
Şadiye ÖZTÜRK
İSRAF YAPMAYI EN KISA ZAMANDA TERK ETMELİYİZ
İnsanımıza, hemen yanımızda yaşanan savaş ve mülteci olaylarındaki acı gerçekler, ibret olmamaktadır. Komşularımızın yaşadığı, susuzluk ve açlık sınavı sonrasında yaşanan ölümler de, bazılarının gözünden kaçmaktadır. Arkasından mültecilerin yaşadığı, dram, ortadadır. Bu dram apaçık ortada iken; israfın zirvesinde olmak, hangi akılla izah edilebilir. Bugün, resmi rakamlara göre; İsrafın bedeli, Ülke bütçesinin dörtte birini oluşturmaktadır. Gerçekten çok korkunç bir rakam. Kısacası, biz kendi, kendimizi fakir yapıyoruz. Bir de bu açıkların kapatılması için; iç veya dış borçlanma ile aldığımız paraların faizini de düşünürseniz, gerçekten yürekler acısıdır.
Ülkemizde, kısa aralıklarla da olsa; sık,sık seçim yapılmasının da bir israf olduğu fikrini taşıyorum. Bence, vekil seçimleri beş yılda yapılmalıydı. Bu sürenin dört yıla indirilmesini israf olarak görüyorum. O nedenle; seçimin heyecanının fazla olmadığı fikrindeyim. Dolaylı olarak; israfı körüklediğimiz, fikrini taşıyorum.
Dünya üzerinde hakimiyetini kurmuş olan; vahşi kapitalizm, bütün gücü ile, insanları her alanda, kuşatma altına almıştır. İnsanlara önerilen ve dayatılan alış, veriş çılgınlığıdır. Sürekli, üretmeden, gelir düzeyine bakmadan, tüketmeyi emretmektedir. Çağımızın bu konudaki, para imparatorları; kapitalizmin bütün silahlarını kullanarak; insanları adeta; esir almıştır. Dayatılan tek şey, tüketmek ve arkasından israf etmektir. Bu uğurda ne kaybettiğinizin önemi yoktur. Reklam, silahı gibi, etkin her türlü silahı kullanmaktadırlar. Bu silah ile; evinizin içerisinde; çocuklarınızla, ebe beyinler arasında soğuk savaş çıkartmaktadır. Doğal olarak; her türlü kültür özelliklerini de; size zaten yaşama biçiminizle birlikte dayatmaktadırlar. O kültürün esiri olmanız için; ellerinden gelen, çabayı sarf etmektedirler. Bu konuda savunmasız olan insanlarımız, çok basit bir şekilde, kaybeden taraf olmaktadırlar.
İsraf konusunda; genç nesillerimizin yeteri kadar, bilgilendirildiği fikrinde değilim. Sorumsuzca, her alanda alabildiğine israfa devam etmektedir. Üretmekten haberi olmayan genç nesillerin çoğu; bir tüketim çılgınlığının, israfın esiri olmuş, durumda gözükmektedirler.
Yüce Ramazan Ayında; açlığın ne demek olduğunun toplumun büyük bir kısmı tarafından bizzat yaşanırken, bu kadar yiyecek israfı için; biraz daha dikkat diyoruz. Nerede olursak olalım önümüze yiyeceğimiz kadar ekmek almalıyız. Tükettiğimiz, israf ettiğimiz, tüm nimetler insanlığın ortak malıdır. Hakkımız olmadığı halde, o nimetleri sorumsuz bir şeklide tüketmeye hakkımız, yoktur. Bu resmen hırsızlıktır. İnancımıza göre; zaten bu davranışlar haram olarak kabul edilmiş ve israf yasaklanmıştır. Yüce Yaradan, bunu açıkça yasaklamıştır. Etrafımızdaki, bir çok insanın; bizim israf ettiğimiz nimetleri elde etmek için; ne çabalar harcadığını düşünmeliyiz. Kimi zaman israf ettiğimiz, yiyecek ve içeceğin; bunların yokluğunu çeken insanlar için; bir hayal olduğunu aklımızda tutmalıyız. Burada sadece yiyecek, içecek israfından bahsettiğimiz için; diğer alanlarda yapılan israf çılgınlığına başka zamanlarda değiniriz.
İsrafı engellemekle kazanacağımız şeyleri saymakla bitmez. Bunların yanında, en başta geleni; bana göre de en önemlisi sosyal alandaki paylaşımdır. Paylaşım, insani ilişkileri güçlendirecektir. İnsanlar arasındaki gelir dağılımındaki makas biraz olsun kapanacaktır. Gelirler arasındaki farklılıklardan dolayı kimse, kimseye kem gözle bakmayacaktır. Böylece sosyal bir barış ve huzur ortamı kendiliğinden gelişecektir. Kardeşlik hisleri daha yaygın bir hale gelecektir. Sosyal hayatta; buna bağlı olarak sosyal içerikli suçlar azalacaktır. İnsanların birbirine karşı olan sevgi ve muhabbetleri artacaktır.
Toplumda, fitne ve fesat amaçlı, insanların bu alandaki yaptıkları çalışmalar boşa çıkacaktır. Bu alan ile ilgili, istismar olayları ortadan kalkacaktır. Faydası saymakla bitmez… Sürekli tüketen bir toplum, eğer bir ürünün ne kadar zorlukla üretildiğini bilmiyorsa; asıl felaket o zaman başlamış demektir.
Ülkeyi yönetenler olarak; bu konuda gerekli özeni gösterip; sosyal barışın temini adına, gelir dağılımı arasındaki uçurumu yok etmenin çabalarını göstermelilerdir. Hayata geçirecekleri, planlarla bunu önlemek zorundadırlar. Alınacak tedbirlerle, insanların beslenme kalitesini yükselterek; insanların aşırı derecede israf yapmasının önüne geçmeliyiz...
İsraf yapmak, çok büyük bir umursamazlıktır. Bu durum, çok büyük boyutlardadır ki; anlatmaya kelimeler, ifadeler, yetmez.
Şu önemli hatırlatmayı da mutlaka yapalım. Bütün bu yiyeceklerin soframıza geldiği süreçte; kimlerin emeği olduğunu, bir maddi karşılığı olduğunu unutmayalım. İsrafa devam ettiğimiz sürece; hem çiftçi kardeşlerimizin emeklerini hiçe sayıyoruz. Hem de cebimizdeki paramızı boşa harcamış oluyoruz. Emekte para da boşa gidiyor.
İsraf ederken bir kez daha düşünelim. Çevremize ve insanlara karşı saygılı olalım. Tükettiğimiz, her yiyeceğin insanlığın ortak tüketilmesi için; yaratıldığını unutmayalım. İsraf azıcık akıllı düşünen bir insanın, yapacağı bir eylem değildir. O nedenle kendimizi bu anlamda kontrol etmekte fayda vardır. Yaptığımız, israfın aynı zamanda bizlerin, Vahşi kapitalizmin, esiri olma yolundaki serüvenimizi, hızlandırdığını unutmayalım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.