
Şadiye ÖZTÜRK
Günümüzün psikolojik ve kronik hastalığı mış gibi görünmek, mış gibi göstermek
Sayıları az da olsa yaptıkları tahribata baktığınızda hiç de küçümsenmeyecek ölçüde ve sayıda olduklarına kanaat getirebileceğiniz, olduğu gibi görünmeyen, göründüğü gibi olmayan insanlar var aramızda. Bunlar önceleri bizce bariz ipuçlarından esasen ne oldukları, kim oldukları bilinebilen ya da genellikle doğru tahminde bulunarak maskelerini ve maskelerinin arkasını keşfedebildiğimiz bazı kişilerdi. Fakat artık günümüzde bu 'tip' insanlar sözüm ona bu sanatlarını, görüntülü yayın organlarından da öğrenerek ve onları da kullanarak o kadar geliştirdiler ki, ancak en son ve büyük darbelerini vurduktan sonra tanıyabiliyorsunuz ve esas kimliklerini öğrenebiliyorsunuz bu 'tip' insanların. Bunlar, alemi maddeden ibaret zannedişlerinin, maddî ve aynı zamanda şahsi menfaat hırslarının, bu manada en yüksek seviyede çıkar elde edeceklerine karar verdikleri anın kabarttığı sırtlan iştahı telaşının, tuzağına er geç düşerek kendilerini ele verirler çoğu zaman. Bunlar, maalesef zavallı ve cahil insanları, çocukları kolayca kandırabilir, maddî vaadlerle arkalarına takıp büyük emellerini gerçekleştirmede kullanabilirler. Bu maskeli balo
çok büyük milletlerarası bir organizasyonun senaryosuysa eğer, çok daha dikkatli davranır, nihai hedefe varabilmek için maske değil, adeta yüz nakli yaptırmışçasına faaliyetlerine devam ederler. Bunu öyle ustaca yaparlar ki, topyekûn bir milleti ve onun devlet damalarını bile kandırabilirler.
Bunların bu icraatlarını dikkatli bir şekilde analiz ettiğimizde, kendilerine iyi niyetlerle katılmış olanların bir kısmında bile, aşağıdaki psikolojik hastalık emarelerinden birini veya birkaçını adeta bir hayat tarzı olarak sergilediklerini görebilir ve anlayabiliriz.
Ülkenin aslî unsuruymuş gibi bilinmek; fakat o ülkeye karşı terör örgütü kurmak.
Tirajı yüksek bir basın-yayın organıymış gibi göstermek ve bundan rant elde etmek.
En çok tıklananmış gibi bilinmek veya göstermek; sunî itibar devşirmek.
Sonu …99'lu fiyat etiketi takıp malı ucuzmuş gibi göstermek; bundan 'kazanç' elde etmek.
Falan partidenmiş gibi konuşmak, partiye sızıp fitne mühendisliği yapıp, yönetime gelmek.
Mütedeyyin Müslümanmış gibi konuşmak, yazmak; fakat müsteşriklik yapmak.
Dostmuş, senden yanaymış gibi davranıp; düşmanlık etmek veya başkasına karşı kışkırtmak.
Saygı duyuyormuş, seviyormuş gibi görünmek, karşıdakini kandırıp bunu kullanmak.
Liyakatliymiş gibi bilinmek için her yola başvurmak, 'vitrinlere oynamak', elde ettiği makamı aleyhimize kullanmak.
Başkasına ait olanı kopye etmek veya çalmak, kendisininmiş gibi göstermek, haksız menfaat elde etmek.
Kaliteliymiş gibi methetmek; hakketmediği kadar kar elde etmek.
Hile ve desiseyle kendisini ve yandaşlarını başarılıymış gibi göstermek veya puan vermek; bundan kendisine ve yandaşlarına maddî menfaat sağlamak.
Aynı ırktan olmadığı halde, o ırktanmış gibi konuşmak ve davranmak, onları ırkçılığa kışkırtıp, bölmek ve parçalamak, yok etmeye çalışmak.
Bunlar gibi daha birçok misal verebiliriz, sizin de bunlara benzer gözlemleriniz olmuştur. Maalesef, bu arz etmeye çalıştığım ve benzeri tavır ve davranışlar, bazı insanlarda şu veya bu sebeple sürekli yapıla yapıla alışkanlık haline gelebiliyor ve hatta müzmin psikolojik bir hastalık haline dönüşebiliyor. Korkarım bu tip insanlar, son nefeslerini yaşarken kendilerini muhakeme ettiklerinde veya ederlerse şayet, 'Eyvaah!.. ben nasıl bir hayat yaşadım, sürekli maske taktım, hiç kendim olamadım; kibir, kin ve nefret duygularım, nefsi arzularım, maddi hırslarım sürekli beni yönettiler de onlarla başedemedim.' diyeceklerde, son pişmanlıkları onlara fayda vermeyecek.
Ben şahsen bu 'tip' insanlara acıyorum, üzülüyorum; neden akıllarını müsbet olarak kullanıp ta, bu dünya hayatının iman, ibadet, sevgi, saygı, muhabbet, nezaket, mütevazılık, hoşgörü, peşin hükümlü olmama, paylaşmayı bilme, birlikte olmanın hazzını yaşama, yardımlaşma, kanaatkarlık, vefakarlık, sadakat gibi manevî güzelliklerinden nasiplerini alamıyorlar diye düşünüyorum.
Riyakarlık/ikiyüzlülük, münafıklık, kibir, kin ve hasetlik, bütün insanları yaratan Allah (C.C.) tarafından bütün insanlara yasak edilmiş ve büyük günahlardan sayılmıştır. O'nun yarattığı yeryüzü ve sayısız lezzetteki rızıklar, hepimize fazlasıyla yetecek kadar büyük ve çoktur.
Ayet-i Kerimede geçen 'O halde, emrolunduğun gibi dosdoğru ol!...' (Hûd, 112) emri bu konuda söyleyebileceklerimizin tamamının özeti gibidir adeta.
Ve işte bu hususta Mevlana Celaleddin-i Rumî'nin o meşhur,
'…Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.' sözü,
Çocuklarımıza ve gençlerimize verebileceğimiz nasihatlerin belki de en güzeli..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.