
Şadiye ÖZTÜRK
Gönlümü Sızlatan Han Duvarları: Behram Paşa Hanı
Yolumun üstündeydi hep…
Çocuktuk. Behram Paşa Hanı'nın önünden geçer, bisiklet kiralamaya giderdik. Kapısında nöbet tutan askerlere selam verir, bazen de birkaç kelime ederdik. Ve Hanın bahçe duvarının dibinden yürüyerek köprüden geçer, at arabacı ve faytoncuların oturduğu Köprübaşı Kıraathanesinin karşısındaki metruk bir hanın ara sokağında bulunan bisikletçilere ulaşırdık. Hatırladığım kadar üç dört dükkandı. Kapılarının önüğnde sıra sıra, boy boy bisikletleri dizerlerdi. Hem bisiklet tamiri yapar hem saatlik ücretle kiraya verirlerdi. Biz çocuklarda bisikletleri birkaç saatliğine kiralar sonra yarışa tutuşurduk, kah Kızılırmak'ın kenarına doğru kah şehrin sakin sokaklarında tur atar, tekrar döner ve teslim ederdik. Eğer tur esnasında bisikletin bir yeri arızalanırsa, yine de çekine korka götürür, uzak bir yerden bisikleti getirdiğimizi göstererek, oraya bırakır ve kaçardık. Her ne hikmettir hala anlamıyorum ama başka bir zaman tekrar bisiklet kiralamaya gittiğimizde, bizi tanımalarına rağmen hiç bir şey olmamış gibi tekrar verirlerdi bisikleti bize.
Çocukluğumuzun bisiklete giden yolundaydı Behram Paşa Hanı.
Gizemliydi. Ahi Emir Caddesi'nde Kurşunlu Hamamının hemen bitişiğinde, ağırbaşlı, asude ve suskun duruşuyla orada öylesine dururdu. Kurşunlu Hamam gibi kesme taştan yapılmıştı, ortası avlulu ve giriş kapısı ön tarafa üç metre kadar çıkıntılı, iki katlı bir taş bina. Güney tarafındaki giriş kapısının önü yola kadar bahçesiydi hanın… Doğu tarafından ise Murdar Irmak akardı, hemen han duvarına beş on metre kadar yakınlıkta. Murdar Irmak Atatürk Caddesi altına alınınca hanın yanındaki ırmağın eski yatağı da cadde oldu. Ne ırmak kaldı şimdi orada ne de ahşaptan yapılmış köprü…
Çocukluğumuzda askerlerin bulunduğu, gençliğimde sınıf arkadaşlarımın yurt olarak kullandığı o sessiz ve vakur taş bina, son birkaç yıldır kaderine terk edilmiş şekilde orada öylesine duruyor hala.
Behram Paşa Hanı… Yapıldığı 1576 yılından 20. asrın başlarına kadar Sivas'ın önemli ve hareketli mekanı… Şehir dışından at üzerinde gelen tüccarların, seyyahların ve yolcuların istirahatgahı... Şehirlerarası nakliye yapan deve kervanlarının, at arabalarının, uğrak ve durak yeri… Belki de bugünün beş yıldızlı otelleri mesabesinde bir konaklama mekanıydı bir zamanlar…
Han, bir medeniyet inşa eden Osmanlının, bu coğrafyanın tüccarına, yolcusuna hediyesidir bir bakıma… Nasıl ki, eğitim için medreseleri ve okulları, ulaşım için köprüleri, yönetim için kamu binalarını yapmışsa ecdadımız, yolcular için menzil, han ve kervansarayları da inşa etmiş. Yaşanabilir mekanlar olarak bu toprakların her bir köşesine birer sanat abideleri olarak serpiştirmiş adeta… Ve işte Behram Paşa Hanı da yaklaşık 300 yıl bir konaklama tesisi olarak bu coğrafyada önemli bir mekan olarak varlığını sürdürmüş hep.
Kaynaklarda 1576 yılında Sağır Behram Paşa tarafından, Kurşunlu Hamamıyla birlikte yaptırıldığı kaydedilmektedir. Dışa çıkıntılı yeşil mermerden yapılmış sivri kemerli küçük bir eyvan görünümündeki yüksek taş kapıdan girilir hana… Han, üstü açık avlulu, etrafında yığma ayaklardan oluşan ve her iki katta da devam eden revaklar ve gerisinde çapraz tonozlu 52 tane odası bulunmaktadır. Ana giriş kapısının tam karşısında ise, çift taraflı taş basamaklı merdivenden üst kata çıkılmaktadır. Merdivenin alt kısmından ise binanın güney cephesinin alt bölümünü kapsayan geniş ve oldukça büyük bir ahıra girilmektedir. Hanlar sadece yolcuların değil konakladıkları müddetçe hayvanlarıyla birlikte sakinlerinin her türlü ihtiyacını temin edecek donanıma sahipti.
