
Şadiye ÖZTÜRK
İnternet Bağımlılığı, Genç Odası ve Fomo Hastalığı´ (-1-)
İlim ve fen; insanoğlunun yaratılışından bu güne kadar hemen hemen bütün ihtiyaçlarını karşılamada kullandığı, olmazsa olmaz rehber ve vasıtalardır. Birbirini doğuran, birbirini tamamlayan, birbirini büyüten, ancak ve ancak insanın keşfedebileceği, geliştirebileceği; gelişebilme kabiliyeti nihayetsiz/sonsuz olan iki büyük mücevherdir.
Bu iki büyük mücevherin ürünü olan sayısız bilgi, eser, araç, malzeme ve mekanlar vardır. Bunların, dünyanın da içinde bulunduğu kainata ait maddeyi ve manayı öğrenmede, hayatı anlamada ve kolaylaştırmada; huzurlu ve faydalı yaşamada, zararlardan korunmada kılavuz edinilmesi ve kullanılması aklî bir hakikattir/gerçekliktir ve gerekliliktir. Bu vasıtaları kullanırken, emir ve yasak, fayda ve zarar, sevap ve günah, ödül ve ceza gibi meselelere çok dikkat edilmesi, hayatî bir zarurettir.
Bilgisayar, cep telefonu, internet gibi vasıtalar da, günümüzde en çok kullanılanlardandır. Bu vasıtaların çocuklarımıza neler kazandırdığını, neler kaybettirdiğini takibetmek, değerlendirmek, buna göre verilmesi gereken desteği vermek, alınması gereken tedbirleri de almak; babaların, annelerin ve hocaların/öğretmenlerin görevidir. Verdiği zararların giderek daha da artıyor ve yayılıyor olması sebebiyle hemen hemen bütün dünya devletlerinin de en büyük problemleri arasında yer alan bu sıkıntıya ait, seneler öncesinde ve günümüzde yayınlanmış, arşivimde bulunan gazete yazılarına baktığımda;
Yedi, sekiz sene öncesine ait 'Genç odası, Türk ailesini hackledi!' şeklindeki yazıyı ve ilgili resmi; altı yedi sene öncesinde, 'Sanal oyun bağımlısı çocuklar gazetemize kouştu: 'İnternet yüzünden hayatımız karardı, okulu bıraktık' ve 'internet kafelerde sanal oyun meraklısı çocuklarla görüştük. Daha 15'ini geçmemiş ama hayatları darmadağın olmuş çocuklarla karşılaştık.' diye yazılmış yazı ve resimleri buldum.
Hep söylemişimdir, söylemeye de devam edeceğim; biz büyükler sanki çocuklarımıza çok değerli lütuflarda bulunuyormuşuz gibi, adını, 'çocuk odası', 'genç odası' koyduğumuz odaları tahsis ederek, ev veya benzeri ortamlarda/mekanlarda bilgisayar ve cep telefonu gibi cihazlarla başbaşa bırakarak, onları aile ortamından koparıp, adeta tecrit etmeyelim. Çocuklarımız bu şekilde evde olabilirler ama, ailenin sosyal hayatı içinde olmuş olamazlar ve hayatı öğrenemezler. Sosyalleşmenin tohumları aile çatısı altında atılmamışsa temel sağlam olmaz. Bizi millet olarak ayakta tutan, aileye dair bu idrakimiz ve kültürümüzdür. Bu mayanın şifresini, kulağa hoş gelen bir takım bahanelerle kırmak isteyenlere fırsat vermeyelim. 'çocuk kendi ayakları üzerinde durmayı öğrensin', 'serbest olsun, gençliğini yaşasın' gibi yönlendirme, düşünme, özenti/taklitçilik veya safiyane tutumlarla, çocukları yalnızlığa sevk etmek; aile, akraba, komşu, arkadaş meclislerinden koparmak, uzak tutmak; düzeltilmesi çok zor olan, kişilik ve davranış bozukluğuna sebebiyet verir. Çocuklarımızın hayatını darmadağın edip karartmayalım.
