Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Mahallede Çocuk Olmak

'Çocuktum ufacıktım
Top oynadım acıktım'

Hafta sonları sokaklar bizimdi. Günboyu.
Gerçi hafta içinde de okul çıkışlarında bir miktar ders yaptıktan sonra veya annelerimizin ev ile ilgili ufak tefek bir takım isteklerini alelacele yerine getirdikten sonra kendimizi koyuverirdik mahallemizin sokaklarına… Daha doğrusu tüm çocukların toplanma yeri olarak kendiliğinden ve öteden beri bir nevi merkez olan bölgelerine koşardık; çeneye, mektebin gölüne, okulun bahçesine… Mahalleli çocuklar orada olurdu hep, işini tamamlayan oralara giderdi. Çünkü oyun kurulmaya başlamadan orada bulunmak gerekirdi. Neler oynamazdık ki… O zamanlar biz çocuklara çok büyük gelen, özgürlüğümüzü coşturduğumuz geniş alanlarda çeşit çeşit oyunlar oynardık. Her mevsimin kendine has oyununu vardı. Kızların ve erkeklerin oyunları ayrı ayrıydı.
Kış, yaz, ilkbahar, güz sokaklar bizimdi.
Sokaklar hayattı, oyun alanlarımızdı.
Henüz ilkokul çağındaydık. Topaç çevirirdik bolca… Cıncık ve aşık oynardık, eğer bulamazsak gazoz kapaklarını cıncıkların yerine dikerdik; çünkü daha ekonomik ve daha boldu gazoz kapağı. Uçurtma uçururduk, Harman Çayırı'nın geniş düzlüğünde ya da okulun bahçesinde… Savaş oyunu olarak kömen oynardık, saklambaç oynardık. Ve illa ki her mevsimde futbol oynanırdı. Neredeyse her mahallenin bir ya da birkaç çocuklardan kurulu futbol takımları olurdu, Sokak maçları, mahalle maçları yapardık; kıran kırana, azimli, iddialı. Kazanmak için... Halbuki ne doğru düzgün bir sahamız ne de işe yarar topumuz vardı. Yine de tutkuyla, aşkla hem kendi aramızda hem başka mahallelerle maçlar yapardık.
Sahi şimdi çocukların kurduğu mahalle takımları var mıdır Ya mahalle maçları ...
Mahalleli çocukların bir araya geldiği oyunlar oynadığı alanlar var mıdır Birlikte oynadığı oyunlar kaldı mı dersiniz Çocukluğumuzun geçtiği Çayırağzı semtinin hatta İmaret Mahallesi'nin biz yaştaki çocuklardan oluşan bizim de bir mahalle takımız vardı. Bu şehrin birçok mahallesinde maç yaptık. Diğer mahalleden birisiyle karşılaşıldığında, mahallemiz adına öbür mahalleye maç teklifinde bulunur, oyunun yeri ve zamanı sözleşilir ve hemen mahalleye haber uçurulurdu. Falan gün falan saatte filan mahalle ile mahalle maçımız vardır diye… Biz, nerelerde maçlar yapmadık ki İmaret Mahallesi takımı olarak… Sularbaşı Pekmez Sokak'ta bugün hala otopark olarak kullanılan alanda, Sirer Caddesinde yıkılan eski Kilisenin boş kalan alanında, Pulur Tepesi'nin dibinde, Kale'nin kenarında, Tekkeönü'nde, Harman Çayırı'nda, Büyükbostan'da… Takımda yer alanlar, bizden daha küçükler toplanır giderdik, sözleşilen saatte o mahallenin sahası sayılan boş alana… Taştan kaleleri kurar başlardık maça… Bazen kavgalar çıkardı maç içerisinde, mahallelik dayanışması içinde birbirimizi korur, kollar, mücadele ederdik… Ve kan ter içinde dönerdik mahallemize…
Biz bütün bir mahalleli büyük bir aile idik sanki…
Sokak aralarında oynadığımız oyunlarda zaman zaman mızıkçılık yapanlar da çıkardı, ucu kavgaya varan sataşmalar olurdu, bağrışmalar, boğuşmalar… Oradan geçen herhangi bir mahalle büyüğü göründüğünde suspus olurduk. Bize yönelik bakışından çekinir, korkardık. Bizlere kızarsa, bağırırsa hatta ufak yollu vursa dahi ne mümkündü itiraz etmek, ne mümkündü annemize ya da babamıza söylemek… Hele bir söyleye gör, ondan daha fazla azar işitir, sopa yerdik… Çünkü mahalleli kim olursa olsun büyüğümüzdü. Oyun başında acıkırsak kimin ekmeği varsa paylaşırdık. Kimin kapısı açıksa içeri girebilirdik. Komşuyduk, nerede ise birbirimizin yedi ceddini bilirdik.
Kankayı bilmezdik ama kardeşten öteydik.
Şimdi çocuk parkları var şehrin her bir tarafına serpiştirilmiş. Rengarenk. Kaydıraklı, salıncaklı ve zemini topraktan arındırılmış Çocuk Parkları. Birkaç ailenin getirdiği birkaç çocuk o parkta bir büyüğünün gözetiminde bir müddet kaydırakta, salıncakta, neredeyse tek başına kendini eğlendirmeye çalışıyor. Bir bankın üzerine oturmuş büyüğünün gözü üzerinde hep... Kibrit kutusu gibi apartman dairelerinin odalarında önüne yığılmış onca oyuncakla vakit geçiren çocuk için oyun parkları yeni bir dünya gibi açılıyor önünde…
Eğer anne babada çalışıyorsa, çocuk kreşte, anaokulunda biraz büyüyünce de evde tek başına takılıyor hayata… Akşamdan akşama görebildiği yorulmuş ve koşturan anne baba ile bakıcı, öğretmen ve sınav maratonuyla koşturup duruyor. Ne dede nine, ne amca teyze, ne de çocukları hepsi savrulmuş bir yerlere, hepsi kendi başına hepsi yalnız... Yaşlılar Huzurevlerinde ya da ıssız evlerinde tek başlarına, gözleri camlarda kapılarda, ne gelen var ne de giden... Çocuklar, ya bakıcı yanında ya da kreşlerde hayata uyum sağlamaya zorlanıyor...
İmkanlar arttı, hayat zorlaştı. Çocuklar yalnızlaştı.
Ne mahalle maçları var ne de mahalle arkadaşlığı… Mahallede çocuk olmak, sosyal iletişim, paylaşım, aidiyet yeni kuşağın literatüründe yok… Artık mahallede çocuklar top oynayıp acıkmıyor.
Sokaklar tekin değil artık… Aileler kreşlerde çocuk büyütmeye başladığı günden beri, sokaklar toplumun huzur ve güvenliğine tehdit oluşturan kimsesiz, ilgisiz ve tedaviye muhtaçların işgali altında…
Günümüz çocukları için mahalle ise adres kaydından başka bir şey değil…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi