
Şadiye ÖZTÜRK
Bu kaçıncı minik, küçük çocuk
'Bu benim vasiyetimdir.
Canım anneciğimi! Senden benim güzel gülüşlerimi hatırlamanı ve yatağımı olduğu gibi bırakmanı istiyorum.
Ve sen ablacığım. Arkadaşlarıma de ki: 'O açlıktan öldü.'
Ve sen ağabeyciğim üzülme; ama ikimiz birlikte, 'Biz açız' dediğimizi hatırla.
Ey Ölüm meleği. Acele et ve ruhumu al ki artık cennette yemek yiyeyim. Ben çok açım.
Ve ey ailem. Benim için korkmayın.
Ben sizin yerinize de cennette yiyebildiğim kadar çok yiyeceğim.'
Bu vasiyetnameyi yazan Suriyeli kız çocuğu duygularını, çok berrak bir şekilde küçük bir metin halinde yazmış. Ben bunu 7 paragraf halinde yazdım; her cümlesi tane tane okunsun, her mana bütünlüğünü empati kurarak derin derin düşünelim diye. Ve ben bu yazıyı empati kurmaya çalışarak yazdım, birkaç yerinde kendi kendime, 'aman Ahmet yüreğin dayanmayabilir, sağlığına zarar verirsin ve günaha girersin' diyerek ve irademi kullanabildiğim kadar kullanaraktan, bu derin üzüntümü hafifletmeye çalıştım. Ama nafile, her empati kurmamda gözlerim adeta gözyaşı sağanağı yaşayacakmışçasına gözyaşıyla doldu geri çekildi, doldu geri çekildi.
Bu Suriyeli kız çocuğu, okuyan 'insanları' üzüntüden kahredebilecek bu vasiyetnamesinin altına bir de resim çizmiş; gazetelerde yayınlandı. Birçoğumuz biliriz, insanların el yazılarından ve yaptıkları resimlerden, karakter ve duygu tahlilleri yapılabilir. Bu resme dikkatlice baktığımda, bu küçük kız kendini, uçları püsküllü seccade benzeri bir zemin üzerine ayakları birleşik vaziyette çizmiş; edep, çaresizlik ve teslimiyet duruşu adeta. Elleri yanlara açık, parmaklar da açık, şaşkınlık, ikaz ve korku birbirine karışmış. Aç kalmış ve oldukça zayıflamış bir vücut. Ya yüz ifadesi; değme ressamların çoğu bu kadar kısa ve küçük çizgilerle duygularını, yazdığı yazıya da uygun biçimde ve dolayısıyla his dünyasını bu kadar net ve bariz bir şekilde ifade edemez. Tavsiye ediyorum, indirin internetten ve dikkatlice bakın bu resmin yüzüne; derin bir üzüntü ve zulüm görmüşlük ve buna ait isyanla birlikte imdat ifadesi var. Resmin zemin ihata çizgileri kısıtlı, içinden çıkılması çok zor bir durumda olduğunu ifade edercesine.
Psikolog, pedagog ve güzel sanatlar akademisinde hocalık yapan ressam; üçü birlikte analiz etsinler bu resmi, yorumlasınlar ve ders konusu olarak işlesinler; diye düşünüyorum.
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu güne kadar belki de bu kadar büyük, bu kadar acı, bu kadar tehlikeli ve meşakkatli bir mülteci krizi yaşanmamıştır.
Ya, mülteci durumuna düşmek istemeyen, doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı, vatanını, toprağını, evini, hatıralarının ve hayallerinin iklimini terk etmek istemeyen insanlar Her saniye ölümün kokusunu burnunun ucunda hissedenler Onların durumu daha vahim. Hem savaşın harabiyeti ile hem susuzluk ve açlıkla pençeleşiyorlar. Hem eşini, çocuklarını, annesini, babasını sevdiklerini korumaya, hem de yaralı ve hastaları iyileştirmeye çalışıyorlar.
Savaşın çocukları işte böyle, ya mülteci yolculuklarında, ya da öz yurdunda, katil cahillerin savaş oyuncaklarıyla telef ediliyorlar.
Zenginlikleriyle, hegemonyalarıyla, büyüklükleriyle, sözüm ona çağdaşlıklarıyla böbürlenen egemenler! Sizin yüreğiniz, merhametiniz ve insanî duygularınız yok. Bu vurdumduymazlığınızı kurnazlık ve menfaat zannediyorsunuz, ama yanılıyorsunuz, Kainatı yaratan Allah'ın vaadi var; yaptıklarınızın ayniyle karşılığını hem yaşarken ve hem de öldükten sonra göreceksiniz; şimdiden halklarınıza acıyorum, çok çekeceksiniz. Aklınızı başınıza alın, kendinize gelin. Dünya/yeryüzü hepimize fazlasıyla yetecek kadar büyük; sizin derdiniz ne
Bu katil cahillerin zulmünden kaçan mültecilere yurdumuzu açan, onların barınmalarını ve karınlarını doyurmalarını temin eden ve himaye eden, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere ilgili ve yetkili bütün Devlet Adamlarımızdan Allah razı olsun.
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanımız Muhterem Mehmet GÖRMEZ Hocamı da kutluyorum, tebrik ediyorum. 'Yetim Çalıştayı' açılış konuşmasında, bu Suriyeli kız çocuğunun vasiyetnamesini, hissiyatı yüksek, merhametli ve alim duruşuyla okuyarak, savaşın çocuklarının acıklı feryadını bütün dünyaya duyurmaya çalışmıştır.
Hangi ırktan, dinden, mezhepten, coğrafyadan olursa olsun, bütün çocuklar günahsızdır, bütün çocuklar melektir. Bütün çocuklar bizim çocuklarımızdır. Onlarsız bir insanlık alemi, meyvesiz ve yapraksız kuru bir ormandan farksızdır. Onları, onların annelerini, babalarını, sevdiklerini ve sevenlerini yok edenler; onları yetim bırakanlar; bütün bir insanlığı yok ediyorlar demektir.
Birlik ve beraberliğimize, yetimlere, çocuklara ve gençlere sahip çıkalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.