
Şadiye ÖZTÜRK
OKU! ZİRA ONU YAZDIM, İKİ SÖZ YAZDIMSA
''Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyulayı da er geç silecektir
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir ''
Mehmet Akif , dizelerinde böyle dese de, sessiz ve münzevi bir hayat yaşasa da ölümünün 78. sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle yad edildi. Mücadelelerle, çilelerle, ıstıraplarla dolu 63 yıl ömür sürdükten sonra, 27 Aralık 1936' da Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu.
Onun gibi bir fikir ve dava adamının daima rahmetle anılmaktan özge bir sermayesi olabilir mi
Şu hususu esefle belirtmeliyim ki bizde tarihe mal olmuş şahsiyetler, yalnızca ölüm ve doğum günlerinde yad edilir. Bu geleneği sürdüren biri asla değilim.
Onun güvendiği ve inandığı Asım'ın neslinden biri olarak ve her şeyden daha da önemlisi Akif'e hayran olma şerefine sahip bir insan olarak onu hayırla anmak ve yazmak benim için manevi bir vefa borcudur. Çocukluğumda şair ve mütefekkir olarak ilk Mehmet Akif'i tanıdım. O yıllardan itibaren duygu dünyamı zenginleştirdiğini, fikirlerime büyük ölçüde yön verdiğini, zamanla onu daha çok kavrayarak ondaki ruhu hissettiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Bu anlamda her daim gönlümün zirvelerinde olup ebedi ve kendine has müstesna bir yere sahiptir.
Onu sadece milli destanımız olan İstiklal Marşı şairi olarak adlandırmak onu hem çok basite indirgemek hem de ona haksızlık yapmak demektir. Düşünür, öğretmen, şair, yazar, veteriner, vaiz, hafız, milletvekili, Müslüman bir Türk aydını, fikir ve dava adamı, İstiklal Savaşının manevi önderi, mütercim, akademisyen gibi, birçok yönlerini burada zikretmeyi çok isterdim lakin buna sayfalar yetmez. O ancak kitap hacminde bir çalışma olur.
Benim için onun edebi şahsiyeti kadar, düşünce dünyası da çok önemlidir. Özellikle onun toplum meselelerin üzerindeki fikirleri üzerinde durmak istiyorum. Sanat eserleri, dolayısıyla sanatkar, yaşadığı çağın aynasıdır. Toplum için sanat anlayışını benimseyen Akif, eserlerinde çeşitli cemiyet sorunlarına adeta ayna tutarcasına yazmıştır. Bir fikir ve inanç adamı olması sebebiyle düşünceleri bugüne hala ışık tutmaktadır. Akif'in dikkat çektiği problemler bugün de toplumumuzda hala karşılaştığımız olaylardır. Ondan öğreneceğimiz çok şeyin olduğunu, hepimizin onu örnek alması gerektiğini düşünüyorum.
Takdir buyurulur ki Mehmet Akif, milli, siyasi, dini, felsefi, ekonomi, askeri konular gibi birçok konuda kafa yormuş, ömrünü hem bedenen hem de fikren mücadelelerle geçirmiş biridir. Müslüman bir Türk aydını olarak halka yön vermeyi amaçlamış, döneminin birçok şairinin aksine , milletinin derdiyle dertlenmiş, meselelere ciddiyetle eğilmiş, problemleri görmüş, ve çözümünü de üretmiştir. Birinci dünya savaşından sonra yaşanan olumsuz gelişmeler, memleketin içine düştüğü buhran ve sıkıntılar, döneminde yaşanan aktüel olaylar sanatkar ruhunu derinden etkilemiş, böylelikle çağının şuuru ve vicdanı olma misyonunu omuzlarına yüklemiştir.
Edebiyatımızda onun kadar içinde yaşadığı dönemi bütün detaylarıyla gören ve gösterebilen, yaşadığı dönemin trajik panoramasını bu kadar ustalıkla çizebilen başka biri yoktur kanaatimce. Safahat boy boy bu tablolarla doludur. Bizzat yaşanmışlığı aktarma fikrinin onda hakim olduğunu şu dizelerinde görebiliriz:
'Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki, her ne demişsem görüp de söylemişim.''
Bizi çok iyi anlayan ve anlatan Akif'in en çok gözlemlediği tespit ve tenkit ettiği konular, her alanda, geri kalınmışlık, ilimsizlik, tembellik , ümitsizlik, cehalet, uyanık olmama, ahlak anlayışı, din adına üretilen hurafeler, din adına yapılan maskaralıklar, tefrikalar, milli birlik ve beraberliğin köreltilmiş olması , mücadele ruhunun aşılanmaması, aydınlarla halkın arasının açık olması , gençliğin fena eğitildiği ve toplumun geliştirilmediği gibi konular üzerinde durur. Özellikle doğu ve batı arasındaki farklılıkları görmüş, batı karşısında her alanda güçlü bir Türkiye'yi hayal etmiş ve gelişmiş Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ülkelere örnek olması, öncülük etmesi gerektiğini vurgulamış ve ömrü boyunca bu yolda çalışmıştır. O, her alanda soylu bir mücadelenin, direnişin adı olmuştur böylelikle.
İleriki haftalarda bu konuya daha geniş değineceğimi belirterek, yazımızı onun dizeleriyle bitirelim:
'Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete ram ol / Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.'
Son olarak, yoksul ama asil, çaresiz ama güçlü, mülayim ancak onurlu, kederli ancak ümit ve mücadele azmini yitirmemenin ne olduğunu biz senden öğrendik Milletine sevdalı şair, minnet ve şükrana dair ne varsa sanadır. Nihayetsiz rahmet ve minnetle, ruhun şad olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.