Behram Paşa Hanı, bu coğrafyada 300 yılı aşkın bir süreyle seçkin bir konaklama tesisi olmuştur.
1889 yılından itibaren ise farklı amaçlarla kullanıldığını görülmektedir. Giriş kapı kemerinin üzerindeki kitabeye göre 1889 yılında askeri süvari kışlasına dönüştürülmüştür. Daha sonra bu bölgede yaşanan bir depremde Sivas Hapishanesi'nin zarar görmesi üzerine, bir müddet, hapishane olarak kullanılmıştır. Sonra, 1960'lı yıllara kadar askeriyenin atlı bakım onarım merkezi, 1967 de ise sağlık deposu olarak kullanılmış bina. 1977–80 yılları arasında da Muhtaç Talebeleri Orta Öğrenimde Okutma Cemiyeti'nin Öğrenci Yurdu olarak hizmet vermiş. Ayrıca, hanın avlusunda zaman zaman güreş müsabakaları tertip edildiği söyleniyor. 1990'lı yıllarda ise önce köy arabaları garajı ve çay bahçesi sonrada mermer atölyesi…
Ve son beş altı yıldır ise restorasyon çalışmaları nedeniyle 'bekliyor!'
Her şey aslına rücu eder derler. Behram Paşa Hanı'da bir an önce aslına rücu etmelidir. Behram Paşa Hanı bir konaklama mekanı olarak inşa edilmiştir ve bir konaklama tesisi olarak ihya edilmelidir. Tıpkı, Diyarbakır'daki Kervansaray Otel gibi, Edirne'deki Rüstem Paşa Kervansaray oteli gibi…
Sivas Behram Paşa Hanı'da medeniyet ve kültür tarihimizin bir yönüyle mimari eseri diğer yönüyle toplumsal ihtiyacımızı karşılayan fonksiyonu ile yeniden inşa ediliş amacıyla buluşturulmalıdır.
Bu buluşma inanıyorum ki zor ve geç olmayacaktır. Bugünlerde Sıcak Çermikteki termal tesisler, Yıldızdağı'ndaki Kayak merkezi ve şehrin ortasındaki Selçuklu Kent Meydanıyla, tarihi, kültürü ve günümüz ihtiyaçlarını karşılamak üzere atılımlar yapılan bu şehirde Behram Paşa Hanı'da hızla asli fonksiyonuna dönüştürülmelidir.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Sivas Belediyesi arasındaki restorasyon ve nasıl kullanılacağı hususundaki belirsizlik veya farklı yaklaşımlar bir an önce nihayetlendirilmelidir. Belediyenin bu dönem için yoğun ve öncelikli projelerinin sağlıklı yürümesi nedeniyle han belki ikinci planda kalabilir. Bu nedenle bina, Sivas Valiliği ve İl Özel İdaresi'ne devredilerek, restorasyon çalışmaları bir an önce tamamlanmalı. Han yapılış amacına uygun olarak günümüz ihtiyaçları göz önüne alınarak butik otel olarak yeniden tasarlanmalı ve Yıldızdağ Kayak Merkezi ile irtibatlı olarak değerlendirilmelidir.
İnanıyorum ki bu şehrin 25-30 yıllık rüyasını çok kısa sürede hayata geçiren, şehrimizin ve ülkemizin gündemine başarı ile taşıyan İl Özel İdaresinin aktif ve etkin yönetimi, bu şehrin bir konaklama tesisi olan 400 yıllık kültürel değerini de asli fonksiyon ve yapılış gayesine uygun bir şekilde şehrimizle ve insanımızla buluşturabilecektir. Sayın Bakanımız, vekillerimiz ve valimizin ortak kanaat ve katkılarıyla bu güzide sanat eserimizi tekrar yaşanabilir bir mekana dönüştüğünü görmek, binayı inşa edenlerin ruhunu şad edecek ve şehrimizi hem yerelde hem genelde adından söz edilen bir konuma taşıyacaktır.
Ve 'Ey garip çizgilerle dolu han duvarları/ Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!' diyen şair gibi Behram Paşa Hanı da ne yazık ki yaklaşık son çeyrek yüzyılını hüzün ve gözyaşlarıyla geçirdi.
Asil duruşlu bu vakur binanın gözyaşları bir an önce silinerek ihya edilmeli ve gönlümüzü sızlatmamalı artık…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.