
Şadiye ÖZTÜRK
KUŞEYRİ´NİN (465) RİSALE´SİNDE GEÇEN UYDURMA VE ZAYIF HADİSLER
Kuşeyri, kitabının giriş kısmında, zamanında gördüğü tasavvuf uygulamasının ilk mutasavvıflara benzemediğini tespit etmiş ve bu anlayışın yalnız şeklen tasavvufa benzediğini söylemiştir. Yaptığı eleştirilerde, tasavvuf mensuplarının nefse uyma, ibadeti terk, halkı sömürme, nefislerimizi tezkiye ettik diyerek 'Fena' mertebesine ulaştık demeleri, beşere ait hükümlerin kendilerinden sakıt olduğu iddiaları gibi hususlarda ağır eleştiriler yapmıştır.
Tasavvuf halleri diye bilinen 'aşk, vecd, yakin, ittisal, müşahede, sekr, cem, galebe, tecrid' gibi konularda sünnetten sağlam delil bulmak zordur. Nitekim eserde bulunup da 'Uydurma ve zayıf' olduğuna hükmedilen haberlerin bir kısmı bu konularla ilgilidir.
Kuşeyri'nin naklettiği bir rivayete göre Hz. Peygamberin huzurunda '(Sevgili) bana doğru geldi ve ipek gibi yanakları parladı. Bana arkasını döndü, gönlümde aşk ateşi olduğu halde ona, 'Ey yanaklar size aşık olmamın bir sakıncası var mıdır ' Şeklinde şiir okuyan bir şaire, 'Hayır hiçbir sakıncası yok' diye cevap verdiğini söylemiştir.
Kanaatimize göre Kuşeyri, böyle bir rivayete eserinde yer vermekle, her ne kadar kendisi bunu söylemese de, 'Allah'ı temaşanın kamil manada kadında gerçekleştiği' tarzındaki, sonuç itibarıyla 'İlahi aşk' teorisine dayanan düşüncelere paralel düşmüştür. Yoksa onun, salt 'yanak' tasviri peşinde olduğunu söylemek mümkün değildir.
Kuşeyri, 'Babü'l-Vasıyye Lil Müridin' Müritlere tavsiyeler bölümümde şöyle demektedir. 'Muhaddis, müfessir, kelamcı, akli ve nakli ilimlerle uğraşan bilginlerden tasavvuf ehli kesin olarak üstündür. Diğer ilim erbabı için 'gayp' olan bir şey sofi şeyhler için ayan-beyan açıktır.
Kuşeyri de tenkide değer yönler, başta da belirtildiği gibi, 'ilham, keşif ve firaset gibi vasıtasız yollarla bilgiye ulaşma' yöntemini fazlaca ön plana çıkarmış olmasıdır.
Kuşeyri risalesinde 163 tane hadis bulunmaktadır. Bu rivayetlerden çoğu sahih hadis kitaplarında geçmektedir. Eserde yer alan bir tane hadis hiçbir hadis mecmuasında rastlanmamıştır. Bu rivayet şöyledir:
Hazreti Peygamberin huzurunda bir şair 'Sevgili bana doğru geldi, ipek gibi saçları parladı. Bana sırtını döndü, bende ona içimde aşk ateşi olduğu halde, 'Ey yanaklar size aşık olmamın bir sakıncası var mı ' Dedim şeklinde şiir okuduğunda, Hz Peygamber (s.a.): 'Hayır hiçbir sakınca yoktur' diye tasvip etmiştir.
Hadis kritikçilerinin uydurma damgasını vurdukları haberler ise şunlardır:
1-) Benim bir vaktim var ki, o vakitte bende Aziz ve Celil olan Allah'tan başkasına yer kalmaz.
2-) Namazda sakalı ile oynayan birini gören Hz. Peygamber (s.a.): 'Şayet kalbi huşu içinde olsaydı, organları da huşu içinde olurdu' demiştir.
3-) her şeyin bir anahtarı vardır; cennetin anahtarı da fakirleri sevmektir. Sabırlı fakirler, kıyamet günü Allah'ın birlikte olacağı dostlarıdır.
4-) Şayet İsa (a.s.) yakın bakımından ilerlemiş olsaydı, havada yürürdü.
5-) Zengine zengin olduğu için tevazu gösterenin, dininin üçte ikisi gitmiştir.
6-) Evi ayakta tutan temelidir. Dinin temeli ise, Allah hakkında marifet, yakın ve kötülüklere mani olan akıl, sahibi olmaktır. (Hz. Aişe'nin annem babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü! Kötülüklere engel olan akıl ne demektir Diye sorduklarında: Kötülüklere mani olan akıl kişinin Allah'a isyan etmesine engel olan ve Rabbine aşırı arzuyla ibadet etmesini sağlayan akıldır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.