kirleterek katkı vermekteyiz. Çevreyi bilerek kirletmek, tahrip etmek, yakıp, yıkmak, çevresiyle Dünyayı yaşanmaz hale getirmek, bunların örnekleridir. Bu sağlıklı bir insanın yapacağı davranışlar değildir...
Önümüzde, kendi elimizle yön verdiğimiz bir Dünya yoktur, kendi elimizle kirletebileceğimiz bir Dünya vardır. Çünkü Dünya nizamını değiştirmek gibi bir gücümüz yoktur. Bırakın Dünyamız kendi seyrinde, doğallığında, dengeleri bozulmadan yoluna devam etsin.
Devletler ölçeğinde, Birilerinin güçlerine güvenerek, Dünyayı dizayn etmek adına, sınırlar belirlemesi, dayatması, sadece kendi çıkarından başka bir şey düşünmemesi gerçeği, bu amaçlı yanlış müdahaleleri dengeyi bozmaktadır. İnsanlık herkese lazımdır. Her zaman paylaşılacak ortak noktalar bulunacaktır. Yeter ki; bu amaç da iyi niyetli olalım…
Barış ve huzur ortamı herkese lazımdır... Yeter ki bunun için gayret gösterelim... Dünyayı yaşanabilir bir yer haline getirmek için, gayret gösterelim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.