
Şadiye ÖZTÜRK
MELİK
Ruha misafirhane; et, kan, kemik ve ilik,
Alemler, yer-gök O'nun, O'dur ortaksız, MELİK.
'Güç, kuvvet, saltanat ve idarenin en yüce sahibi.'
Bazı insanlar, fen, teknik, bilim ve bu alandaki buluşların çoğalmasını haşa haşa Allah'a karşı kazanılmış bir zafer olarak görürler. Hatta bu konuda çok ileri giderek kendileri için hiç de iyi olmayacak sözler sarf ederler. Bunu sadece bizim ülkemiz için demiyorum... Batılılar da bu sözün içine dahiller.
Ay'a ayak basıldığı zaman üç astronotun orada gezmesi kameralara alındı ve o zaman televizyona malik olan insanlar tarafından naklen izlendi. Doğuda ve batıda bazı ateistler fikir yürüttüler:
'İşte, Tanrının kutsal kitaplarda 'nur' diye bahsettiği Ay, üç astronotun ayaklarının altında çiğneniyor.'
Olaya bu açıdan bakmak zaten şaşılığın ilk ipuçlarını veriyor...
Aslında Ay'a insanların ayak basması insanlığın zaferidir.
Ama bunun yanında Allah'ın yaratışının yüceliğini de beraber düşündürür... İnsan kainatın şerefli mahlukudur. Meleklerin secde ettiği üstün özelliklerle donatılmış, kainatın özü, özetidir.
Bir maymunun, filin, atın, kedinin, karıncanın aya sefer düzenlemesi düşünülebilir mi . Bunu ancak Kur'an-ı Kerimde mükemmel olarak yaratıldığı belirtilen insan başarabilirdi ve o başardı. Yani bir başka deyişle 'Güç'lü insan, 'sonsuz 'Güce' sahip Allah'ın izin verdiği noktaya gitmiş bulunuyor. Daha ötelere gidecek midir... tabii ki gidecektir. Çünkü insan güç ve kuvvet sahibi olan 'Melik' in en güçlü ve en başarılı eseridir... Buna rağmen yine bir sınıra geldiğinde kendisine izin verilmeyecek ve ötelerin ötesine geçmeye çalıştığında; 'Dur!' denilecektir.
İşte ayet:
'Ey cinler ve insanlar topluluğu, göklerin ve yerin bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Ancak kudretle geçebilirsiniz. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz İkinizin de üzerine ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.' 'Rahman; 33-35'
'Andolsun biz, gökte burçlar yaptık ve onları bakanlar için süsledik ve onu her kovulmuş şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa parlak bir ateş şulesi onu kovalar.' (Hicr;16-18)
İnsanların attığı her büyük adım Rabbimin haşa zafiyetini değil, gücünü gösterir. Zaten yaratılanın gücü, yaratanın gücüyle hiçbir zaman kıyas kabul etmez.
Belediyeleri düşünürüm. Çok büyük imkanlara sahip olanları bile dokuz aylık bir sürede şehrin bütün yollarını asfalt edemez. Ama bir sabah uyanırsınız ki o asfaltların hepsi bembeyaz bir kar örtüsüyle kaplanmış.
Sadece yollar mı Hayır... Bahçeler, parklar, çatılar, dağlar, taşlar, ormanlar, tarlalar.
Bu da kaidesinin ve kuralını Rabbimin koyduğu çok sıradan bir tabiat hadisesidir.
Nasa gibi dev uzay araştırma kuruluşları müthiş teleskoplarla ve gönderdikleri uzay araçları ile göklerin sırrını araştırıyor. Ve oradan gelen fotoğraflar bize ışık tutuyor. Çok önemli bilgiler elde ediyor ve hayrete düşüyoruz. Her bulduğumuz yeni bilgi Rabbimizin gücünün müthişlerin müthişi olduğunu fısıldıyor bize.
İnanan insanın imanını güçlendiriyor;
'Melik'sin Ya Rabbi' diye secdeye varmamız gerekiyor.
Aslında secdeye sadece biz varmıyoruz. Melik olan Rabbimize her şey itaat ediyor. Peygamber efendimiz buyuruyor:
'Alemde hiçbir varlık yoktur ki, Allah'a insandan daha çok itaat halinde olmasın.'
Onun için diyorum ki; fen, insanın imanının güçlendirmeye yarayan, ufkunu açan bir bilim dalıdır.
Hiç de mantıklı olmamakla beraber, uzayda Amerikalıların Apollo, Rusların Soyuz uzay araçlarıyla sırlarına kavuşmaya muvaffak olduğu bölge, uzayın tümüyle kıyaslandığında yüzde kaçlık bir rakamdan bahsedebiliriz Böyle bir soruya cevabımız ne olur ...
Bu cevabı vermeye çalışayım:
'Ne yüzdesi ... Milyarda demek bile az gelir. Hatta trilyonda, katrilyonda bile diyemezsiniz. Bunu diyebilmeniz için sonsuza bir rakam vermeniz, aklınızın ermediği öteleri sayıyla ifade etmeniz gerekir... Ne yüzde diyebilirsiniz ne trilyonda. Mantıklı bir cevabınız olamaz. Sonsuzlukların eşiğinde, O büyük gücün Melikin huzurunda acizliğinizi kabul eder, sağlıklı bir gönle sahipseniz onu sever, sayar ve sağlıklı bir akla sahipseniz 'huzurunda secdeye varılacak Yaratıcı Allah' der ve imanınızı tesis edersiniz.'
Dünyada insanların da saltanatından bahsedilir. Mesela batılıların bile Muhteşem Süleyman diye andıkları Kanuni Sultan Süleyman'ın 46 sene saltanat sürdüğünden bahsedilir.
Nihayet kırk altı sene. Ve nihayet bir genişte olsa dünya denen uzaya göre çok dar bir mekanın bilmem kaçta kaçı kadar bir yerin yöneticisi, saltanat sahibi.
Dış devletlerin ajanları tarafından ve belki de en yakınları tarafından zehirlenme, suikasta uğrama endişesini bile bertaraf edemeyen bir saltanat.
Ülkesinin muhtelif noktalarında kendi dışında kalan hadiselerin milyonda birine ancak vakıf olunabilecek garip bir saltanat.
Gerçekten o günlerde dünyanın en büyük devlet adamı olarak bilinen muhteşem Süleyman'ın, sarayın iki oda ötesinde konuşulanlardan bile haberdar olamamasının mümkün olabileceğini düşündükçe, 'Güç'ün ne kadar zayıf olduğunu anlayabiliyoruz.
Evet, daha önce bahsettiğim gibi insanların en güçlüsünün gücünü bile Yaratıcıyla karşılaştırma şu an yaptığım işin adı; abesle iştigal... Çünkü bu kıyas kabul edilemez. Bu kıyas mantığa sığmaz. Akıl sınırlarını zorlar. Beyni iflas ettirir. İnsanı çıldırtır.
O zaman pes...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.