Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

ALTIN ÇEKİÇ

Bir yaz günü Divriği'deki evimizin tavanını yapıyoruz. Toprak damın üzeri çatı olmadan önce baharların yağmuru, kışın karı direkleri yamultmuş. Bu eğri büğrü direkleri hizaya getirerek düz bir tavan oluşturmak oldukça zor görünüyor. 'Zoru hallederiz, imkansız zaman alır' diyen bir ustanın çırağıyım. Ustam 'Altın Çekiç', 'Altın Testere' ya da 'Altın Keser' unvanlarını hak etmiş biri. Sarışın Mustafa diye de andığımız 'Mustafa Erüç.'
Baba mesleğimden dolayı çiviyle, çekiçle, testereyle, keserle, törpüyle, hızarla aşinalığım var. Hele hele eğilmiş eski püskü paslı çivileri, örsün üzerinde birkaç çekiç darbesiyle işe yarar hale getirmekte üzerime yok. O zamanlar çivi kıymetli. Şimdilerde ustalar ve çıraklar yere düşen o güzelim çivileri eğilip almaya bile eriniyor. Sokaklarda, toz toprak arasında eğri büğrü çivileri arayıp düzeltenlerden habersizler…
Ustaya yardım etmek istiyorum. Onun birkaç çekiç darbesiyle tavana tutturduğu tahtalara, belirli aralarla çivi çakarak iyice sabitlemem, Sivaslı ağzıyla 'eyce bekitmem' gerekiyor. Ustam iki çekiç darbesiyle bu işi hallederken ben defalarca vuruyorum taze çivilerin pütürlü başlarına. Tavana çivi çakmak sanıldığı kadar kolay değil. Hele bir de tavan dediğiniz zemin her vuruşta tozan, saçınıza başınıza, gözünüze kaşınıza toprak akıtan cinsten, eski mi eskiyse...
Tozdan topraktan gözünüzü korumak için kirpiklerinizi yarım örtüyor öyle çalışıyorsunuz. Çivinin başıyla çekici buluşturmak problem oluyor. Hani yerde çalışsam mazeretim olmaz ama tavanda ustalık oldukça zor. Bu yüzden üç beş çekiç hamlenizin ancak bir ikisi başarılı oluyor. Tavanda çalışmayla yerde çalışması arasında fazla bir fark olmayan ustam, iki de bir tahtaya vurmamı esprili bir şekilde eleştiriyor;
'Mahir efendi arada bir de çiviye vur.'
Ben de iyice hırslanıyorum. Çiviyi tutturmak, darbelerimin hiçbirini tahtaya vurmamak için çalışırken başarılı oluyorum.(!) Bu sefer parmaklarıma çarpıyor çekicin demir soğukluğu.
Usta bir hayli hızlı. Çiviyi bir elinde görüyorsunuz, bir de tavana gömülmüş olarak. Çekiç otomatiğe bağlanmış gibi inip kalkıyor saniyeler içinde.
Altın Çekiç, atölyeden emekli. Türkiye'nin her yerinde, rayların kadim dostları vagonlarda onun el emeği göz nuru var. Hani şu akşam beşlerde borusu çalan fabrikanın eski personellerinden. Vagon yapımı incelik istemiyor pek ama o sadece bununla uğraşmıyor. Amirler ne yaman ve ne titiz bir usta olduğunu, atölyeye girmeden önce nice güzel mobilyaya imza attığını bildiklerinden, ince işlere hep onu gönderiyorlar.
Hızlı ve titiz bir usta, 'Sarışın Mustafa'. Ama nihayet insan ve hata da yapabiliyor. Yaptığı en küçük bir hatayı bile affetmiyor. Söküyor, tekrar çalışıyor üzerinde. Mükemmele ulaşana kadar on defa yirmi defa sökse de yorulmuyor. 'Neyse bu da böyle kalsın!' demiyor hiçbir zaman. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren geldiğinde, uğrayacağı mekanları onarmak, mobilyaları gözden geçirmek gene Mustafa Erüç'e düşüyor. Gecesini gündüzüne katıyor. Yaptığı işten memnun. Mesleğine aşık bir insan o. Mesleğinin hastası, işinin tam ustası. Bu yüzden, bu işlerden kazandıkları da bereketli.
