
Şadiye ÖZTÜRK
MANEVİ YOLDAN GELEN HADİS
Bu başlıkta anlatacağım husus, Hz. Peygamberin vefatından sonra rüya yoluyla ondan bilgi alınabilir mi veya bir kişi keşif ve ilham ile sahih bilgi elde edebilir mi İşte bu konularda bilgi almanın hadis ilimleri açısından değeri nedir Konunun detayına girmeden önce Sofilerin rüya, keşif ve ilham hakkında ki görüşlerini kısaca açıklayalım.
1-) RÜYA
Kur'an-ı kerimde Peygamberlerin rüyalarının anlatılması, onların tabirlerinden söz edilmesi Sofiler dahil birçok ilim adamının, rüyanın hakikatini kavrama yolunda düşünme ve araştırma yapmaya yöneltmiştir. Bu güne kadar, halen günümüzde de, rüyanın mahiyeti hakkında çeşitli araştırmalar yapılmasına rağmen 'Rüya, şu nedenle, şu şekilde, şöyle oluşuyor' denecek bir sonuca varılmamıştır. Bazı bilginler rüyayı, 'Hayal ufkundan aşağı inen suretlerin, hisler üzerine bıraktığı izler' şeklinde anlamışlardır.
Sofilere göre rüya büyük, manevi bir alemdir. Rüya ile ilgili Sofilerin anlattıklarına bakılırsa, 'Rüya halini insanlar arası bir bilgi akışı' olarak gördükleri anlaşılır.
Nitekim ilk Sofilerden Hakim et Tirmizi (320), 'İnsan uyduğunda nefsin nuru yükselir, dünyayı dolaşır, melekûta ulaşır ve eşyayı müşahede eder' der. Yine Gazali (505), 'Rüya ile mükaşefe ilmi arsında yakın ilgi kurarak, rüya ile mülk ve şahadet aleminin bilgisine ulaşılan bir kapı olarak görmüş ve bunun ancak basiret gözü ile görüleceğini' bildirmiştir.
Kuşeyri (465) ye göre rüya, 'İnsanların kalplerinde yaratılan ve karar kılan şeyin idrak yoluyla şekillenmesidir' demiştir. İbn Arabî (638), Rüyayı daha tafsilatlı olarak anlatmıştır. 'Ona göre uyku kişiyi duylar aleminden Berzah alemine götürür. Âlemlerin mükemmelidir, her şeye hükmetme gücü vardır, manaları somut hale getirir, şekli olmayana şekil verir, imkansızı mümkün kılar. Allah, insana hem uykuda, hem uyanıkken eşyayı kavrayabileceği bir idrak vermiştir. Uyanıkken idrake, 'His ve Rüyet' denir, uyurkenkine ise 'Hissi müşterek ve Rüyeti maksur' denir. İnsanın uyurken algıladıkları, uyanıkken hayal ettiklerinin şekillenmiş halidir.' İbn Arabî, ayrıca bu hislerin Peygamberlerde ve Velilerde daha üstün olduğunu söylemektedir.
Bilgi edinme yollarından biri olarak rüyanın, tasavvufta önemli bir yeri vardır. Ölen bir kimsenin ahrette ki ahvaliyle ilgili olarak rüya aracılığı ile dünyadakilere bilgi verme işi pek çok Sofinin başvurduğu uygulamadır.
2.) Keşif ve ilham
Akıl ve nakil dışında Sofilerin çok önem verdiği ve fikirlerinin temelini oluşturan bu iki kavram, onlar için hayati önem taşımaktadır.
'Keşf' kelimesi, sözlükte 'bir şeyin örtüsünün kaldırılması, açıklanıp ortaya çıkarılması anlamına gelir.' Tasavvufta ise, 'Bilinmeyen kapalı hususların gözle görülürcesine açıklanmasıdır, Perde arkasında ki gizli manalara, yaşayarak ve temaşa ederek muttali olmaktır.'
Kısaca 'vasıtasız bilgi' diye adlandıracağımız bu kavramları yakın zaman Sofilerinden Sudan'lı şeyh, Ahmet et Tayyip (1823), şöyle anlatmaktadır: 'Peygambere gelen vahiy vasıtalı, velilere gelen vahiy ise vasıtasızdır. Çünkü velilerin vahyi ilham ile Peygamberlerin vahyi melekler ile olur' demektedir.
Sonuç olarak, farklı meşreplere mensup sofilerin dilinde farklı kelimelerle ifade edilen velilerin vahyi, keşif, ilham, feraset, basiret, mükaşefe ve müşahede deyimleri ile söylenegelmiştir.
Rüya, keşif ve ilham yolu ile hadis rivayeti ve tashihi:
Rüya, keşif ve ilham yoluyla hadis rivayeti ve tashihi, sofilerin çoğunlukla başvurdukları metot olmuştur. Örnek: Kuşeyri risalesinde Sülemi (412) den naklen anlattığına göre, Sofilerden Ebu Ali eş Şebevi, rüyasında Hz. Peygamber (s.a.)'e, 'Saçlarımı Hud suresi ağarttı' sözünün hadis olup olmadığını, hadis ise, surenin hangi ayetinin saçlarını ağarttığını sormuş. Peygamber Efendimizde ona, 'Sana emredildiğin gibi dosdoğru ol' ayeti saçımı ağarttı' diye cevap verdi, demiştir.
Sofilerden, Hz. Peygambere rüyada hadis sorma şöyle dursun, Tasavvufun tarifini isteyenler bile çıkmış. Nitekim Ebu İshak İbrahim b. Şehriyar el-Kazeruni (426), rüyasında Hz Peygamberden Tasavvufun tarifini sormuş ve Peygamber (s.a.) Efendimiz de, 'Tasavvuf davaları terk, manaları örtmektir' diye cevapladı demiştir.Rüyada hadis tashihine İbn Arabî, hadis alimlerinden 'Müslim'in de başvurduğunu söyler. Yine İbn Arabî ekolünden gelen Abdülgani en Nablusi (1731), 'er Ravdul Enam' adlı eserinde 'Rüyada hadis rivayetinin mümkün ve caiz' olduğunu söylemiştir.
İbn Arabî (638), Keşif ve ilham yoluyla hadis tashihini ısrarla savunmuştur. Yine İbn Arabî geleneğini izleyenlerden olan İsmail Hakkı Bursevi (1134), keşif ve ilham yoluyla sahih olan bir şeyin, nakil yoluyla gelenden daha sahih olacağı kanaatindedir.
Bu konuda son sözü son dönem alimlerinden Şevkanı (1834) söylemiştir: 'Hiç şüphesiz Allah (c.c.) dinini 'Bugün size dininizi tamamladım' ayetiyle kemale erdirmiştir. Hz. Peygamber (s.a.) in vefatından sonra, O'nu rüyasında görene söylediği bir sözün, yaptığı bir işin delil ve hüccet olacağını gösteren bir delil bize ulaşmamıştır. Allah (c.c.), din olarak gönderdiği ilkeleri, Hz. Peygamber (s.a.)'in sünnet ve yorumu ile mükemmelleştirdikten sonra O'nun ruhunu kabzetmiştir. O'nun vefatı ile Şer'i hükümlerin tebliğ ve açıklaması için ihdas edilen Peygamberlik Kurumu sona ermiştir. Bu durumda, uyku halindeki kişinin zapt yönünden sağlam olduğunu farz etsek bile, rüyasında Hz. Peygamberden gördüğü fiil ve duyduğu sözün hem kendisini, hem de ümmetin diğer fertleri için delil olmayacağı aşikardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.