Bakınız bir başka haber de, ''Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda, hareketsiz hayat tarzından dolayı obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, osteoporoz gibi kronik hastalıkların görülme saklığının arttığı vurgulanırken, 'Çocuklar yaşlarına uygun spora veya egzersize yönlendirilmeli, bilgisayar veya televizyon karşısında uzun süre kalmaları önlenmelidir.' denildi.'' şeklindeydi. Bu, devletimizin ilgili bakanlığının resmî raporudur. Çocuklarımızın ve bizim beden sağlığımızı, geleceğimizi ciddi biçimde ilgilendiren bir tehlikeye işaret edilmiştir. Bu tehlikenin bertaraf edilmesi için özellikle çocuklarımızın bilgisayar veya televizyon karşısında uzun süre kalmamaları gerektiği üzerinde ehemmiyetle durulmuştur.
İşte bu büyük zararlarından dolayı, birkaç yıl öncesine ait bir başka gazetedeki; ''Çin'de bir baba, 23 yaşındaki oğlunun bilgisayar oyunlarına bağımlı olmaması için ilginç bir yol buldu. Baba, 'sanal kiralık katil' tutarak oğlunun peşine taktı. Kiralık katil, gencin karakterlerini öldürmeye başladı. Bu olayın sıkılaşması üzerine çocuk durumdan şüphelendi. Çocuk bir şekilde kiralık katille irtibata geçerek neden kendi peşinde olduğunu sordu. Aldığı cevap karşısında ise şaşkına döndü. Sanal katil, 'Beni baban tuttu.' diye cevap verdi. Gerçeği öğrenen genç babasıyla tartıştı.'' şeklindeki haberi kesmiş arşivlemişim. Bu haberde, gencin yaşının 23 olmasına ve babasının, oğlunun bilgisayar oyunlarına bağımlı olmaması için yoğun bir çaba göstermiş olmasına dikkatinizi çekerim. Tehlikenin büyüklüğünü anlamamız ve üzerinde ciddi olarak düşünmemiz için ibretlik bir olaydır. Geçen hafta bir başka gazetede, 'Çocukları Kurtarın!' başlığı altında, 'İngiltere Eğitim Bakanı Nicky Morgan, çocukların elektronik cihazlar yerine geleneksel oyuncaklarla vakit geçirmesi gerektiğini belirterek 'Onların tablet ve oyun konsollarıyla geçirdikleri zaman mutlaka sınırlandırılmalı.' dedi. 7 yaşında Aleks isimli bir çocuğu olan Morgan, House dergisine verdiği mülakatta, tabletten uzak tutulunca, oğlunun zaman zaman kendisine gelerek sıkıldığını söylediğini, kendisinin de ona, 'Git yapacak bir şeyler bul. Çok sayıda oyuncağın var.' dediğini anlattı. Bakan, daha sonra oğlunun bir şeylerle meşgul olarak eğlendiğine şahit olduğunu ifade etti. Oğlunun bir kez tabletle oynamak için sabah 5.30'da kalktığını da anlatan Morgan, 'O bu yüzden tüm günü tabletten uzak geçirmek zorunda kaldı.'diye konuştu.'' diye yazılmış bir haber okudum.
Bu birkaç gazete yazı ve haberlerinden de anlaşılacağı gibi, çocuklarımızı ve gençlerimizi, hatta bizi de tehdit eden bu bilgisayar ve internet gibi tehlikeler; sadece bize ve bizim insanımıza ait değil, bütün insanlığı ilgilendiren ve hemen hemen her ülkenin idarecilerinin ve uzmanlarının mücadele ettiği ve üzerinde kafa yorduğu sıkıntılı bir meseledir. Mutlaka psikolojik ve sosyal, müşahhas/somut, ayrıntılı ama sistematik ve planlı tedbirler alınmalı, anneler, babalar ve diğer bütün ilgililer, lafla değil icraatla, değişik metod ve tekniklerle, kolları sıvayarak, emek vererek, ter dökerek, bu bağımlılık ve fomo hastalığı (sürekli olarak diğer insanların neler yaptığı ile ilgilenmek isteğinden kaynaklanan kaygı bozukluğu) da yapan 'çağımızın modern uyuşturucuları' ile mücadele etmeliyiz. Bu teknolojiden faydalanmanın, zararlarından korunmanın ilmî ve ahlaki usullerini çocuklarımıza ve gençlerimize öğretmeli, bu yönde onları eğitmeliyiz. (haftaya devam edecek)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.