Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

BİZ BÖYLE DEĞİLDİK

Biz ''Allah için sever, Allah için buğz ederdik.'' Şimdi insanları zenginliği veya makamından dolayı seviyoruz. Zararından emin olmak için ya da menfaatinden faydalanmak için makam-mevki, maddeten güçlü insanları seviyor, hürmet ediyoruz.
Siyasetin yanına dini koymazdık, okulda, camide, kışlada siyasete izin vermezdik. Bu günlerde camiler propoganda merkezi oldular. Siyasetin yanına dinimizi de koyduk, bir süre sonra siyasetimizi din sanmaya başlayınca bizim gibi düşünmeyenleri dinsizlikle suçlar olduk.
Eskiden hırsıza hırsız, rüşvete rüşvet derdik. ''Rüşveti alana, verene, aracı olana lanet olsun'' hadisine inanırdık, bugün ''Yiyor ama çalışıyor'' diyoruz. Eskiden Kur'an'a, hadislere hakaret edenlere gereken dersi veriyorduk şimdi Allah'ın ayetleriyle ''Bakara-makara'' diye dalga geçenlere ''bizden'' diye susuyoruz.
Ülke olarak bölündük, yüzde ellinin hayran olduklarına diğer yüzde elli şiddetle nefret eder oldu. Eskiden sevmesek te, nefret de etmezdik. Ülkemiz ''şükürcüler'' ve ''küfürcüler'' olarak bölündü.
''Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız'' hadisi emrince hareket ediyorduk. Günümüzde çıkarımız yoksa birbirimizi sevmiyoruz. Ülkemizde sevgi eksikliği var, insanımıza değer vermiyoruz. İnsanımızı çabuk harcıyoruz, başarılı insanları itibarsızlaştırıp, güçsüzleştiyoruz.
Milli değerlerimizi kaybettik. Bizi bir arda tutan, bizi biz yapan hasletlerden uzaklaştık. İnsanımıza sahip çıkmıyoruz, vefasızlık sıradan hale geldi. Oysa cennet mekan Alparslan Türkeş'in; ''Unutmak vefasızlıktır, vefasızlık bir millet için ölümdür'' sözünü çoktan unuttuk. İnancımızı, umudumuzu kaybettik. Çevremize umut aşılayamıyoruz. Sadece dert yanıyoruz, konuştukça etrafımıza karamsarlık yayıyoruz.
Aklıselim hareket etmiyoruz, duygularımız aklımızın önüne geçiyor. Düşünmeden, değerlendirmeden hareket ettiğimiz için sonuçlar bizi hep üzüyor. Ferasetli davranmıyoruz, aklımıza esenle veya duyumlarla davranıyoruz. ''Müslüman feraset sahibidir'' hadisinin vasfını adeta kaybettik.
Birbirimize tahammül edemiyoruz, birbirimizin ''kurdu'' olduk. Birbirimizi yiyip bitiriyoruz. Bütün enerjimizle birbirimize laf yetiştirmeye çalışıyoruz, enerjimizi boşa harcıyoruz. Böyle bir camia, böyle bir ülke kalkınabilir mi
Guruplara bölünüp, küçülüyoruz bir türlü büyüyemiyoruz. '' Küçük olsun benim olun'' hastalıklı mantıktan kurtulamıyoruz.
En değerli olgularımızdan biri; HUZURUMUZU KAYBETTİK. Ülke olarak, millet olarak, camiamız olarak huzurumuzu kaybettik. Herkesten, her şeyden şüpheci ve korkar olduk. Maddeten her şeye sahip olabilsek bile huzurumuz kalmadı, mutlu ve umutlu değiliz.
Öz güvenimizi kaybettik. Büyük düşünemiyoruz, ''Bizden adam olmaz'' ruh haletine teslim olduk. Rakiplerimizin, ülkemiz düşmanlarının da asıl istediğinin bu ruh haleti olduğunu bir türlü göremiyoruz.
Huzura ihtiyacımız var; Birbirimize güvenmeliyiz, birbirimize inanmalıyız. ''İnananlar kardeştir'' hadisi doğrultusunda birbirimizi kardeşçe sevmeliyiz, kardeşlik hukukunu tesis etmeliyiz, sevgimizi ortaya koymalıyız.
Dilimizi, üslubumuzu düzeltmeliyiz. Her alanda seviyeyi yüksek tutmalıyız. Birbirimize değer vermeliyiz, gönlümüzü ortaya koymalıyız. Ne kadar değer verir, gönül koyarsak o kadar değer ve gönül bulacağımızı bilmeliyiz.
Umutlarımızı tazelemeliyiz, umutlarımızı canlı tutmalıyız, etrafımıza umut aşılamalıyız. Paramızı kaybedersek, çalışır kazanırız. Şöhretimizi kaybedersek onu da çalışıp kazanabiliriz. Ama umudumuzu kaybedersek her şeyimizi kaybetmiş oluruz. Asla umutsuz olmamalıyız. Allah'tan ve Türk Milletin den umut kesilmez.
Öz güvenimizi kazanmalıyız. Camia olarak, millet olarak kendimize gelmeli, milletimize inanıp, güvenmeliyiz. Unutmamalıyız ki herkesin bir hesabı varsa Allah'ın da bir hesabı vardır. ''Plan kurucuların en hayırlısı Allah'tır'' ayetini hatırlamalıyız. İslama bin yıldır şanla şerefle hizmet eden, İslamı, Adriyatik'ten- Çine kadar yayılmasına vesile olan, İslamın bayraktarı Türk Milleti henüz son sözünü söylememiştir.
Camiamız ve milletimiz; Ferasetli olup, aklıselim üzere hareket etmeliyiz. Zor günlerde birbirimizin dertleriyle dertlenmeli, dertlerimize ortak olup, paylaşarak azaltmalı, sevinçlerimizi paylaşarak çoğaltmalıyız. Birbirimize değer vermeliyiz, ne kadar değer verirsek o kadar değer bulacağımızı bilmeliyiz. Biz olmalı, birlikte hareket etmeliyiz. Küskünleri barıştırıp, kırgınlıkları terk etmeliyiz. Çok çalışmalıyız, biz de kalpleri çalmalıyız, ulaşmadığımız gönül, vurmadığımız kapı kalmamalı.
''Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz dünya menfaatleri için fırıldak olmaktansa'' mertçe yaşamalı Allah'la, milletle olmalı metçe ölüp Allah'ın huzuruna varmalıyız.
Kırk çerisiyle Çin sarayını basan Kürşat'ı, dört yüz çadırıyla altı yüz yıllık cihan devletini kuran Ertuğrul ve Osman Gazileri örnek almalıyız. Yiğit düştüğü yerden kalkar, Türk Oğlu ayağa kalk ve kendine gel!
Selam olsun Allah için sevip, Allah için birbirine değer verenlere. Selam olsun umudunu kaybetmeyip ülke için, millet için ve camiamızda huzuru sağlamak için çalışanlara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi