
Şadiye ÖZTÜRK
Çocuklarımızın başarılı olmasını istiyor muyuz
Elbette istiyoruz.
Ama sadece istememiz yeter mi
İşe nereden, ne zaman, nasıl başlamamız gerektiğini çok iyi düşünmemiz ve ona göre hazırlık ve planlama yapmamız gerekir.
Fizikî mekanlar, binalar, araç ve malzemeler, ulaşım ve beslenme gibi konulara girmeyeceğim.
Eğitici ve öğreticiler olarak, yani anneler, babalar, hocalar, öğretmenler, büyükler olarak bizlere düşen görevler, tutum ve davranışlarımız üzerinde duracağım.
Günlük hayatımızda, 24 saat içerisinde çok çeşitli mesuliyetler üstleniriz. Baba, eş, arkadaş, amca, dayı, işveren, işgören, eğitici, usta, öğretmen, hoca, çırak, amir, memur gibi. Bütün bu vetirelerde çocuklarınız, öğrenicileriniz, arkadaşlarınız, yeğenleriniz, patronunuz, çırağınız, memurunuz gibi birçok insan tarafından da farkında olarak veya olmayarak gözlemlenir veya takip edilirsiniz. İyi halleriniz varsa örnek alınırsınız, itibarınız ve güvenilirliğiniz artar, aranan ve sevilen insan olursunuz. Kötü tutum ve davranışlarınız varsa, yadırganır, aşağılanırsınız ve güvenilirliğiniz azalır, kendisinden uzak durulmaya çalışılan ve sevilmeyen insan olabilirsiniz. Sevilmeyen ve veya güvenilmeyen insanlar çocuklarımızın eğitiminde başarılı olabilirler mi
Çocuklarımızı, öğrenicilerimizi yetiştirirken:
Yaptığımız konuşmalar ve nasihatlerle, davranışlarımız ve yaşantılarımız birbirine uymuyorsa;
Kendimizle barışık değilsek; kendimizi, vazifemizi ve çevremizdeki insanları en az kendimiz kadar değerli görmüyor ve yeterince sevemiyorsak; samimi olamıyor, tebessüm ederek, akıcı, anlaşılır ve seviyeye uygun konuşmayı beceremiyorsak;
Yeri geldiğinde ciddî ve yeri geldiğinde de nüktedan ve mizahçı olamıyorsak;
Görevlerimizi, rolümüzü en mükemmel şekilde yerine getirme ve çalışma azmimiz, hazırlığımız, planlamamız, donanımımız ve kabiliyetimiz yoksa, tembelsek;
Kendimize; yalan söylüyor, bocalıyor, çirkin giyiniyor, kaba konuşuyor, beceremiyor, bön, asık suratlı, kibirli, büyükleniyor, güzel ahlaklı değil, gibi sözler söyletiyorsak veya hakkımızda böyle şeyler düşünülüyorsa;
İlim öğrenmenin, öğretmenin, yaymanın ve tatbik etmenin, insanlara faydalı olmanın hazzını, şevk ve heyecanını kendimize, çocuklarımıza ve öğrencilerimize yaşatamıyorsak;
Mekan ve öğreticiler ne kadar mükemmel olursa olsun, bunlarla birlikte, insanı en iyi yetiştirenin, gene insanın kendisi olduğu şuurunu ve azmini aşılayamıyorsak;
İnsanlara iyi davranmıyor, ayrım yapıyor, adaletli davranmıyorsak;
Kardeşliği, karşılıksız sevmeyi, paylaşmayı, birlikte hareket etmeyi, İlahî, insanî ve kültürel değerler uğruna mücadele etmeyi, ciddiyetine uygun şekilde önemsemiyorsak;
Elimizden geleni yaptıktan sonra hakkımıza razı olamıyor ve şükredemiyorsak;
Mesuliyet almaktan veya kabul etmekten, problem çözmekten kaçınan, zor meseleler karşısında yılgın, öfkesini ve nefsini, heyecanını kontrol edemeyen, sabırsız bir insansak;
Faydasız, zararlı alışkanlıklarımız varsa; zamanı, mekanı, elimizde olanları ve aklımızı, kendimizin, ailemizin ve insanların faydasına, imkanlarımız nisbetinde en iyi şekilde kullanma çabamız yoksa, kullanmıyorsak veya kullanamıyorsak;
Rutin ile kifayet eden, kendini geliştirmeyen, gelişmeye, faydalı yeniliklere ve değişimlere uyum sağlamaya yanaşmayan, yeni şeyler ve projeler üretmeye meyilli olmayan biriysek;
İstişare etmeye, tartışmaya, sorular sormaya, cevaplar vermeye, makul ve amacına uygun suallerin sorulmasına, fikirlerin sunulmasına, konuşulmasına yer vermiyor ve müsaade etmiyorsak; başkalarına, haklarına ve düşüncelerine saygı duymuyorsak;
Tertipli, düzenli, temiz değilsek, şık ve genel ahlaka ve edebe uygun giyinmeden insanların içine çıkıyorsak, insanlara nezaketli ve kibar davranmıyorsak;
Dinimizin emrettiklerini yerine getirmede, yasak ettiklerinden de uzak durmada acizliklerimiz, eksiklerimiz, yanlışlarımız, gecikmelerimiz, vurdumduymazlıklarımız ve ataletimiz varsa;
Hürriyetimizin, dinimizin, devletimizin / devlet adamlarımızın, vatanımızın, birliğimizin ve huzurumuzun düşmanları/hasımlarımız; örgütlenip birtakım destekler de alarak bu değerlerimize saldırmaya ve zarar vermeye başladığında; makam, para, siyasî parti, şöhret gibi nefsî hırs ve çıkarlarımızı bu değerlerin üzerinde, önünde addediyorsak; hiçbir ayrım gözetmeden ve 78 milyon nüfusumuzla birbirimizi ötekileştirmeden daha fazla bir olmayı, dik durmayı, zamanımızı ve oylarımızı boşa harcamamayı, daha güçlü ve kudretli olmayı, birbirimize sahip çıkmayı, bu mukaddeslerimizi korumayı beceremiyorsak, EĞER;
Tam da hasımlarımızın istediğini yapıyoruz demektir. Allah korusun bu tavır ve davranışlarımızla çocuklarımıza, gençlerimize ve birbirimize doğru örnek olmuş olamayız.
Daha uyanık, daha diri, daha cesur, daha çalışkan, daha akıllı olmalı, asla taviz vermemeli, atalete bir anlık dahi olsa yer vermemeli, çok kısa vadeli çıkarlarımıza meyletmemeli; ne pahasına olursa olsun hasımlarımızın cesaretini kırmaya, onları ümitsizliğe gark etmeye, onları etkisiz hale getirmeye ve aynı zamanda onları ıslah etmeye, onlara doğru yolu göstermeye, onların propaganda aracı olarak kullandıkları meselelerde onların oyunlarını boşa çıkarmaya devam etmeli; her zamankinden daha çok Allah'a ibadet ve bütün insanlık alemine dualar etmeliyiz.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.