
Şadiye ÖZTÜRK
Cami Cemaatine Mektup
Yahya Kemal'in,''Süleymaniye'de Bayram Sabahı '' adlı şiirini çok severim.Yahya Kemal şiire, dolayısıyla camiye, şu dizeyle giriyor: ''Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede…'' Camiye bu duygularla girmek nasıl olur İşte sorumuz bu.
Okulların tatile girmesiyle birlikte, bütün camilerimizde yaz kursları başladı.Çocuklarımız ve bizim için bu çok sevindirici bir olay. Diyanetin, müftülüklerin, hocalarımızın bu konudaki çalışmaları hakikaten takdire şayan nitelikte. Bu kurslarda çocuklarımız sadece Kuran değil , aynı zamanda dini bilgileri de öğreniyorlar. Ancak din eğitimi vermeye çalışırken ve özellikle Ramazan ayında, diğer aylarda da camiye gelen çocukları camiden uzaklaştırma hatasını yapmamak zorundayız. Camide yaşanan olumsuz hatıralar yüzünden camiden ve dinden uzaklaşan birçok insanın hikayesini sizler de dinlemişsinizdir eminim.Ben de dinledim, şahit oldum ve yaşadım. Burada sözümüz her tarafa olsun o zaman.Çünkü ; herkesin üzerine düşen büyük sorumluluklar var.Onlardan ilki çocuğa çocuk gibi muameleyle anlayışlı davranarak, çocukların gönüllerini camiden kaçırmamaktır.Namazımızı bozdular, gürültü yaptılar, camide koştular, gülüştüler diye, çocukları azarlamamak, kısacası cami polisi olmamak lazım.O çocuk camiye kalkıp gelmişse bu güzellikleri harcamamak, anlayışlı ve merhametli olmak zorundayız.Hal ve hareketlerimiz 'tekrar gelmeyi teşvik edecek' nitelikte olmalı.O zaman o çocuk için cami yolu, neşe yolu olur. Camiye gelen çocuklara hocalarımız, şeker, çikolata gibi sevinecekleri hediyeler verirse, böyle güzelliklerin cemaatten de sponsoru çok çıkar.Bunu yaparken yüzünüz de diliniz de şeker gibi olmalı ama... Camide çocuğun mutlu olmasını sağlarsak, bilinç altında ona huzurlu olabileceği bir yeri telkin etmiş oluruz.İleride bu çocuk büyüdüğünde, huzuru başka yerlerde aramayacak, cami onun için sığınılacak bir liman gibi olacaktır.
Bunu gerçek manada başarmış, belki de görev yaptığı bölgenin kaderini değiştirecek bir cami hocası tanıyorum. İzmir, Gazi Emir - Merkez Camii imamı Hüsamettin Karadaş... Geçenlerde bu konuyla ilgili kendisiyle yaptığım görüşmede şunları aktardı:'' Görev yaptığım camide her akşam cemaate anons ederek, çocukları azarlamamaları, iyi davranmalarını , müdahale etmemelerini , seslerini yükseltmemelerini hatırlatıyorum. Eğer çok rahatsız olurlarsa cami görevlisi olarak kendilerine söylemelerini rica ediyorum.Teravih namazından sonra çocuklara sürpriz yapacağımı da duyuruyorum. Camiye bir derin dondurucu aldım, bir firmayla da anlaştım.Her ne sebep olursa olsun, camiye gelen küçük cemaatime dondurma veriyorum. Allah 'ın evini çocuklar , büyüklerin davranışları sayesinde ısınırlar ve severler.Çocukları camiye alıştırmanın en güzel yolu onların çocukluklarını yapmalarına izin vermektir. Ben o çocuklara , yarın benim arkamda namaz kılacak gençler olarak bakıyorum.''
Her şeyin ışık hızıyla değiştiği bir devirde yaşadığımızdan birtakım incelikleri yakalamıyor bazı şeyleri görmüyoruz.Bazen durmamız ve düşünmemiz gerekiyor.Bugün o çocuklar internetin başından kalkıp camiye geliyorlar.Bizim zamanımızdaki gibi değil artık hiçbir şey. Dualarla çocuk seslerinin ve gülüşlerinin birbirine karışmadığı bir caminin geleceğinden korkmak lazım. Bugün o çocuklara sevgi merkezli bir yaklaşımla yaklaşmazsak yarın biz kime cemaat diyeceğiz o zaman
Kuşu öldü diye, küçük bir çocuğa başsağlığına giden bir Peygamber'in ümmetiyiz.Her konuda Peygamberimizi örnek alan bizler, çocuk terbiyesi, davranışları, konusunda onu niçin örnek almayız İnanıyoruz ve biliyoruz ki, Yaradanın hürmetine hayatta hiçbir canlıyı incitmemiş olan efendimiz, çocuklara karşı da çok merhametliydi ve onlara düşkündü.Çocukları omzuna alıp namaz kılan, onlar için secdeyi uzatan,camiyi kirleten bir Bedevi' ye karşı bile şefkatle, tatlılıkla yaklaşan, yaşadığı dönemde cahillerle mücadelesini hep hoşgörüyle, sabırla, incitmeden yapan Resulullahın , gıpta edilecek ve saygı uyandıracak bu davranışları bizim için neden rehber olmaz
Yeryüzünün meleği olan çocuk her yaşta çocuktur. Padişahın karşısına çıkarmışlar yine çocukluğunu yapmış, derlerdi büyüklerimiz.
Çocuk rahmettir ve bu bizi daha merhametli, daha anlayışlı kılar. Unutmayalım; merhameti olmayanın dini de olmaz. Yeri gelmişken, Behçet Necatigil'in 'biz böyle eğilmezdik çocuklar olmasaydı' dizesini de hatırlatalım.
Son söz niyetine: Geçtiğimiz yıl , Diyanet'in yayınladığı bir afiş vardı: ''Gel bu yaz, Kuranı kalbine yaz.'' diyordu afişte..Ne güzel bir cümle.... Demek ki , her şey vücut ülkesinin padişahı olan kalple başlıyor.Çünkü kalp, insanın özüdür. Kalbini fethedemediğiniz bir çocuğun,-Peygamber dahi olsanız- aklına asla giremezsiniz.
Ne olursa olsun, kalbe dokunmayan her şey eksik kalır.Aklımızdan önce bazı şeyleri, kalbimizin kabul etmesi daha önemli ve önceliklidir. Kalbin ahlakı da merhamet, iyilik, hoşgörü ve sabırdır.
Sorumuzun cevabını umarım yeterince verebilmişizdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.