Bir keman teli gibi yıllara gerilmişim
Sorarak sağa, sola sonra cevap vermişim.
Bir yağmur sesiyle uyanıyorken hergün
Bugünlerim yarına, yarınlar düne sürgün.
En sağlam kalelerden duvarlar yıkılırmış.
Canım desem aldanma, candan da bıkılırmış
Yaşamak simsiyahtır, yazlarsa kıştan ayaz,
Gitmeden bilmem ama ölmek sanki hep beyaz.
Dünyanın boşluğunda bir bebek edasıyla
Ses vermem hep anlamsız, ağlamak sedasıyla
Tarumar olmuş bağda öter durur bülbüller
Kaderde yazılıysa, suda kurur sümbüller.
İçimdeki ülkenin sarayında köleyim,
Anahtarlar elimde kapı yok ki gideyim
Gölgeler kuşatmış, gökteki yıldızları.
Alevler satın almış, kaf dağında buzları
Karşıdaki tepeden kundakladım rüzgarı,
Rengârenk güller dersem, kucağımda hep sarı.
Gitmeliyim gel de gör ayağımda pranga
Enjekte merhamet adlı damarımda şırınga.
Bir zaman ki ilmeği, çekip örer ömürden.
Dışı berrak bir ayna, içi sanki kömürden.
Eksiliyor artarak, birer birer günlerim,
Bozdursan sahte çıkar, en güzel gülüşlerim.
Bir mevsim bulmalıyım, sararmayan; solmayan.
Ne baharı ne yazı, kışı karı olmayan.
Güneşin batmadığı, yıldızın sönmediği;
Giden derdin kederin bir daha dönmediği,
Adeta gönüllenmiş aminlere ellerim
Zorla ikna oluyor, yakarışa dillerim.
Kanatlar istiyorum, Hüdhüd'den Ebabil'den
Ama gelen tek cevap 'sus' diyor Azrail'den! .
Leylifer