Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Kazanmak ve Kaybetmek

Hep hayatın bir sınav olduğunu söyleriz ve yaşadığımız hayatın bir gün biteceğini de biliriz. Ama nedense o bitişin bize çok uzak olduğunu, sanki bize bugünlerde gelmeyeceğini düşünürüz. Bundan mıdır nedir, bilinmez ama içerisinde bulunduğumuz sınavı kazanmak için yeterince çaba sarfetmeyiz. Belki yaptıklarımızın hep doğru olduğuna inandığımızdandır. Belki de, karşılaştığımız sorunların / soruların cevaplarını hep doğru verdiğimizi sandığımızdandır. Çok ağır sorunlar altında kalıp bunaldığımızda ise, verdiğimiz yanlış veya uygun olmayan cevapları ya da olaylar karşısında koyduğumuz uygun olmayan tavırları suçlamayıp, buna başkalarının neden olduğunu düşünürüz. Dışımızda ararız kısacası suçluyu…
İçerisinde bulunduğumuz sınavın sonucunun kendi eylemlerimizle gerçekleştiğini bilmemize rağmen nedense, sınav sonucunun kazanma ödülü bize, kaybetme sorumluluğu başkasına aittir.
Kazanmak ya da kaybetmek… İnsan ömrünün üzerine kurulu olduğu iki temel özellik… Aslında kazanmak ve kaybetmek tek bir seçenek. Çünkü aynı doğru üzerinde yelpazesi değişik açılara kaydırılmış farklı istikametlere giden aynı yolun devamı. Farkı, istikamet farklılığı… Başlangıç noktası yani ilk kalkış noktası aynı… Varış ise farklı… Haliyle aynı noktadan hareket edilse bile sonuçta çok farklı noktalara varılmakta ve farklı sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Birbiriyle zıt, birbirinin aksi olan sonuçlar: Biri aydınlıksa diğeri karanlık, biri siyahsa diğeri beyaz…
Ömür, bir sorular zinciri, yaşamak ise ona verilen cevaplar silsilesi olduğundan verdiğimiz cevaplar bizi aynı noktadan hareketle, negatif kutuptan uzaklaştıran, pozitif kutba yaklaştıran 'en uygun' seçenekler olmalıdır herhalde.
Kazanarak kaybetmek ya da kaybederek kazanmak. En uygun seçenekleri öğrenebilme kabiliyeti olan birisi için, kazanacağını bildiği yolda kaybederek ilerlemeye çalışması, herhalde takdir edilecek bir şey değildir.
Zaman, bir kez o da ilk ve son defa durmanın dışında, duruşu olmayan bir akıştır. Dün nasıl bugünün yarını ise, bugünde yarının dünüdür. Her an verilen cevap, sınav cetveline düşülen bir değerdir. Dönülüp tekrar düzeltilemez yani yok edilemez. Bir kez olmuştur ve hayatımıza bir not düşmüştür. Ondan kurtulmak, silip atmak sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Belki atabilecek nitelikte sarfettiğimiz fiilimizle harcadığımız çaba bize kazanç noktasında bir artı olacaktır. İşte kaybederek kazanma diye görülenin, kazancı ne kadar kaybettirdiğinin bir göstergesidir bu… Akıp giden zaman içerisinde kazançları kaybettirecek yanlışlıkların çokluğu, hiç kazanılmamış kazançlar gibi kalır sonuçta… Yani kazanç kalmaz, kaybedilen küçülmüş olur sadece…
Her an, terazi kefesinde kazanılan ve kaybedilenin ölçümlemesini yapamadığımız için, yaşamakta olduğumuz hayatın bilonçosunu çıkararak gelir-gider tablosunda kazanç payımıza düşen değerin negatif ya da pozitif olduğunu tesbit edemeyiz. Hayatımızla ilgili, geriye dönüp bir değerlendirme yapacak olursak, kazançlarımız daha büyükçe gelir gözlerimize, kaybettiklerimiz ise, bize dokunduğu ve zaaf noktalarımız olduğu için belki görmemezlikten geliriz veya önemsemediğimizden genellikle hatırlamayız. Ne gariptir ki, bu açıdan bakınca belki karlıda görebiliriz kendimizi…
Belki çaba sarfetmemiz gereken bir çıkış yolu olarak, kazanmak ve kaybetmek noktasındaki kalkış noktamız aynı olduğundan istikametimizi hep pozitif tarafa yöneltmeli, negatifle ilişiği kesmeye çalışmalıyız. Umulur ki, hayat bilançomuz o zaman karlı bir değer gösterir bize…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi