Şadiye Öztürk

Şadiye Öztürk

İŞİ EHLİNE VERMEK!

Ne güzel bir cümle: “İşi ehline vermek.”

Yani işi bilene, anlayana, layığına, o işe muktedir olana vermek… Kısacası ustasına. Aynı zamanda hak edene. Her şey ne güzel olurdu böyle olsa… Herkes kendi alanına hâkim olur, yaptığı işi bir adım ileriye götürürdü. Ülkeye de millete de yaptığı işin faydası dokunurdu.

Aksi takdirde işi birine verip bir de arkasından sürekli takip ediyorsan, o işten ne kadar verim alınabilir ki?

Düşünebiliyor musunuz?

Bir aşçının yemek yapmak yerine mobilya yaptığını, bir oto tamir ustasının terzilik yaptığını ya da bir öğretmenin ders vermek yerine marangozluk yaptığını… Mecbur kalınırsa elbette yapılır; ama herkesin bildiği işi yapması daha iyi değil mi?

İşi ehline verirsek gözümüz arkada kalmaz. Onun, işi en iyi şekilde yapacağına, konuya hâkim olduğuna inanırız. Avrupa’da bir iş görüşmesinde “Ne iş yaparsınız?” sorusuna “Ne olursa yaparım.” diyen kişiyi tercih etmezler. Çünkü herkes her işi yapamaz; yapsa da başarılı olamaz.

Bizim ülkemizde ise insanlar o kadar “marifetli” ki, herkes her işi yapıyor! Bir bakıyorsun, bir kişi kamuda yeni atanmış memur olmuş, kısa süre sonra müdür. Hiçbir kriter yok. Kanunen olmuyorsa bile bir yol, bir çözüm mutlaka bulunmuş.

Yıllarca müdürlük, yöneticilik yapmış birine birden “Artık sen bu işi yapamıyorsun.” deniyor ve pasif bir göreve çekiliyor. Sebebini sorduğunda “Çalışmıyor, beceremiyor.” deniliyor. Madem öyleydi, neden bu kişi yıllarca o görevde tutuldu? Neye, kime göre artık o işte verimli olamayacağına karar verildi?

Bir temizlik görevlisini alıp amir yapan bir yetkili geliyor; sonra başkası gelip tekrar değiştiriyor. Ya da birileri değişmesini istiyor. Peki, bu kişi bu şartlarda yaptığı işte nasıl başarılı olabilir?

Bir süre kendine gelemez, psikolojisi bozulur. Eğer hak etmediği hâlde birilerinin isteğiyle geldiysen kendinde bir “keramet” bilirsin; hak ettiği hâlde yeri elinden alınan ise isyan eder, verimli olamaz.

Bu durum sadece kamuda değil; siyasette, sanatta, hatta vasıflı–vasıfsız işçiler arasında da böyle. Düşünebiliyor musunuz, hiç kaldırım taşı döşememiş birine belediyede bu görev veriliyor. İki gün sonra taşlar kırılıyor, bozuluyor; hem devlete hem millete zarar. Ya da inşaattan anlamayan biri bina yapıyor. Belki de bilmeden yaptığı hatanın nelere yol açabileceğini düşünmüyor. Farkında olmadan büyük bir vebal alıyor.

Şunu anlarım: Eğer biri yönetici ya da seçilmiş bir kişi ise, ekibiyle gelir ve ekibiyle gider. Ama bizde genelde bu böyle olmuyor. Gelirken ekibini getiriyor ama giderken sadece kendisiyle birkaç kişi gidiyor. Bir bakıyorsun, kurumda aynı kişiler kalmış; yeni gelen de onlarla çalışmak istemiyor. Böyle olunca kurumlarda yığılma, huzursuzluk oluyor.

Yıllarca aynı yerde çalışan bir kişinin geçerli bir sebep olmadan yerinin değiştirilmesini ya da etkisiz hale getirilmesini anlamak mümkün değil. Kişi neden cezalandırıldığını bile bilmeden içten içe küser.

Kısacası, işi ehline vermedikçe bir adım ileriye gitmek şöyle dursun, olanı da kaybediyoruz.

Bu da hem millet, hem devlet, hem de birey için büyük bir vebal. Ziyan edilen her kuruşta, sadece yetimin değil, bu ülkede yaşayan hepimizin hakkı var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye Öztürk Arşivi

GEÇMİŞİ ANMAK, GELECEĞE SAYGIDIR

13 Kasım 2025 Perşembe 12:29

HER ZORLUK BİZİ BİR ADIM OLGUNLAŞTIRIR

03 Kasım 2025 Pazartesi 11:57

İSİMLER…

26 Ekim 2025 Pazar 16:02

KARAR VERMEKTE ACELE Mİ EDİYORUZ?

20 Ekim 2025 Pazartesi 14:03

KIYMETLİLERİMİZ: YAŞLILARIMIZ

30 Eylül 2025 Salı 12:18

EMEK İSTER…

23 Eylül 2025 Salı 11:44

EYLÜL’DE MEMLEKETİM...

15 Eylül 2025 Pazartesi 12:07

DIŞ GÖRÜNTÜ

13 Ağustos 2025 Çarşamba 10:44

KALABALIK ŞEHİR

06 Ağustos 2025 Çarşamba 10:25