Erinmek ve yorulmak lügatinde yok. Hem hızlı hem titiz birini göster deseler, ilk aklıma gelen odur. Seri çivi çakma yarışması düzenleseler onun hızını geçecek değil, hızına yaklaşacak birisi çıkmaz sanırım.
O komple bir sanatkar. Komple sanatkar nasıl olur diyeceksiniz Ki haklısınız!... Bin kere haklısınız hem de.
Sanatının ilgilendirdiği yan dallarda da başarılı ve sanatkar olmaktır komple sanatkarlık. Biraz daha açayım. Onun kullandığı araç-gereçler hep keskindir. İskarpelasını kendi biler söz gelimi. Jilet bulamazsanız, Mustafa Usta'nın iskarpelası yakınınızdaysa endişe etmeyin. Rahatça tıraş olabilirsiniz. Keser, testere, rende gibi aletleri hep bileğilidir. Üzerine 'Yaklaşmak yasak ve tehlikeli' yazılacak kadar keskindir, O bu tehlikeyi sezdiği için uçlarını kağıt veya kartonla bantlar.
Bize geldiği zaman bir bakarsınız makasları, bıçakları almış götürmüş. Birkaç gün sonra, girdiği hiçbir mücadeleyi kolay kazanamayan, kağıda, ipe, beze, kartona mağlup olan makaslar ya da bıçaklar ejderhaları kesecek keskinlikle geri dönmüş.
O bir ahşap profesörüdür. Hani tahtanın ciğerini okur dense yeridir. Hangi ağaca nasıl muamele edeceğini bilme hususunda uzmandır. Ardıçla farklı muhatap olur, akasyayla farklı.
Çoğunlukla akşamları ve gece muhabbet ettiğim, tellerinde sevgiyi dillendirdiğim bir bağlamam var. Bir gün elim bir kaza sonucu göğsünden yara aldı. Sanki insandan bahseder gibiyim, farkındayım. Onunla dertleştiğime göre böyle tarif etmem normaldir diye düşünüyorum. Çatladı ortadan ikiye güzelim sazım. O gün ağaçların dilini çözen insan bizdeydi. Aldı götürdü sazı eve, ama benim yapılacağına dair bir ümidim yok. Çünkü sap gövdeden ayrılmış, gövdenin göğsünde de oval kısmında da yarıklar var. Yeni bir bağlama almayı planlıyorum ama eskisiyle derin bir dostluğumuz olduğu için elim varmıyor.
Birkaç gün sonra sazım Sarışın Mustafa Usta'nın elinde geri döndü. Göğsündeki, gövdesindeki ve sapındaki yaralardan eser yok. Titiz bir operatör doktor edasıyla ameliyat edilmiş, tahta adeta görünmeyen bir iple dikilmiş. Ne yapıştırma kalıntısı bulabiliyorsunuz ne de dikiş izi. Bir de cilalanmış ki sormayın Tatlı tatlı tebessüm ediyor eski sahibine yeniden kavuşmanın hazzıyla. Bir an tereddüt ediyorum, acaba yeni bir saz mı almış diye Hayır, hayır! Bu saz benim eski sazım… Adam bunca yıllık dostunu tanımaz mı Üstelik üzerinde de boynu bükülmüş, el yapımı bir gül resmi var.
O, o kadar muazzam bir usta ki, yanında birkaç gün çıraklık eden biri hemen kalfalığa terfi edebiliyor.
Bendeniz onun çırağı olduğumdan dolayı evimin birçok marangozluk işini ustalara taş çıkartacak güzellikte yapabiliyorum. Kapı kolu değiştirme, korniş takma, eski mobilyalardan kutu yapma, çıkan karyola başlarını onarma, kırılan ahşapları izi görünmeyecek şekilde ağaç tutkalıyla tamir etme… Bu gibi işleriniz varsa benden yardım isteyebilirsiz. Hiç endişe etmeyiniz, ustalığım test edilmiş onaylanmıştır. Ben artık 'Altın Çekiç'in çırağıyım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi