HALI
Bu nadide tabloyu , tuttum karşıma koydum,
Saatlerce seyrettim ne bıktım ne de doydum,
Maziden, ta derinden bu güne selam duydum...
Bu halıya sığmıştı güzelliklerin tümü,
Ne efsunlu , ne hoştu renklerin tebessümü.
Estetik zirvedeymiş toprağımın dününde,
Güzelliği okşadım ipliğinde, yününde,
Dilim tutuluverdi bu sanatın önünde.
Bence sanat; hünerle güzeli örme işi,
Bir desen, bir motifte bir bahar görme işi...
Düşündüm tatlı tatlı halıdaki öyküyü,
Kim bilir hangi elde, hangi koyunun tüyü,
Bir güzel gözlü kızın elinde büyü büyü...
Bir kız gider sevdası omzundaki güğümde,
Hasret dolu bir aşkın sırrı var her düğümde...
Menekşe mütevazı, şu lale çok havalı,
Hayal dünyam sınırsız, dağlı, bağlı, ovalı,
Ödünç aldım çobandan, çaldım durdum kavalı...
Döktü kaval içini, hoş bir hayale daldım,
Saadet denizinde dalgalanan sandaldım.
Geziverdim dün gibi mazimi adım adım,
Yumuşacık yününü, sevdim, öptüm, kokladım,
Uçacakmış gibiydi yüreğimi yokladım.
Annemin, saçlarımı okşayışını andım,
O en eski evimde yine çocuğum sandım...
Selamlaştım, sarıldım, sarısıyla , alıyla,
Sohbete dalıverdim, canlı gibi halıyla,
Bir bahçeyi yaşadım, çiçeğiyle, dalıyla.
Bu esrarlı halıyla havalandım bir ara,
Uçtum meçhul beldede, gizli mutluluklara...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.