Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Çocuklarımızın Eğitimi ve Devletimizin 19. Millî Eğitim Şûrası. (-1-)

Bilindiği gibi 4 yılda bir toplanan ve geçtiğimiz hafta 02 Aralık 2014 tarihinde Antalya'da başlayan '19. Millî Eğitim Şûrası' 06 Aralık günü sona erdi.
Şûraya, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere; Millî Eğitim Bakanı ve Yardımcısı; önceki millî eğitim bakanlarından tutun da, ilgili komisyon millet vekilleri, şimdiki ve önceki Talim ve Terbiye Kurulu başkanları ve üyeleri, birim amirleri, üniversite rektör, dekan ve akademisyenleri, maarif müfettişleri ile il ve ilçe millî eğitim müdürleri, sivil toplum kuruluşları ve sendikaların temsilcileri, okul kurum müdürleri, öğretmen, öğrenci ve veliler ile basın mensuplarından olmak üzere çok geniş ve çeşitli alandan, yaklaşık 600 kişi davet edildi.
Ve Cumhurbaşkanımız, Şûranın açılışında yaptığı konuşmada çok önemli mesajlar verdi.
Çocuklarımızın, yani bizim geleceğimizi çok yakından ve ciddî olarak ilgilendiren, bu önemli mesajları ve teklifleri alıp yorumlamamak, esas gayemizi hafife almak olur düşüncesiyle; gerçek anlamının dışına çıkmamaya özen göstererek, mühim olanları özetlemeye çalıştım.
Öğretmenlerimiz de iyi bilirler ki; (1)'İstediğiniz kadar, müfredatı kaliteli, güçlü yapın, nitelikli öğretmeniniz olmadıktan sonra buradan netice almanız mümkün değil' dir.
Bu şuna benzer; un, yağ, şeker ve diğer malzemeleriniz ne kadar kaliteli olursa olsun, iyi bir helva ustanız yoksa, helva güzel ve lezzetli olmaz. Yani, öğretmen olarak iyi yetiştirilmiş; kendisini iyi yetiştiren ve sürekli geliştiren öğretmenlere/hocalara, baba ve annelere sahip değilseniz, eğitim öğretim çalışmalarından beklenen neticeyi almanız mümkün olamaz.
Günümüzün okul ve çevresi manzaralarına eleştirel bir yaklaşımla şöyle bir baktığımızda; giderek daha da küçük yaşlara kadar inme seyri gösteren, sigara, uyuşturucu, bonzai, cinsî istismar, tiner, balley gibi zararlı alışkanlıkların çocuklarımıza ve gençlerimize musallat olmadığını, edilmediğini söyleyebilir miyiz
Geçenlerde iki arkadaşıma sordum; uyuşturucu isimlerini sayar mısınız, diye; bilinen uyuşturucuları saydılar. Onlara, bunların dışında başka uyuşturucular da var, dedim. Merak ettiler ve söyledim; zararlı internet bağımlılığı ve dolayısıyla buna cep telefonları da dahil, dedim. Siz hiç farkettirmeden kendi çocuğunuzu veya başka bir genci, internetin başındayken veya elinde cep telefonu varken seyrettiniz mi Adeta dış dünya ile ilişkileri kesiliyor, bulundukları mekandaki insanların yaptıklarıyla, baktıklarıyla, konuştuklarıyla hiç ilgilenmiyor, ilgilenemiyorlar. Temiz havada gezmek, spor yapmak, kitap okumak, bir sanatla meşgul olmak, kendisinin ilgisine ihtiyacı olan büyüklerine veya başkalarına ilgi göstermek, ders çalışmak; yani zamanını faydalı işlerle değerlendirmek gibi hiçbir düşünceleri ve gayretleri olmuyor, olamıyor. Çocuklarımıza yazık oluyor. Gözümüzün önünde, kendilerini/geleceklerini heba ediyorlar da; bu zararlı yaşantının farkında olmalarını sağlamada sıkıntılar yaşıyoruz. Maalesef iradelerini kullanma ve faydalı işlerle meşgul olmaları konusunda onlara yeterince rehberlik etme ve hatta emsal model olmada yetersiz kalıyoruz. Öyle bir zararlı meşguliyet ki, diğer uyuşturucular gibi alışkanlık da yapıyor. Bu çocuklarımız yarın çeşitli meslek dallarında bu vatana, insanımıza hizmet etmeye çalışacaklar. Bunların içinde öğretmen olanlar olmayacak diyebilir miyiz Ve bu öğretmenler de çocuklarımızı eğitecekler!. Böyle bir şeyi, düşünmek bile ürkütücü..
