Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Çözüm, sorunu başkasında aramak mıdır

Zaman zaman sıkıntıda, bunalımda ve açmazlar girdabında yuvarlanmakta olan bir toplum içerisinde yaşamaktayız. Gerek kendimize gerekse çevremizdeki insanlara baktığımızda, insanların gittikçe koyulaşan bir karamsarlığın ve bir stresin içerisinde yuvarlandığını görmekteyiz. Bütün bunlar temelde ekonomiye bağlı olduğundan, toplumsal yapıyı ve aile düzenini sarsmakta ve onun bir sonucu olarak kültürel ve ahlaki değerleri alabildiğine yozlaştırmakta ve toplumsal çöküşü hızlandırmaktadır.
Toplumun rahatsız olduğu ekonomik ve sosyal duruma sürüklenmeyi hiç kimsenin istemeyeceği aşikardır. Ne yazık ki kimsenin istememesine rağmen zaman zaman yaşadığımız ve herkesin şikayet ettiği durum bir gerçek olarak hayatımız boyunca devam edip gitmektedir.
Sıkıntıdan çıkmak birilerinin gelerek çözmesiyle veya bir formül bularak toplumu ve insanları rahatlığa kavuşturmasıyla olacak şey gibi gözükmemektedir. Toplumun her kesimini oluşturan tüm insanların birlikte, herşeyden önce daha sağlıklı bir düşünce yapısına kavuşması gerekmektedir. Her birimizin bir yönünden şikayetçi olduğumuz durumlar ve bu durumlara sebep olan uygulamalar ve yaklaşımlar değişmediği ve uygulandığı müddetçe şikayetçi olduğumuz bunalımlardan çıkış yolunun kendiliğinden gerçekleşmesi mümkün gözükmemektedir. Çünkü, biz istediğimiz refah ve huzur ortamına kavuşturacak olan doğru uygulamaları hereks kendine düştüğü oranda ve doğrulukta yapmadıkça, o yolu tıkayan yanlış istikamete, bunalıma ve sıkıntıya götürecek uygulamaları yapmaya devam ettikçe, bunun gerçekleşmeyeceği aşikardır.
Her şeyden önce yapılacak ilk görev bireylere düşmektedir. Çünkü toplumu oluşturan, toplumun hangi statüsünde bulunursa bulunsun bireydir. Tüm bireyler, çözümü arzulamadığı, çaba sarfetmediği ve üzerine düşeni yapmadığı sürece çözüm kendiliğinden gelmez. Kendi çıkarları adına yanlışları yapmaya devam ettikçe, başkalarından iyi ve güzel olanlar şeyleri yapmasını beklemek, 'benim yapmamla ne olacak herkes yapsın' demek, çözümsüzlüğün sürmesinden ve artmasından başka bir şey değildir. Çünkü insanın, herkes dediği veya başkası dediği kişi bu toplumu oluşturan fertlerden her biridir. Kendisine göre başkası olan, başkasına göre de kendisidir. Kendisine göre herkes olan başkasına göre de herkesdir. O zaman bu olayın odak noktasında kişi olarak kendisi vardır, birey vardır. Bu nedenle başlangıcı herkes kendinden başlatıp hareket ettirmek üzere bu çağrıyı yapması gerekmektedir.
İlk çağrıyı insan kendisine yapmalıdır. Kendi yaptığı yanlış ve usulsuz uygulamalarını düzeltmeli, yaşayışıyla, hareketleriyle ve uygulamalarıyla insanlara örnek olmalıdır. Bu düşünce; herkes kendisini bir fert olarak gördüğü ve fert anlamında kendisinden başladığı anda zaten sorunun ana kaynağı çözümlenmiş olur.
Diğeri toplumun değer yargılarına ve kurallarına sahip çıkmak ve onu yaşatmaktır. Toplumu huzura ve rahata çıkaracak olan her kural ve uygulama hiçbir birey tarafından savsaklanmadan toplum yararına olduğuna inanılarak yapılmalıdır. Yolsuzluğu, haksız kazancı çalışmadan elde etmeyi 'bu seferlik ben yapıyım ama kimse yapmasın' demek, ya da 'sadece benim yaptığımla birşey olmaz, herkes neler yapıyor ki…' demek, ateşe körükle koşmak gibidir. Tam tersi ise, 'kim ne yaparsa yapsın asıl olan benim ve ben bu toplumun bir bireyi olarak çok az ve önemsiz bile olsa hak etmediğim, alnımın terini silmeden kazanç haneme yazacağım hiç bir şey benim kasama girmemeli ' demelidir insan… Her birey bunu dediğinde, tersini yapan hiç bir birey kalmaz…
İşte asıl sorun burada Her birey bu düşünce yapısına nasıl gelir ve bunu nasıl söyler, uygular ve özümser
Bu bir kişilik meselesidir. Bu kişilik ise eğitim ve terbiye ile sağlanır.
Verilen eğitim ve terbiyenin kalitesi ile niceliği ve ne yönde verildiği kişiliğin oluşmasını etkiler, kişilikte toplumu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi