Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Reyyan Kapısı aralandı

CENNET´TE Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde yalnız oruçlular girer. O günde oruçlular nerede diye nida edildiğinde, oruçlular kalkıp oradan girerler. Oruçluların sonuncusu girdiğinde kapı kapatılır ve içeriye artık hiç kimse giremez.
"Ey hayır ve salah hilâli! Seni yaratan Allah Teâlâ´ya iman ettim. Şu ayı (Şaban´ı) götürüp bu ayı (Ramazan´ı) getiren Yüce Allah´a hamd olsun. Allah´ım! Bu ayı bizlere emniyetle, imanla, selâmet ve selâmla bulundur" dua ve niyazını tekrar tekrar dillendirerek, "önünde Rahmet, ortasında Mağfiret ve sonunda Cehennem´den azad" bulunan uhrevî mevsime kavuşmanın tarifsiz hazzını gönüllerimizde hissetmeye başladık.
Hiç şüphesiz Kâlû Bela´dan beri üzerimizden eksik olmayan el; hilâlin görülmesiyle birlikte acılarımızı dindirmek, göz yaşlarımızı silmek, merhamet ve şefkatini arş-ı âlâya ulaştırmak için bir kez daha tecelli etti.
Cennet´in kapıları sonuna kadar aralanırken, Cehenneminki kilitlendi. Kötülükler mühürlenirken, iyilikler kölelikten azad edildi. Hazan yaprakları gibi dökülen ruhlar teker teker dirilmeye başladı.
Rahmet Peygamberi´nin hüzünlü ümmeti müjde!.. Müjdeler olsun, "11 Ayın Sultanı" Şehr-i Ramazan geldi.

Nefislerin efsunlu rüyâdan uyandığı gün
Dönem "cahiliye" dönemiydi. Dünya ve Mekke sokakları adeta zifiri karanlıkta boğuluyordu!.. Mekke sokaklarında biri vardı ki; O, aydınlığa galebe çalan bu karanlığa bir türlü tahammül edemiyordu. Sapkınlıklara anlam veremiyor, bunlara çare üretememenin sıkıntısını yaşıyordu. Bu sıkıntılar O´na, Mekke´nin 6 kilometre kuzeyinde bulunan Hira Dağı´ndaki bir mağarada Ramazan aylarını geçirmeyi âdet edindirmişti. O; Rabbi´nin sevgili kulu Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)´den başkası değildi.
Tarihler Ramazan (Hicrî 610) ayının 26´sını 27´sine bağlayan geceyi (Kadir Gecesi) gösteriyordu. O, yine Hira´da, sapkınlıklara çare bulamamanın sıkıntısıyla yoğunlaşıp, olağanüstü bir ruhî halvete ulaşmıştı ki, Cebrail Aleyhisselâm birden çıkageldi. Ve O´na: "Ey Muhammed!.. İnsanı bir kan pıhtısından yaratan Rabbi´nin adıyla oku!"(Alak, 1-4) dedi.
Cebrail Aleyhisselâm bu ilahî emri tebliğ edip gittikten sonra, Hz. Muhammed (s.a.v.) dehşet içinde uyanmıştı. Sanki kalbine uhrevî bir kitap işlenmişti. Cebrail Aleyhisselâm´ın getirdiği ilk ayetlerin ilahî tesiriyle, vücudunun bütün zerresini korku ve heyecan kaplamıştı. Bir an vehme kapıldı. O anda Cebrail Aleyhisselâm: "Ey Muhammed! Sen Allah´ın (c.c.) Rasulüsün" dedi. Artık Hz. Muhammed´e (s.a.v.) "ilk vahiy" gelmiş, "peygamberlik"le müjdelenmişti.
Müşrik ve putperestlerin sapkınlıklarıyla karanlığa gömülen dünya; bir Ramazan gününde, Mekke´den tekrar dalga dalga aydınlanmaya başlamıştı.
İşte tufan artığı nefislerin efsunlu rüyâdan uyandığı o gün, bugündür...
An; ölümden dirilmeye, uykudan ferasete, cehaletten aydınlığa, şeytanın şerrinden yüce Yaradan´a mîrac etme ânıdır.
An; uhrevî aydınlığın parıltıları kalplerine güneş gibi doğan, "Kutsal Çağrı"nın ilk müntesipleri Hz. Hatice(r.a.), Hz. Ali, Zeyid bin Harise ve Hz. Ebu Bekir gibi şeksiz ve şüphesiz Rasulü Kibriya´ya iltica etme ânıdır.
An; bağrından hançerlenen ve Allah Rasulü´nün "Benden sonra Peygamber gelseydi sen olurdun" dediği Hz. Ömer, Uhud´un yaralı aslanı şehidlerin efendisi Hz. Hamza, kütüklerde lime lime doğranır gibi doğranan Mus´ab, ölüm döşeğindeyken vücudunda yaralanmadık yer kalmayan Halid bin Velid, günlerdir aç olan misafiri doysun diye kaşığı ağzına boş getirip götüren Talha olma ânıdır.
An; müşriklerin canına kasd etme girişimlerini Allah´ın yardımıyla boşa çıkaran Resul-i Zişan Efendimizin, "Hicret" haberi karşısında hüngür hüngür ağlayan Sıddık-ı Ekber Ebu Bekir gibi ağlama ânıdır.
An; "Kur´an, Oruç ve İbaret"lerimizin zirveye ulaşmasıyla, Allah´ın üzerimize dalga dalga gönderdiği rahmet sağanağı altında sevinç gözyaşlarına boğulma ânıdır.
An; içinde "Bin Aydan Hayırlı Kadir Gecesi" bulunan Ramazan´ın şuuruna varma ânıdır.
Ve o an; risaletin zirveye ulaştığı, manevî iklimin göz bebeği "Oruç", "Kur´an" ve "İbadet" ayı Ramazan´dır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi

SABIR VE ŞÜKÜR

19 Ağustos 2025 Salı 10:33