YAŞANMIŞ GERÇEKLER

ŞÖYLE GERİYE DÖNÜP BAKIYORUM DA, HAYATIMIZI HATIRLAMAYA ÇALIŞIYORUM
Hayatımız; çocukluktan itibaren bir koşturmaca ile geçti. Babam beni ilk okula göndermeden Kuran öğretimine gönderdi. Okumaya başladık. kalem, kitap, düşünmek, hayırda yarışmak, yara sarmak, dert dinlemek, okumak, okutmak, öğrenmek, öğretmek, dostla muhabbet etmek, zaman zaman çile çekmek, hayatın rutin işleri ile geçti...
Babam 1965 li yıllarda Yılmaz Öztuna'nın Tarih mecmuasına beni abone etti. İlerleyen yıllarda eski basım MEB bakanlığının İslam ansiklopedisi dahil, 1000 temel eser, 1001 temel eser kitaplarını aldı.
Gençliğimden itibaren çalışarak ek gelir elde etmeyi bilen birisi idim. O nedenle çok kitap alıyordum. Çocukluğumda Esen Sinemasının yanında çizgi romanları ücret karşılığı çocuklara okutur, para kazanırdım. Lise yıllarında evimde koskoca bir kitaplığım olmuştur. Tarih sevgim çok fazla idi.

Ayrıca okullar başlarken eski kitap alır, eski kitap satardık. Bay aram tebrikleri satan tezgahımız bayramlardan önce açar, harçlığımızı kazanırdık.
İlerleyen yıllarda kütüphanem daha zengin oldu. Arkadaşlarım bana özenirdi. Bu nedenle okuma alışkanlığım çok güçlü idi. Zengin kütüphanemden dostlarım da faydalanırdı. Hatta kimi akademisyenler kitaplarımızı emaneten alırlardı. O kitaplar seneler sonra bazıları iade edilirdi. Hatta bir defasında bazı kitaplarımı iade eden kardeşime, diğerleri ne zaman gelecek? Diye espri yapmıştım .Çoğu ise kitaplıklarında kalırdı.
Hayatımızın belirli bir bölümünden sonra şehirden ayrılmak zorunda kaldım. Öğretmenlik yıllarımda oluşturduğum Cemre Kitap kulübünde zaten bazı kitaplarımı öğrenci kardeşlerimin hizmetine sunmuştum. Onlar zamanla yıprandı, bazıları gelmedi. Bazıları ise kullanılamaz hale geldi.
Şehirden taşınırken, taşınmadan önce bazı kitaplarımı Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kitaplığına bağışladım. Bazılarını o günlerde faal olan Şemseddin Sivasi, yurdunun kütüphanesine bağışladım. Çoğunluğunu ise, Salih Aşık Öğrenci yurdunun kütüphanesine bağışladım. Bazılarını kadim dostlarım istediler onlara bedelsiz verdim. Bazıları ise köy kütüphanelerine verildi. Senelerce biriktirdiğim kütüphanemi, böylece şehirden taşınırken az bir miktarda temel eserlerle ayrıldım. Bir kısmı yakın akrabalarımızla olan emanete bıraktığım kitapları ise, oğlum Sivas'a tayin olunca onun evinde toplanır hale getirdim.
İşte okuma alışkanlığımız Amasya Yeşilırmak kenarında başlamıştı. Hala devam ediyor. Bugün o birikimlerin sayesinde yazıyorum. Anlatıyorum. Seminerlerde, söyleşilerde yeni nesillere aktarıyorum.
Okumak benim en büyük özelliğim idi. Bu arada Yeni Şafak Gazetesinin beş yıl Sivas temsilciliğini yaptım.
Sivil Toplum örgütlerinde defalarca söyleşi ve ders niteliğinde çalışmalar yaptık. Öyle ya dolmayan havuz taşmaz... Hala köşe yazarlığına devam ediyorum.
Hayatımız bu merkez üzerinde devam etti.
HAYATTA EN ÖNEMLİ İŞ BİR DAVANIN DELİSİ OLMAK. O NEDENLE KİMİ SEVDİKLERİMİZ BİZE SIFAT OLARAK DELİ KELİMESİNİ EKLERDİ... ÇÜNKÜ EN BÜYÜK ORTAK NOKTAMIZ DIR...
Yaşantımızın En güzel anları dostlarla muhabbet, olurdu.. Ozanın dili ile;'' DOST DİLİNDEN TATLI BAL BULAMADIM.'' Ne güzel tarif etmiş. Üstüne söz söylemek yakışmaz. Bütün bunlara karşılık can acıtıcı günler de yaşamadık değil.
Kimilerine göre, Demek ki; bizim bunca yaptıklarımızın onlara göre bir değeri yoktur. O zaman böyle bir ülkede; gelişmekten, kardeşlikten, paylaşmaktan, yardımlaşmaktan, muhabbetten zevk almaktan, bahsetmek beyhudedir...
Kimileri için, Varsa yoksa para, para, para.., mal, mülk, şöhret, kariyer... Görende zanneder ki; bu insanlar para ve malları ile; iki dünya saadetini garanti ediyorlar, aldanıyorlar...
Hala o, amaçlarının peşinde kan ter içinde koşuyorlar... İstikbal beklentisi, tüm dünyalarının öznesi olmuş...
Yine ozanın dili ile;'' Malda yalan, mülkde yalan... Var birazda sen oyalan...'''
Biz şu düsturu kendimize amaç edindik... '' Ya öğreten ol, Ya öğrenen ol, ya da dinleyen ol, yoksa helak olursun.'' Biz halimizden memnunuz, gönlümüzde zengin, kendimizde zengin , bunu göremeyen gözlere bir kez daha hatırlatalım, istedik... Varın siz dünyalıklarınızla baş başa kalın....
Bana dostlarımın sıcak muhabbetini, aldığım pozitif enerjiyi, öğrencilik yıllarından tanıdığım kardeşlerimizin karşılıksız sevgisini , dualarını verin yeter...
O tür amaçlar peşinde koşan insanlara önerim şudur;
Bira an şöyle sorun kendi kendinize, bir garibi, yoksulu, yardıma muhtaç birini hiç yakından tanıdınız mı? Bir öğrencinin hayatına dokundunuz mu? Yarasına merhem oldunuz mu? Cebinizden fedakarlık yaptınız mı? O, insanların Evine ziyarete gittiniz mi? Evinizde misafir ettiniz mi? Elinden tutup, gideceği okula kadar şehir şehir dolaşarak rehberlik ettiniz mi? Onlara yurt, burs, buldunuz mu? Cebine harçlık koydunuz mu? İş hayatına atıldıktan sonra, ziyaretine gittiniz mi? Hala o insanlarla dostluğunuz devam ediyor mu?
Bu sorulara evet, diyorsanız, o mutlulukları, zenginlikleri yaşamışsınızdır...
Yoksa gerisi boş laftır...
Selam ve muhabbet ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Arslan Arşivi

Topluma Ait Değerlendirmeler

12 Ekim 2025 Pazar 12:41

Yavuz Bülent Bakiler Vefat Etti

29 Eylül 2025 Pazartesi 09:07

TARİH VE GENÇLİK

17 Eylül 2025 Çarşamba 10:11

TİŞÖRT YAZILARI

12 Eylül 2025 Cuma 09:21

Dini Eğitim ve Yaz Kuran Kursları

26 Ağustos 2025 Salı 09:12