Aynı konuda Sayın Cumhurbaşkanımız; (2)Okul Güvenliğinin de Şûrada ele alınacağını belirtti ve uyuşturucunun ciddi bir tehdit teşkil ettiği bu çağda, okulların ve öğrencilerin bu tehlikeden uzak tutulması konusunda Şûrada tatmin edici, rahatlatıcı kararlar alınacağını kaydetti;
(3)Değerler eğitimini, eğitim öğretim camiasının adeta ayrı bir branş olarak öğrencilerimize verdiğini, yapılan tüm reformların buna yönelik olduğunu belirtti.
Değerler Eğitimi ve Okul Güvenliği meselelerinde, özellikle Millî Eğitim Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının bir çok planlama ve çalışmaları var; ama yeterli değil. Dinî, ahlaki ve kültürel değerlerimizin ve de cihan şümul insanî değerlerin, başta anne ve baba adaylarına, öğretmen olacaklara öğretilmesi, benimsetilmesi hususunda sürekli, daha fazla kafa yorulmalı ve istişare edilmeli ve daha çok çalışılmalıdır. Öğretmenlik mesleğine alınacaklar, bu anlamda titizlikle seçilmeli, yetiştirilmeli, fakülte eğitimleri de aynı doğrultuda verilmeli ve binaenaleyh bu fakültelerde ders verecek hocalar da çok dikkatlice tesbit edilmelidir. Bütün bu istişare, seçme, yetiştirme ve görevlendirme çalışmalarına da, söz konusu değerleri benimsemiş olanlar dahil edilmelidir.
Danışma meclisi istişare toplantısı da diyebileceğimiz bu şûrada, alınan yaklaşık 179 tavsiye kararından bazıları şöyle:
'İlkokul ve Ortaokulda tekli öğretime geçilsin.
İlkokul 1,2 ve 3.sınıflara da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi konulsun.
Bilim ve Medeniyet konusu altında İbn-i Sina, Itri gibi Türk düşünürlerinin eserleri öğretilsin.
İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi programı gözden geçirilsin.
Osmanlı Türkçesi dersi, Anadolu İmam Hatipler ve Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu; diğer liselerde seçmeli olsun.
Geleneksel sanatlar olan hat, tezhip, minyatür, ebru sanatları ders olarak konulsun.
Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Liselerinde alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersi kaldırılsın. Alkollü içki servisi yapılan yerlerde staj, engellensin.
Liselerde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi, 1'den 2 saate çıkarılsın.
Öğretmenlerin ek ders ücretleri artırılsın. Her 4 yılda bir yıpranma payı ve 3600 ek gösterge verilsin.'
Alınan bu tavsiye kararları, bu kadar çok sayıdaki katılımcının aynı zamanda ortak akıl kararlarıdır. Bu bakımdan da yerinde kararlardır. Ancak, birçoğu için, 'geç kalındı' diyebilirim.
Yukarıya aldığım tavsiye kararlarından, ilk sırada yer alan, tekli öğretime geçilsin kararı, yerinde bir karardır. Velileri, çocukları ve öğretmenleri de rahatlatacaktır. Çünkü, sabahçı ve öğlenci diye bilinen ikili öğretimde çocuklarımız, hocalarımız ve idareciler, adeta bir koşuşturmaca halinde dersleri tamamlayabiliyorlar. Bu kısıtlı sürede sadece öğretim verilebiliyor; daha önemli olduğu halde, eğitime ve diğer sosyal faaliyetlere de hemen hemen hiç zaman kalmıyor.
'İlkokul 1,2 ve 3.sınıflara da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi konulsun.' Şeklindeki tavsiye kararı da aynı şekilde, geç kalınmış bir karardır. Hatta bu ders okul öncesi eğitimde de yer almalıdır. Ve bu dersin adı, 'Din Kültürü ve Ahlak Eğitimi Dersi' olmalıdır; 'eğitim/terbiye' verilmelidir.
En önemlisi, bu tavsiye kararları, geç kalınmadan, sıcağı sıcağına mevzuatlaştırılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi