Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

ÖĞRETMENLERİNE DEĞER VERMEYEN DEVLETLERİN GELECEĞİ KARANLIKTIR

Eğitim bir milletin geleceğinin inşasıdır. Öğretmen geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin asla öğretmenin yerini tutamaz. Çünkü öğretmen, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ruh mimarıdır. Dünyadaki tüm gelişmiş ülkeler kalkınmalarını eğitime yatırım yaparak sağlamışlardır. Üretimin, büyümenin yolu da eğitimden geçmektedir. İkinci dünya savaşından sonra Japonya'ya ve Almanya kalkınmalarına eğitime yatırım yaparak başlamışlar ve bugüne ulaşmışlardır. Türkiye'de eğitim vefakar öğretmen manzaralarıyla doludur. Ülkemizin en ücra yörelerinde şanlı bayrağımızı dalgalandıran bin bir yokluk içinde okullarda öğretmenlerimiz canla-başla çalışmaktadırlar. Türkiye'de öğretmen olmak kendini fedakarlığa, vefaya, geçim derdine, yokluklarla mücadeleye adanması demektir. Öğrencisine köylerde kendi cebinden kıyafet alan ve bir harf öğretmek için gittiği yerlerde teröristlerin kurşunlarına hedef olan öğretmen manzaralarıyla doludur ülkemiz. Türkiye'de öğretmenlik en büyük fedakarlık isteyen meslek gurubudur. Şehit edilen, kaçırılan, okulları yakılan, darp edilen, horlanan maddeten de mağdur edilen bir meslektir. FEDAKARLIK VE YÜREK İSTEYEN BİR MESLEKTİR TÜRKİYE'DE ÖĞRETMEN OLMAK.

Yeni bir medeniyeti inşa edebilmesi, ancak iyi bir eğitim hizmetinin sunulmasıyla mümkün olacaktır. İşte öğretmenlerimiz, bu şuurla mesleklerini icra etmekte; yaptıkları işin ehemmiyetini sadece mesai saatlerinde değil, hayatlarının her anında yaşayarak hissetmektedirler. Eğitim, bir ülkenin topyekûn kalkınmasının vasıtası ve ön koşuludur. Bir toplumda iyi eğitilmiş bireyler ekseriyeti oluşturuyorsa, o toplum medeniyet mücadelesinde öncelik alabilmekte ve insanlık tarihine iz bırakabilmektedir. Büyük milletimizin, geçmişte olduğu gibi gelecekte de tarihe iz bırakacak hale gelmesinin yolu eğitimden ve eğitimin asli unsuru olan öğretmenlerden geçmektedir. Ancak hem öğretmenlerimizin hem de ülkemizin yaşadığı bir takım gerçekler var ki, bunlar daha iyi eğitim hizmeti sunulmasına engel teşkil etmektedir. Eğitimin öncelikli uygulaması olan öğretmenlerimizin, yaşadığı sorunlar çözülmeden ve beklentileri karşılanmadan verimli bir eğitimin sağlanabilmesinin pek mümkün olmayacağı aşikardır. Ülkemizde öğretmenlere gereken maddi, manevi değer verilmemektedir. ÖĞRETMEN MAAŞLARI (Başbakanlığa bağlı TUİK rakamlarına göre) DEVLETİMİZİN BELİRLEDİĞİ YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA KALMIŞTIR:

1923…………………..ÖĞRETMEN MAAŞI=MİLLETVEKİLİ MAAŞI

1980…………………..ÖĞRETMEN MAAŞI=DOKTOR, SUBAY MAAŞI

2002…………………..ÖĞRETMEN MAAŞI=POLİS MAAŞI

2014…………………..ÖĞRETMEN MAAŞI=KAMUDAKİ EN AZ MAAŞ

Öğretmeni mutlu etmeden, ekonomik, mesleki, demokratik ve özlük sorunları çözmeden yapılan reformlar, teknolojik yatırımlar ve yenilik çalışmalarından olumlu sonuçlar almak mümkün değildir. ÖĞRETMENLERE MADDİ VE MANEVİ GEREKEN DEĞERİ VERMEYEN DEVLETLERİN GELECEĞİ KARANLIKTIR. Ülkemizi muasır medeniyet hedefine taşımak, ülkemizi gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak için eğitime yatırım yapılmalı, eğitim-öğretimin ana unsuru olan öğretmenlere maddi, manevi gereken önem verilmelidir. ÖĞRETMENLERE MADDİ VE MANEVİ DEĞER VERMEDEN, SÜRE 4+4+4 DEĞİL 400+400+400 DE OLSA EĞİTİMDE BAŞARI SAĞLANAMAZ.

Öğretmenler gününde tüm toplum kesimlerinin resmi ve sivil ilgilerin bugünlerde bizlerin meseleleriyle alakadar olmaları; meslektaşlarımıza karşı müşfik, saygılı ve minnettar tutumları bizleri ziyadesiyle memnun etmektedir. Ancak aynı çevrelerin bu hassasiyetlerini sadece öğretmenler gününde gösteriyor olmaları, hatta hiç söylenilmemesi gereken sözleri sarf etmeleri öğretmenlerin kalplerini kırmakta, meslekten soğutmakta, çalışma şevklerini yok etmektedir. Cumhurbaşkanının, başbakanlığı döneminde söylediği: 'ÖĞRETMENLER HAFTADA 15 SAAT ÇALIŞIYOR, ÖĞRETMEN MAAŞLARINI ARTIRSAK DİĞER MEMURLARA AYIP OLUR. ÖĞRETMENLER HAFTADA 15 SAAT ÇALIŞIP 1800 TL MAAŞ ALIYORLAR' sözleri öğretmenlerin kalplerini kırmıştır. Öğretmenlere yönelik bu tür söylemler maalesef ki netice itibarıyla öğretmenlik mesleğinin itibarını düşüren ve öğretmene yönelik olumsuz yargıların oluşmasını sağlayan bir sonuç doğurmaktadır. İyi eğitimle gençlerimizi donatmanın yolu iyi öğretmen yetiştirmekten ve eğitime yatırım yapmaktan geçer. Hükümete göre eğitime cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımını yaptıklarından öğrencilerin ders kitaplarını, tabletlerini ücretsiz verilmesinden bahsediyorlar. Görmezden geldikleri konu ise yaptıkları hiçbir yatırımın içinde öğretmen yoktur. Öğretmen bu yatırımların neresindedir Kariyer meslek sahibi olmasına rağmen öğretmenden daha az maaş alan başka memur yoktur. Oysa EĞİTİMİN ASLİ UNSURU ÖĞRETMENDİR. HİÇ BİR TEKNOLOJİ ÖĞRETMENİN YERİNİ TUTAMAZ. ÇÜNKÜ ÖĞRETMEN ÇOUKLARIMIZIN RUH MİMARIDIR. ÖĞRENCİYE RUHU HİÇ BİR TABLET KAZANDIRAMAZ.

Son on üç yılda seçmene şirin gözükmek için yapılan veya yapılmayanlarla öğretmenlik mesleği itibarı ayaklar altına alınmıştır. Hemen her bölümden ve açık öğretimden mezun olanlara öğretmen olma hakkının verilmesiyle öğretmen yetiştirme kalitesi düşürülmüştür. Fen-edebiyatlardan, ilahiyattan, açık öğretimden, tesisat bölümü gibi yirmi ayrı bölüm mezunlarına öğretmen olma hakkının verilmesiyle atanamayan 400 bin öğretmen ordusu ortaya çıkarılmıştır.'' Beğenmiyorsanız atanmayı bekleyenler var'' sözü vahim bir gerçektir. Bunda öğretmenlerimizin hiçbir vebali yoktur. Herkese öğretmen olma hakkını veren yöneticiler, öğretmen yetiştirmede kaliteyi düşürmüş, geleceğimizi yetiştirecek mesleği '' Hiçbir şey olamıyorsan (açık öğretimi dahi bitirsen) öğretmen ol'' seviyesine indirmişlerdir. Böyle giderse birkaç yıl sonra atanamayan bir milyon öğretmenimiz olacak ve öğretmenlik mesleğinin itibarı tamamen bitİRİLEcektir. Bir ülkeyi en kısa yoldan yok etmenin yolu öğretmen yetiştirme sistemini bozmaktan geçer. Hangi gelişmiş ülke geleceğini yetiştirecek öğretmen yetiştirme kalitesinin düşmesine izin verir Böyle bir ülkenin kalkınması mümkün müdür Eğitim bir ülkenin geleceğidir, kaderidir. Eğitimin kaderi de nitelikli öğretmen yetiştirmeye ve öğretmene hak ettiği değeri vermeye bağlıdır. Şu gerçek unutulmamalıdır ki ÖĞRETMENİN KAYBEDİLMESİ, GELECEĞİMİZİN KAYBEDİLMESİ; YANİ TÜRKİYENİN KAYBEDİLMESİ demektir. Eğitimde hiç bir şey öğretmenin yerini tutmaz. Bundan dolayı toplumun tüm kesimlerinin en başta ülkeyi yönetenlerin öğretmenlerin itibarını korumak ve yükseltmek öncelikli sorumluluğu olmalıdır. Bu sorumluluk, öğretmenler için değil Türkiye'nin geleceği için ifa edilmesi gereken bir ödev olarak görülmelidir. Unutulmamalıdır ki; HANGİ ÜLKE ÖĞRETMENLERE HAKARET EDEREK, ÖĞRETMENLERİ İTİBARSIZLAŞTIRARAK KALKINMIŞTIR

Biz Türk Öğretmenleri olarak; Başarımızın, Cumhuriyetimizin, Türk milletinin başarısı olduğu bilinciyle; yılmadan, bıkmadan, yorulmadan; fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmeye devam edeceğiz. Yaşadığımız bütün olumsuzluklara, herkese ve her şeye rağmen; problemlerimizin ve beklentilerimizin bir gün dahi olsa toplumun tüm kesimlerinin gündemine getirilmesinin bir fırsatı olarak görüyoruz Muhatap olduğumuz sıkıntılar ve mesleki itibarımızın olabildiğince rencide edildiği bu zamanda çok doğaldır ki; eğlenceli, yemekli toplantılardan ziyade, öğretmenlerimizin problemlerinin daha yoğun gündeme getirildiği ve tartıştığı, çözüm arandığı bir gün olarak öğretmenlerimize ve daha doğrusu ülkemizin geleceğine sahip çıkılmak adına öğretmenler günü kutlanmalıdır. Yöneticilerimizin eğitime bakış açısı, değişmeden ülkemizde öğretmenlerin kırılan onurları ve mesleki itibarları düzelmeyecektir.

Çare; Eğitim Fakültesi mezunlarından başka hiçbir bölümden öğretmen ataması yapılmaması ve zeki, ahlakı, erdemli gençlerin öğretmen olabilmesinin sağlanmasıdır. Herkes öğretmen olamamalıdır. 20 milyon öğrencimizin kitabını, sütünü, tablet bilgisayarını, yemeğini (taşımalı ve yatılı öğrencilere) veren devletimiz öğretmenine de yeterli kaynak ayırabilecek güçtedir. Yeter ki siyasetçilerimiz buna inansın. Kış olimpiyatları için Erzurum'da yapılan ve terkedilen olimpiyat tesislerine, İstanbul'da boş duran formula pistlerine, yeni yapılan saraylara milyar dolarları harcayabilen yöneticilerimiz, eğitimin asli unsuru olan öğretmenlere de yeterli kaynağı sağlamalıdır. TÜRKİYENİN İTİBARI; YENİ SARAYLARIN YAPILMASINDAN ÖNCE, TÜRK MİLLETİNİN GELECEĞİNİ YETİŞTİREN ÖĞRETMENLERİNE HAK ETTİĞİ MADDİ, MANEVİ DEĞERİ VERMEKLE YÜKSELİR. Sözlerimi Peygamber Efendimiz(sav) hadisiyle bitiriyorum; 'BEN ÖĞRETMEN OLARAK GÖNDERİLDİM.''

Selam olsun geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlere gereken maddi- manevi değeri verenlere. Selam olsun eğitimin gereğini, önemini ve eğitimin asli unsurunun öğretmen olduğu gerçeğini kavrayanlara. SELAM OLSUN MENSUBU OLMAKTAN ŞEREF DUYDUĞUMUZ TÜRK MİLLETİNİN GELECEĞİNİ YETİŞTİREN FEDAKAR ÖĞRETMENLERİMİZE.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi